ç/m 4

3.3K 12 0
                                    

Duyduğum ses kesinlikle ona aitti. Elimdeki çantayı daha sıkı tutup arkamı yavaşça döndüm. Bana bakarak elindeki tel tokayı gösteriyordu. Tokayı görünce elim ister istemez saçıma gitti " bu küçük hata seni bulmalarını sağlayabilirdi , zeki kız" sırıtarak yanıma yaklaştığında, ayağının çıkardığı tok ses kulaklarımı doldurdu.

Dahada yaklaşıp tel tokayı gözüme yaklaştırdı ve " tokanın arasına sıkışmış bir tel saç... İyi bir ip ucu... Seni yakalatabilecek kadar iyi" güldü cümlesinin sonunda. Böyle bir hataya düştüğüm için kendime lanet ederken, bir anda gülümsedim. Bu onu şaşırtmış olsa gerekki sırıtışı solsada gitmedi. Ona cesaretle bir adım atıp tokayı kaptım. İnceledikten sonra cebime attım. Onun gözlerine dik dik bakıp " bay bilmiş... Küçük kızın, büyük işlerini öğrenmiş demek" suratıma üzüldüğümü belli eden yapmacık bir ifade yerleştirdim " aow küçük kız hata yaptı... Küçük kız onu öldürdü. Küçük kız..." Konuşmamı bölüp , bana bir adım attı " küçük kız ölecek" dedi ürpertici bir ses tonuyla. Bir adım daha attı bana doğru " planın neredeyse kusursuzdu... Ama tek bir hata seni ele verebilirdi" gülümsedim. Bakışları dudaklarıma inerken " beni takip ediyorsun" bakışlarını gözlerime çevirdi " ne derler bilirsin... Avcı avını uzaktan izler..." Lafını bölüp , güldüm alaycı bir şekilde " o zaman avcı kuralları ihlal ediyor" donuk sesiyle " avcı asla kurallara göre oynamamıştı.."
Geri gittim. " kuralları ihlal edersen cezalandırılırsın!" Sesim tehditvari bir şekilde çıkmış aynı zamanda da gayet
Sıradan çıkmıştı. Güldü tekrar. Gülünce yanaklarında oluşan o derin çukur esmer teninde çok hoş ve sevimli duruyordu ama gülüşündeki ima ve amaç o kadar korkutucuydu ki... "Senin deyiminle; kuralları beğenmezsen , hile yaparsın!" Kendi kurallarımı oluşturduğum oyun aklıma geldi. Öne atılıp " o benim oyunumun kuralları..." Sesim öncekilerden daha sert ama hala umursamaz çıkıyordu " o zaman oyununa dahil olurum..." Sesi fısıltı gibi olsada boş ara sokaklardan birinde olduğumuzdan rahatça duymuş ve şaşırmama engel olamamıştım. " hile yapıyorsun!!" Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Gayet rahat bir şekilde yanımdaki duvara yaslanıp ellerini siyah dar pantolonunun cebine yerleştirdi " kuralları beğenmedim" sıradan çıkan hissiz sesi hoşuma gitmemişti. Güldüm " ölümcüsün değil mi?" Kafasını yavaşça salladı bana bakmazken " hedefin benim... Siz hedeflerinizle bir dialog içine girmezsiniz." Kendi kendime konuşuyordum. Beni şaşırtan bişey yaptı, eline aldığı tokayla saçımı dağınık bir şekilde at kuyruğu yapıp kulağıma eğildi " ölmek için seçtim... Sen zaten ölümünle takılırken yavaş yavaş öleceksin... Bana gerek kalmayacak. Bu işimi kolaylaştıracak sadece... Ölmen için bana ihtiyacın olduğunda yanında olacağım" hafif kalın dudakları, konuşurken kulağıma temas ediyordu. Ben ne mi yapıyordum; bir heykel gibi onun beni ezmesine izin veriyordum. " peki bir adın var mı? Saygı değer ölümcüm" sözlerimdeki ve yüzümdeki alaycı ifade onun hoşuna gitmiş olsa gerekki kahkaha attı. Ben onun gülüşüne bakarken konuşmaya başladı " ölümcünün adı araz, sende çakılsın değil mi? Küçük zararlı bir çakıltaşı. Varlığı seni kuşkulandırmayacak kadar önemsiz ama ayağına takılınca canını acıtacak kadar güçlü... Çakıltaşı" güldüm çakıltaşı ha...

Bunu der demez kafasına taktığı bandanayı düzeltti. Ve ardına bakmadan yanımdan geçerek uzaklaştı " avcı saklanma yerine dönüyor" diye fısıldadım.

#_#

Elimdeki dosyayı incelemeyi bitirince sarpa fırlattım " ahh! Hiç bişey yok! Bunları zaten biliyorum ki!" Sarp kağıda şöyle üstünkörü bakıp " ya bunlardan başka bir bilgi yoksa." Anlamadığımı belli eden bir yüz ifadesi takındım. Saçını geriye atıp , pembe biçimli dudaklarını yalayarak ıslattı " ya, bilgilerinin hepsi buysa ve zayıf noktası yoksa" kaşlarımı çatıp anında cevap verdim " herkesin zayıf noktası vardır. Onun yoksa bile psikolojisi en zayıf noktası olacaktır.- yüzümü kaşıyıp- öğrendiğime göre bir ailesi yok. Küçükken kaybetmiş. Akrabalarıylada ilişkisini tamamen kesmiş. Geriye tek şey kalıyor" basit anlatım biçimimi sarp anlasın diye kullanmıştım. Sarp devam etmemi ister gibi sessiz kaldı " psikolojisi. Adamın ne kadar zeki olduğu bariz ortada. Ama..." Sarp lafıma atlayarak " ama sen ondan daha zekisin" gülümsedim. " halletmem fazla uzun sürmez bu gün yapmam gereken diğer meseleyi halletmem gerek sonrada işte bir siparişim daha var" sakince kafasını salladı." Şimdi gidiyorum, akşam geri gelicem hazırlan" anladığını belirten homurtular çıkarınca devam etmesini beklemeden çıktım evden.

#_#

Siyah tişörtümü çekiştirip düzelttim. Bu göz alıcı villaya hala kendimi ait hissetmiyordum. Kapının görkemli yapısı her ne kadar sinirlerimi bozsada anneciğimin(!) kendi özel tasarımı olduğundan göz önüne konulmayı ihmal edilmemişti. Gözlerimi devirdim.
Şaşalı zili iki kez kaba ve onların değimiyle " üsturupsuz " bir şekilde çalmıştım.

Kapıda beliren evin hizmetlisi bana şaşırmış bir nidayla baktı " çakıl hanım?" Kaşlarımı çatarak anlamamış bir ifade takındım suratıma " neden bu kadar şaşırdın? Benimde evim burası ve gelmem olası bir durum... Süpriz değil mesela" kızı iterek çamurlu ayakkabılarımla şık döşenmiş parkelerin üzerinde ilerledim. Hole geldiğimde durdum " ayla hanım nerde?" Dedim kıza karşın ciddi bir ifade takınarak. Yanıma yaklaşma gereği bulmayıp " odasındalar efendim" kafamı salladım ve üst kata yani sevgili annemin(!) odasına yaklaştım. Kapıyı çalmadan içeri dalıp " doğru mu?" Dedim konuya giriş yaparak. Şaşırmış bakışları ve yüzündeki alaycı tiplemesi ile yatağına gelişi güzel attığı oje yığınının arasından bana baktı " bu evde ahlak kuralları ne zamandan beri geçerli kılınmıyor?" Tek kaşını kaldırmış bana saygısızlık yaptığımı açıkça belli eden yüz ifadesini takınmıştı bakımlar sayesinde diriliğini koruyan yüzüyle. Her ne kadar suratımı buruşturmak istesemde, ciddi durup " bu evde faliyet göstermediğimden bilmiyorum. Ayrıca ben kuralları pek takan biri değilim." Oflayıp " neden geldin çakıl?" Gözlerimi devirdim. İşte benim ana kız ilişkimde bundan ibaretti. Yaklaşıp annemin bilmem kaç para verdiği süslü masaya oturdum." Evleniyormuşsun?" Kafasını belli belirsiz salladı. Gülümsedim " kime sordun?" Yüzünden korku geçiyordu. Birden kahkaha attı " kendi seçimlerimi yapabilecek yaştayım. Senden izin alacağımı düşünmüyorum. Bağışla beni çakıl." Kahkahasını sürdürüp rahatsız edici tiz sesini kulaklarımla seviştirdi. Yüzümü buruşturdum " sorman gerekti. Sizin gibiler emir alır, kuralları ihlal etmeye kalkma cezalandırılırsın!" Uyarımı dikkate almamış olacakki gülmeye devam etti " ne yaparsın? Annelikten red mi edersin beni?" Kahkahasını devam ettirdi. Güldüm " tam tersine paşası... Ne kadar tehlikeli olabileceğimi tahmin bile edemezsin!!" Sesimdeki korkunç tını annemi yeterince korkutmuş gibi görünüyordu. Haline gülümsedim. Sadistçe sırıtıp masanın üzerinde bulunan törpüyü elime aldım. Elimde ters düz çevirirken , gözlerimi törpüden kaçırmadan " ne yapıyoruz ayla KIRDAR?" Bakışlarını yere eğip " sana fikir danışıcak mışım" güldüm " benden emir alacaksın!" Kafasını belli belirsiz salladı. Gülümsemem yüzüme yayılırken " şimdi bana sor" sesi fısıltı gibi gelirken " evlenebileceğim biri var seninde fikrini almak isterim k-kızım..." 17 senelik yaşamım(yada ölümüm diyelim) boyunca zora düştüğü için kızım demişti sadece... Ne kadar acı... Güldüm " peki ya izin vermezsem" kafasını dehşetle yerden kaldırdı " NE!!" Kaşlarımı kaldırıp indirdim " duydun sanırım" kafasını iki yana sallayıp kendi kendine hayır demeye başladı fısıltılarla. Bu kadar eğlendiğim yeterdi. Masadan inip törpüyü yere attım " merak etme senin yapacağın tek şey beni ilgilendirmiyor " hızlıca çıkıp evin çıkışına doğru ilerledim.

Villa sokağından çıkarken gözlerim etrafı tarıyordu. Arkamdan bir ses duymamla arkamı döndüm " beni mi arıyordun?" .

Çakıltaşı MabediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin