Yine ben geldim. Buraları okumadan geçeceğinizi biliyorum ama yinede konuşacağım. Kitabımız TAM ailesi olarak büyümeye devam ediyor. Ve bu beni çok mutlu ediyor. Bu yüzden bu bölümü biraz uzun yazmaya çalışıyorum. Haydi iyi okumalar.
Medya- Masal
--------------------------
Sabah çalan alarmıma en içten lanetlerimi sunarken alarmımı kapatıp kalktım. Banyoya gidip rutin işlerimi hallettikten sonra gardırobumun önüne geldim. Acaba bugün ne giysem? Dün birkaç kızın etek giydiğini görmüştüm. Ama ben etek için havanın biraz daha ısınmasını bekliyorum. Şort giymek geldi içimden. Etek için havanın ısınmasını beklerken şort giymek istemek ne kadar mantıklı bilmiyorum ama gözüme çarpan kot şortum 'mantığı bir kenara bırak giy beni' diyordu. Şortumu alıp üzerime tuttum. Gerçekten en sevdiğim şortumdu ve bana çok yakışıyordu. Altına siyah file külotlu çorabımı giydim. Üstüne de çorabımın renginde bir bluz buldum ve üstüne de kot ceketimi giydim. Cidden çok güzel olmuştum. Bana çok yakışmıştı. Makyaj aynamın karşısına geçtim bu sefer. Makyaj yapmayı sevmem ama yinede bayağı makyaj malzemem var. Gözüme eyeliner çekip dudağına bordo bir ruj sürdüm. Hazır olduğumu düşünüyorum. Aşağı indim. Ama duyduğum sesle merdivenin yarısında durdum. Hey! Annem fısır fısır kiminle konuşuyordu acaba?"Sence kabul etmek ne kadar mantıklı?"
"..."
"Korkuyorum onun için, ona birşey olacak diye ödüm kopuyor."
"..."
"Emin misin? Ne kadar güvenilir?"
"..."
"En kısa zamanda gelsin birde ben konuşayım bakalım."
"..."
"Tamam görüşürüz."Annem bu kadar sessiz ve ciddi bir konuşma yaptığına göre çok önemli bir konu olmalıydı. Çünkü annemin bir huyu vardı eğer önemli birşey konuşuyorsa konuyu biz bilsek bile farketmeden sessiz konuşurdu. 'Anne neden sessiz konuşuyorsun?' dediğimde 'aaa hiç farketmemişim sessiz mi konuşuyorum?' diyordu.
Tahminimce yeni ortak bulmuştu ve ne kadar güvenilir olduğunu sorguluyordu. Telefonda ki de sekreteri Banu'dur."Günaydın annelerin en güzeli en tatlısı Nazlı Sultan."
"Günaydın kızların en şebeği en yalakası Hayal Hanım."
"Yaaa anne ben yalaka değilim. Hem neden hâlâ bana Hanım diyorsun. Daha güzel bir takma isim bul. Mesela 'Prensesim' diyebilirsin. Valla Ahmet Amca bile daha güzel takma isimler biliyor."
"Tamam kız hemen trip atma. Prensesim derim sana. Güzel kızım benim." Derken gülümsüyordu. Bende onun gülümsemesine karşılık verdim. Ve masaya oturdum. Masadaki herşeyden tabağıma alırken aynı zamanda ağzıma birkaç tane salam atıyordum. Salam severim. Agzima birkaç tane de yeşil zeytin attım. Maalesef siyah zeytini çok sevmem. Severim ama yeşil zeytini sevdiğim kadar değil. Tabağımda ki herşeyi bitirirken derin bir nefes aldım. O kadar hızlı yemiştim ki nefessiz kaldım. Ahmet Amca'nın yanına gittim. Annemi orada görünce şaşırdım doğrusu. Annem Ahmet Amcayla pek konuşmazdı. Ahmet Amca benim şoförüm gibiydi. Annem bir yere gidince kendi arabasıyla giderdi.
"Hayrola Nazoş ne işin var senin burada?" Annem beni görünce sustu. Kesin birşeyler dönüyor ortada ama ben göremiyorum.
"Ahmet Amca'nın ihtiyacı var mı diye soruyorum. Biliyorsun maaş ayrı benzin parası, araba bakımı parası vesaire ayrı."
"Anladım anneciğim. Eee tontonum gitmiyor muyuz? Geç kalmak istemem."
"Atla arabaya küçüğüm 5 dakikada oradayız." İşte benim Ahmet Amcam. Çok severim babam gibidir. Babamın yokluğunu hiç aratmamıştır şimdiye kadar. Babam deyince gözlerimin dolduğunu farkettim ama ağlamamalıydım.
****** 1 YIL ÖNCE *******
Yoğun bakımda yatan babama camdan baktım. Çok zayıflamıştı. Benim kaslı babama ne yapmışlardı? Her sorunumda bana yardımcı olan babam şimdi neden kalkıp 'ağlama kızım herşey geçecek' demiyordu? Şirketin akşam yemeğine katılmıştık. Herşey gayet normal ilerliyordu. Babam arkadaşlarıyla şakalaşıyordu, gülüyordu. Sonra ne olduysa bir anda oldu. Babama birşeyler olmuştu. Ben anlamıyordum. 'Anne ne oluyor?' diye anneme bağırıyordum. Herkes telaş içindeydi. Sonra bir baktım ambulans gelmiş. Annemin arabasına binip ambulansı takip ettik. Sonrası yoğun bakım.
Ne kadar soğuk bir yer burası. Hava anlamında değil. Etraf bana çok soğuk geliyor. 'Acaba ne olacak?' diye akılda dönen deli sorular. Yaklaşık 1-2 saat sonra doktoru gördüm. Koşarak babamın yanına gidiyordu.
"NE OLUYOR ANNE? LÜTFEN SÖYLE NE OLUYOR?" Ben hastane koridorunda bağırırken annem beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Bilmiyorum birtanem. Doktor çıkınca bakarız. Herşey düzelecek. Sakin ol." Annem beni teselli etmeye çalışırken kendisi de en az benim kadar korkuyordu.
"Anne ya ona birşey olursa ben yaşayamam. Anne ona birşey olmasın lütfen. Lütfen." Artık fısıldıyordum. Annemle yere çökmüş sarılarak doktoru bekliyorduk.
Sonunda doktor çıktığında hemen ayağa fırladım. İçimde kötü bir his vardı. Ona birşey olmamalıydı. O benim babamdı. Ölmemeliydi. Doktor yavaşça maskesini çıkardı. Elinin tersiyle alnındaki terleri sildi.
"Üzgünüm. Hastayı kaybettik. Başınız sağolsun." İşte o an dünya benim için durmuştu. O an babamın yanına gidip 'beni almadan nereye gidiyorsun baba?' diyesim gelmişti. Ama yapamadım. Yanına gidemedim. 'Baba beni bırakma, seni özlerim' diyemedim. Yapamadım. Babam yüzü kapalı morga giderken ben çığlık atarak ağlıyordum. Ertesi gün cenazesi olmuştu ve babamı o soğuk toprağa koymuşlardı.
***************
1 yıl önceki o anılarım aklıma gelince gözlerim yaşardı. Sanırım ağlıyordum çünkü elime damlalar düşüyordu ve yanaklarım ıslanmıştı. Gözlerimi sildim. Torpidodan peçete alıp akan makyajımı da sildim. Ama akmamıştı. Waterproof eyeliner kullandığımı hatırlayıp gülümsedim. Çok akıllıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tümörle Aşk Mı?
ChickLitBeyninde gittikçe büyüyen bir tümör olan bir kız. Ve kızlara asla bağlanmayacağına yemin eden bir erkek. Birinin hastalığı, diğerinin yemini. Ne olacak bu ikilinin hali? ''Beynimde büyüyen bir tümör varken aşk mı? Asla.'' ''Büyük konuşma Hayal. Hem...