Çocukluğunu anlatırken yüzünde bir tebessüm oluşan insanlara özeniyorum. Ne zaman çocukluğum canlansa, gözlerimden yaşlar süzülüyor, gökyüzündeki bulutlar siyaha boyanıyor ve maviyi boğuyor gri. Her çocuk gibi bizde büyümenin hayallerini kurduk, bir çocukluk edip büyüdük. Tüm çocuklara bunu anlatmak hatta "elinizden geliyorsa asla büyümeyin" diye bağırmak istiyorum. İmkânsız! Bunu bende biliyorum ancak hayallerin birçoğu imkânsızdır ve birçok hayal sırf hayal olduğu için güzeldir. İnsanlar kötü şeylerin hayalini kurmazlar eğer ki kötü şeylerin hayalini kuranlar varsa, onlar insanlıktan çıkmış objelerdir. Çocukluğundan kaçamayan biri için çıkıp gezmek işkenceden başka bir şey değildir. Bir sokakta değilse bile diğer sokakta mutlak suretle bir çocuk ile göz göze gelir, yanında elini sımsıkı tutan annesi ve babası da varsa nefesi kesilir, gözleri dolar ve muhakkak o yaşlar yanaklarını ıslatır. Nefes almanın zor olduğu dakikalar bitmek bilmez. Parklardan kaçabilir, uçurtmaları görmezden gelebilir ve çocuk seslerine kulaklarımı ne kadar tıkayabilirim. Kuşlardan korkan bir insan nasıl ki kuşlardan kaçamaz her yerdeler, çocukluğundan ve çocuklardan kaçan bir insan da kaçamaz çünkü çocuklar her yerde, çocukluğu ise hep ensesindedir. İnsan, neden bu kadar çok özler geçmişini ve çocukluğunu, iş stresinden, geçim derdinden, dünyanın gerçek yüzünü fark ettiğinden mi yoksa o masumluğu, sevimliliği, saf duyguları, çocukça kurulan cümleleri, hayal gücünü, paylaşımcılığı, herkese aynı gözle bakabilmenin özelliğine hayran kaldığımızdan mıdır çocukluğa duyulan özlem...
İçindeki çocuğu bilhassa çocukluğunu yaşatabilen insanlar şanslı kişilerdir. Onlar ki kendilerine yeni oyuncaklar alabilir, mahalle arasında çocuklarla oyunlar oynayabilir hatta çocuklar gibi koşturup, çığlıklar ata ata gülebilirler. Bu, işin güzel kısmı oysa madalyonun diğer yüzü sandığınız gibi çiçek kokulu bahçeler gibi rengârenk ve ışıl ışıl değil. İçindeki çocuğa sahip çıkamayan, çocukluğunu yaşatmak şöyle dursun çocukluğunu yaşayamamış insanlar var. Çocukluğunun ölümünü izleyen gözler, öyle net bir fotoğraf çekip hafızasına kazır ki, delirse dahi o an gözlerinin önünden gitmez...
Bir de içindeki ölü çocuğu büyütenler var. Ölü bir çocuk büyütmek, büyütmeye cesaret etmek bile paha biçilemez bir duygu. Kaçınız ölü bir çocuk büyüttü yüreğinde?
Nazım Hikmet "Büyümez ölü çocuklar" diyordu "Kız Çocuğu" isimli şiirinde, bu çocuk nasıl büyüdü böyle ölü halde, kim büyüttü bu çocuğu hem de yüreğinde?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyümez Ölü Çocuklar (TAMAMLANDI)
NonfiksiNazım Hikmet "Büyümez ölü çocuklar" diyordu "Kız Çocuğu" isimli şiirinde, bu çocuk nasıl büyüdü böyle ölü halde, kim büyüttü bu çocuğu hem de yüreğinde?