Kadim İkizler- Geriye Dönüş

101 10 0
                                    

      Yavaş yavaş doğruldu cadı. Her yeri feci bir şekilde ağrıyordu. Ayağa kalktı ve ona arkasını dönmüş dışarıyı seyretmekte olan kıza yaklaştı. Kız asker olmalıydı. Üzerindekiler sadece siyahtı. siyah deri bir pantolon giymişti. Üzerinde askılı yarım bir büstiyer vardı ve büstiyerin aşağısından sarkmakta olan iki kalın ip gövdesinin geride kalanını sarmıştı. Kafasında ise kumaştan yapılmış bir sarık vardı ve sarığa bağlı peçesi yüzünü kapatıyordu. 

''Ben çok yaklaşma derim.''

'' Kimsin sen? Bunu bana nasıl yaptın, benim kadar güçlü bir cadıya nasıl olurda bu kadar büyük bir acı çektirebilirsin?''

''Hadi ama, kim olduğumu ne önemi var. Ne olduğumu düşünmedi tavsiye ederim.''

''Nereden öğrendin o büyüyü?''

''Hey hey, bekle. Bu bir büyü değildi, bu bendim, ölüm!''

''Hayır bu imkansız.''

'' Nedenmiş o?'' Alya bu performansı kendinden beklemiyordu. Açıkcası çok korkuyordu ama bunu belli etmemeliydi. Eğer zayıf noktasını cadıya sezdirirse buradan ne kendisi sağ çıkabilirdi, ne de o zavallı çocukla annesini kurtarabilirdi.

''Çünkü ölüm öldü. Hatta onu kendi ellerimle yok ettim. Geldiği yere geri gitti.''

       Cadıya doğru birkaç adım yaklaştı Alya. Gözlerine iyice baktı, yalan söylemiyordu. Ölüm kendisiydi ve ölü olmadığına da emindi. Peki kimin hayatına son vermişti bu cadı. Aklına gelen kişi olmaması için Allah'a yalvarıyordu. Ona birkaç adım daha yaklaştı ve peçesini açtı. Cadının korku dolu gözleri, nasıl bir şok geçirdiği konusunda açıkça bir fikir veriyordu.

''Bu muydu öldürdüğün kişi?''

''Bu, bu imkansız. Yasamı, ölümü yok ettim ben!'' bu sözler karşısında adeta yıkılan Alya, nefret dolu gözlerle cadıya baktı. Bu yaşına kadar hep, kardeşi ile tanışma hayalleri kurmuştu. Babasına sürekli kardeşini ne zaman göreceğini sorardı. Mahzen ise hep ''Zamanı gelince'' derdi. Zamanı hiç gelmeyecek miydi? Onu hiç tanıyamayacak, ona sarılamayacak ve onunla hiç dedikodu yapamayacak mıydı?

       Komşularına sorardı hep ''Bir kız kardeşinin olması nasıl bir şey'' diye. Onlar ise hiç tereddütsüz ''Tüm sırrını saklar ve en iyi dedikodu arkadaşıdır.'' derlerdi.

      Canı yanıyordu, hemde çok, çok fazla. Onu tanıyamamıştı ama şüphesiz tanıdığı herkesten daha yakındı kendisine. Kalbi bir ateş çukuruna atılmıştı sanki. Çünkü sadece kardeşini değil, kendisinide kaybetmişti ve artık yarımdı.

      Acılı bakışlarından, cadıya karşı nefret saçarak gözyaşlarını sildi. Artık korkmuyordu.

''Dur sana biraz yardımcı olayım. Kardeşimdi o benim. İkizimdi, tek yumurta ikizim. Tek farkımız o, belki sana merhamet ederdi!''

-----------------------------------------------------------------

    Kara ile Mahzen büyük görkemli bir kapıdan geçdi. Hala kızını düşünüp, acıyla haykıran kalbini susturmaya çalışan Mahzen, geldikleri kapının arkasında birliğin olduğunu biliyordu. O kapının ardında; hatıraları, isyanları, nefretleri ve hesapları vardı. Kara dönüp Mahzene baktı. Sanki, kapıyı açmak için onay istiyordu. Onaylar gibi gözlerini kırptı Mahzen. Kara kapıyı görkemli ve yavaş bir şekilde açtı. Kapı açıldı ve mahzen, geride bıraktıklarının aslında çok değiştiğini fark etti. Zaman çok şey götürmüştü onalardan ve kendisinden.

    Onu görür görmez ayağa kalktılar. Kara ve Mahzen öne doğru ilerledi. Gece gözlerinin içine bakıyordu Karanın.

''Evet.'' dedi Kara ''Biliyor.''

''Lafı fazla uzatmayacağım. Buraya geri dönmedim ve dönmeyeceğimde. Sadece yardımınıza ihtiyacım var. Aitha diyarında yaşıyorum ve orası büyük bir tehlikede. Gecenin Kara Gözlü Cadılarına karşı Aitha'nın yanında savaşa girmenizi istiyorum.''

      Gece şaşkın bakışlarını sevgili eşine yöneltirken birliğin kurucusu Zafir söze atıldı.

''Öncelikle, hoşgeldin Mahzen.''

''Aslında pekte hoş gelmedim zafir. Uzatmaya gerek yok cevabınızı verin de gideyim ya da birlikte gidelim. Çok işim var.''

''Sana yardım etmeyi çok isterdim Mahzen. Geçmişte bana ve birliğe çok yardımın dokundu. Lakin elimde olmayan sebepler dolayısıyla bunu yapamam.'' 

''Peki.'' dedi ve birliğe arkasını döndü. Kapıya doğru ilerliyordu. Aklına takıldı, ''Elimde olmayan sebepler dolayısıyla...'' son bir kez geriye döndü ve bakışlarını Zafir'e yöneltti.

''Çok merak ettim efendim. ''Elimde olmayan sebepler...'' derken neyi kastettiniz.''

''Yanınızda savaşa girsek bile pek yararımız dokunmaz. bir kişi eksiğiz.''

''Aa evet. Gece, lanet olsun onu korumalıydın. Onu tanıyamadım bile!''

      Gece acıyla irkildi. Evet ya babasıyla hiç tanışamamıştı.

''Mahzen, ben...''

''Sen, ne? Biliyorum, Kara anlattı.'' Acısını bir zehir gibi dışarıya dökmek istiyordu Mahzen. Bu arada genç bir asker içeri, kapıyı bile çalmaksızın giriverdi. Koşarak tahtlara yaklaştı ve derin nefesler alarak bildirdi.

''Cadılar, cadılar geliyor efendim.''

   Birlik ayaklandı. Ne cürretle geri dönüyorlardı.

''Beni takip etmiş olmalılar.'' dedi Mahzen.

Genç asker ''Hayır efendim, daha çok yeni gelen birini takip ediyor gibiydiler. Şey, üzerinde siyah, özel bir kıyafeti vardı. Ve kafasında sarıkla peçe vardı.'' dedi.

     Mahzen şaşkınlıkla askere baktı.Tamda söyledikleri kıyafete ulaşabilecek birini tanıyordu. Öyle olmaması için dua etti. Kapıya geldiler, herkes için birer at hazırdı. Dörtnala sınır kapısına gittiler. Zaten arada pek fazla mesafe yoktu.En önde giden Gece, gelmekte olan genç kızı görünce şaşkınlık içerisinde düşüncelerini dile getirdi.

''Ama nasıl olur? Bunlar benim kıyafetlerimdi, yıllar önce kaybolmuştu.''

''Fazla dert etme, zaten sana küçük gelirler.'' diye karşılık verdi grup üyelerinden Bahas. Konuşmalarını bölmemek için dikkatle zaman kollayan Mahzen söze girdi.

''Ben aldım.''

''Ne? Neden?''

''Alya'ya senden kalan bir hatıra olsun istedim.''

''Açın kapıyı, kızı içeri alın!'' dedi Zafir. Bütün birlik merak ediyordu açıkcası, gelenin kim olduğunu.  Mahzen ise hala devam ediyordu dua etmeye.

        Atlı kız kapıdan girdi. Kapının bir iki metre ilerisinde atı durdurmaya çalıştı ancak at şaha kalktı. Genç kız ata sıkıca tutundu ve yere düşmekten kurtuldu. Daha sonra attan indi ve Mahzen'e yaklaştı. Kucağına doğru sarmış olduğu beyaz kısa bir örtü vardı. İçinden bir ağlama sesi yükseldi. Bu ses yedi cihanda duyuldu. Bu ses, yıkılan bir krallığın altında kalan acıların, ikiz kardeşlerin umutlarının çığlığıydı adeta ve rahimde edilen bir yeminin Dünya'da kalan kırıntılarınydı.

Kadim İkizlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin