Multimedia'da Eslem var.
Okula gitmeseydim bir ezik gibi görünecektim. Ben de çok cool(!) bir şekilde takılmaya karar verdim. Servisten inene kadar da gayet iyi gidiyordum. Servisten indiğimde tam karşımdaydı. Arkası dönük olduğu için beni görmüyordu. Rahatlamıştım. Çok yakışıklı görünüyordu. Göt kafa en beğendiğim gömleğini giymişti. O önde ben arkada yürüyorduk. Merdivenin başına geldiğinde bir anda durup bana döndü. Duramazdım. Yürümeye devam ettim. Attığım her adımda kalbim daha bir hızlı atıyordu sanki. Tam karşısına geldiğimde gözlerimin içine baktı ve "Bekir, buraya gel!" diye bağırdı. İrkilmiştim. Hızla merdivenleri çıkarken gülme seslerini duydukça sinirim artıyordu. Gururuma dokunmuştu. Resmen benimle dalga geçiyordu. Sınıfa sinirli bir şekilde girdim. Derya yanıma gelip "Eslem, iyi görünmüyorsun." dedi. İyi değildim çünkü. Ama bunu ona söylersem hüngür hüngür ağlardım. Daha ilk andan pes edemezdim. "Yok birşey." dedim geçiştirmek için. Bunu söylediğiniz kişi en yakın arkadaşınızsa konuşma burada bitmez. Bitmedi de zaten. Beni kolumdan tuttuğu gibi koridora çekiştirdi. "Hemen şimdi anlatıyorsun!" dedi keskin ve yüksek bir sesle. Ne yapıyordu bu kız ağlamamı mı istiyordu. Gözlerim dolmuştu. Güçsüzdüm. Beni o halde görünce sıkı sıkı sarıldı ve özür diledi. Ne olmuştu bana. Bu değildim ben. O şekilde ne kadar kaldık bilmiyorum. Nazlı'nın bağırmasıyla dram dolu atmosferimiz dağılmıştı. Bu kızı bu yüzden seviyordum. Doğaldı. Beni her durumda güldürebiliyordu. Bu durumda olduğu gibi. Sinirle yanımıza gelip gıcık olduğu kızla hoşlandığı çocuğun cilveleşmelerini anlatırken baya bir komikti. Deryayla ben gülmeye başladık. Nazlı'yı sakinleştirip sınıfa geçtik. Yankı'nın arkadaş ortamından bazı kişilerin dik bakışlarına maruz kaldığımda yine aklıma gelmişti yaptığım aptallık. Acaba benim hakkımda ne düşünüyorlardı. Bitch mi? Sırama oturup umursamıyormuş gibi yaptım. Tenefüslerde kızlar sağolsun hiç yalnız kalmadım. Sürekli onu düşünüyordum. Bana yaptığından sonra bile onu düşündüğüm için kendime kızıyordum. Derslerin çoğunda uyudum. Öğlene kadar pasif öğrenci tiplememle okulu iyi götürmüştüm. Yemekhaneye gitmek istemediğimde Aslıyla kantine indim. Aslında aç kalıp ölmeyi planlıyordum. Ama Aslı gibi bir arkadaşınız varsa ölme eylemini bile gerçekleştiremezsiniz. Neyse işte parayı elime tutuşturup bir masaya oturdu. Ne alacağımı bilmiyordum. Sıra ilerliyordu ama ben hala karar verememiştim. Sıra bana geldiğinde kantinle Yankı'nın ilgilendiğini farkettim. Ağzını oynatıyordu. Sanırım bana bir şeyler demeye çalışıyor ama ben duymuyorumki. Sağar mı oldum? El mi sallıyor? Niye gülüyor? "Hadi be!" diyen arkamdaki öküzün sesiyle kendime geldim. Sağar olmamıştım. Bu iyi birşey mi? Yankı "Ne istiyorsun?" dedi. Bir şey mi ima ediyordu acaba. "Ne?" dedim. "Ne alacaksın diyorum küçük." dedi. "Ha o mu? Şeyy... kahve." dediğimde arkasını dönüp kahveyi hazırlamaya başladı. Yine sapık yanım beni ele geçirdi ve gözüm o sevimli götüne kaydı. Aslında pek sapık bir değilim ama Yankı'nın götü çok tatlı. Ben düşüncelere dalmışken bir anda döndü ve kahveyi uzattı. Ben de elimi uzattım. El ele değdiğimizde panik olup elimi savurdum ve kahveyi ikimizin eline döktüm. Sonra da ağlak bir kız gibi ağlamaya başladım. Niye ağlıyordum? Sebep elimin acısı mıydı yoksa kalbimin mi? Rezil olmuştum hem ona hem de tüm kantine. Aslı beni tuttuğu gibi lavoboya götürdü. Şimdi istediğim kadar ağlayabilirdim. Aslı elimi suya tuttuğunda irkildim. Bir şeyler anlatıyordu. Sakinleşmem için nasihatler veriyordu. Ama ben dinleyecek halde değildim. Gözyaşlarımı silip dışarı çıktık. Yankı koridorun sonunda bana bakıyordu. Eğleniyor muydu? Bir anda gözüm eline kaydı. Kıpkırmızı olmuştu. Onun elini görünce kendi elim aklıma geldi. Sızlıyordu. Acı giderek artıyordu. Aslı beni revire götürdü. Hemşire elimi sararken Yankı içeri girdi "Esma abla bir yanık vakası daha." dedi elini sallayarak, Sonra bana dönüp "İyi misin küçük?" dedi. "İyiyim saol. Özür dilerim benim sakarlığım." dedim. Utanmıştım. Cevap verme nezaketinde bulunmaması beni baya bozmuştu. Esma abla bittiğini söylediğinde teşekkür edip dışarı çıktım. Aslı yine ortalıklarda yoktu. Şaşırdım mı? Hayır. Sınıfa gittiğimde Kaan dışında kimse yoktu. "Konferans salonundalar." dedi. Sınıftan tam çıkıyordum ki Kaan "Eslem!" dedi. "Efendim?" "Sana bişey sorabilir miyim?" "Sor." "Yankı abiyi arayan gerçekten sen miydin?" "Kaan, konuşmak istemiyorum." dedim ve çıktım. Konferans salonu yine tıklım tıklımdı. Bizim kızlar Yankıların tam önüne oturmuştu. Ne güzel. Derya'nın yanına oturduğumda "Aslı'dan duydum iyi misin?" dedi. Endişeliydi. Kafamı salladım. Konuşmak istemiyordum. Muhteşem dostluk bağımız saolsun hemen anladı. Üniversiteden bir hoca gelmiş bir şeyler anlatıyordu. Arkada olmamın avantajını kullanarak uyudum. Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum ama bir ses "Horlama uykucu küçük." dedi. Horlamıyordum, ben horlamazdım. Üzerime alınmadım. Bir süre sonra aynı ses ''Kime diyoruz" diye fısıldadı. Nefesini suratımda hissediyordum. Bana söylüyordu ama sorun şu ki ben horlamıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uykucu Küçük
RomansaNasıl böyle bir salaklık yaptım hala inanamıyorum. Tamam deliyim ama bunu her durumda belli etmek zorunda mıyım? Biri benim kafamı alıp duvara sürtüp alev aldırsın. Ne mi yaptım? Anlatayım. Bir çocuktan hoşlanıyordum. Her liseli Türk kızı gibi plato...