Karanlık bıkmadı hiç geceyi esir almaktan, gecenin duruşuna hayranım her seferinde çaresiz boyun büktü Güneş'in gidişine de gelişine de...
Yüreğimin mahzenlerinde bastıramadığım çığlıklar var. Dehlizlerde ağlayan insanların gözyaşları sel oldu akıyor. Yüreğimin duvarlarında çizikler, her çizikten akan ya da sızlayan kanları hissedebiliyorum. Aklımdan bile geçmiyor kelimeler, ağlayıp, çığlık atmak yerine keşke konuşsalar benimle o zaman daha net olurdu yüreğimdeki tablo. Ruhumda kara bulutlar dolaşıyor. Bu bulutlar gürüldüyor, şimşekler çakıyor ve ben o zaman daha sinirli oluyorum. Dilimden çıkan sözcükler kaba, argo, nefret dolu oluyor. O bulutlar bazı zamanlarda hiç durmayacakmış gibi damlıyorlar işte o vakitlerde gözlerim doluyor ve yanaklarım ıslanıyor. İçimde birçok oda var, hepsi birbirinden kötü, hepsi içten içe tüketiyor bedenimi...
1. Oda : Canhıraş (yürek parçalayan, iç tırmalayan)
Bu odada anılarım var, asılı tabloların hepsi acılarla, hafızamdan silmek istediğim acı sahneler ve görüntülerle dolu. Bir köşede bayıldığım anlar, bir köşede yüzüme inen tokatlar, vücuduma atılan tekmeler, yumruklar, başımın duvarlara vurulduğu anlar. Diğer tarafta yanımdaki insanların acı dolu anları, birinin sırtına demir sandalye iniyor, bir diğeri bayılıyor. Kimi sinir krizi geçiriyor, kimisi hasta, kimisinin gözlerinde yaşlar. Hiç tanımadığım insanlara ait anlarda görüyorum. Biri mezar başında, biri tabut başında ve en çok yoran şey de ölü insanları görmek oluyor...
2. Oda : Avra (Çirkin ve kabih söz)
Bu odada cümleler var, işittiğimde kulak zarımı delip geçen, bununla yetinmeyip de yüreğimi delip geçen kelimeler var. Akla, hayale sığmayacak cümlelerle dolu duvarlar. Küfürler, aşağılamalar, ön yargılar, nefret dolu, kin dolu cümleler. Yüreğime batıyor o odadaki her bir harf, ne boyayla kapanıyor, ne de üstü çiziliyor o cümlelerin...
3. Oda : Fecaat (Merak edilecek hâl, kederlenecek kötü durum. Felâket.)
Başka bir odada bu iki odanın birleşimiyle oluşuyor. Görüntüleri sesli olarak izliyor ve görüyorum. Biri bitiyor, diğeri başlıyor en acısı da hepsi bittiğinde aynı görüntüler tekrar tekrar başa alınıyor...
4. Oda : Huzane (Gam ve tasa çeken çocuk)
Burada hiçbir şey yok, ne görüntüler, ne kelimeler ne de sesli görüntüler yok. Bomboş duvarlar oysa tek bir şey görüyorum ve buluyorum bu odanın içinde o da dünde kalan çocukluğum. Yıllar sonra ilk kez görmüş gibi oluyorum, o çocuğu tanımıyorum. Çünkü en son gördüğümde dimdik ayakta, tüm odalara göğsünü siper eden, omuzlarına her yükü alabilen bir çocuk vardı. O çocuk şimdi boylu boyunca uzanıyor odanın tam da orta yerinde, beyaz bir kefen içinde, üstünde bir bıçak ve dua kitabı ile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyümez Ölü Çocuklar (TAMAMLANDI)
Non-FictionNazım Hikmet "Büyümez ölü çocuklar" diyordu "Kız Çocuğu" isimli şiirinde, bu çocuk nasıl büyüdü böyle ölü halde, kim büyüttü bu çocuğu hem de yüreğinde?