•Kafes•

6.1K 351 299
                                    


Yorumlarınızı merakla bekliyorum...😂🙏

•••

Tükenirken kurulan hayallerdi yaşamım. İyileşmeyeceğimi bellemiş zihnimin vazgeçişine itaat edemiyordu, iyileşeceğim kelimesinin inancı ve direnci.

Odamın içini aydınlatan güneş ışıkları yüzümü sıyırırken, yatağa gömülmüş bedenimin hazin sonuna acıdım. Bedenimi kıpırdatmaya olmayan mecalimin dibini sıyırıyordum. Et yığınına dönen kollarımı zorlukla yatakta gezdirirken, ağır göz kapaklarımı yatağa çevirdim. Parmak uçlarıma değen telefonu kavradım ve görüş alanıma alırken, ekranı kaydırdım. Boştaki elimle gözlerimi ağırca ovaladıktan sonra, rehbere girip Emre'nin numarasını buldum ve aradım. Birkaç çalış sonunda, telefonun ucundan Emre'nin sesi kulaklarıma doldu.

"Efendim bebeğim." Neşeli sesine tezat, kuruyan dudaklarımı ıslatıp kırık bir sesle konuştum.

"Emre, MorClup'a geçtin mi?" Arkadan gelen araba sesleri dışarıda olduğunu ispatlarken, Emre'de derin bir nefes saldı. "Kapat Tutku kapat. Geliyorum."

Sesimin düzeyinden, beni fazla kelime israfından kurtaracak şekilde ne istediğimi anlaması karşısında rahatlarken, kendi kelimelerini yüzümde israf edeceğini biliyordum. Elimle gözlerimi ovalamaya devam ederken, zorlukla konuştum. "Beynimi yiyeceksen, gelme."

"Ben gelene kadar duşunu almış ol." Diye konuştu, neşesi tamamen kaybolurken. "Yataktan kalkacak halim yok." Dediğimde derin bir nefes daha saldı. Uzun zamandır bu kadar kötü olmadığımı biliyordum. Bu zihnimin içini tırmalarken, derin bir nefes almaya çalıştım.

"Başımın belası." Diye konuştu. Her yardım isteyişimde hayıflanması, bana yardım ettiği gerçeğini değiştirmiyordu. "Tamam geliyorum. Kalkma sen."

Telefonu kapatıp yatağın içine geri bırakırken, ellerimle yüzümü tekrar ovaladım. Parmaklarımı saçlarımın arasına daldırırken, görüş açıma dolan tavanın puslu beyazı, içime garip bir huzursuzluk yerleştirdiğinde gözlerimi tavandan çektim. Odağıma aldığım siyah kitaplığa kayarken bakışlarım, ruhumun daraldığını hissettim. Kaç saattir uyuduğumu bilmiyordum ve zaman dilimini kestiremiyordum. Tek bildiğim, genelde bu kadar düşük bir vaziyette olmadığımdı. Kitaplığın üst rafında duran kuğu biblosunun gözlerimin odağında büyüyüp küçüldüğünü gördüğümde, gözlerimi irice açıp o noktada takılı kaldım.

Boğuluyormuş gibi hissetmeye başlasamda, yinede gözlerimi biblodan ayıramıyordum. Derimin altından sızan kanın içine endişe işlerken, beynimin bana oynadığı oyunun boyutunu kestiremiyordum. Midemin içine bir çok taş oturmuş gibiydi ve yüzeylerini yakan asitin tadı ağzımın içine doluyordu. Ellerimi saçlarımdan indirip, boğazımı kavradığım anlarda, boynumu nefes almaya zorlar gibi ovalamaya başladım.

Buradan gitmem gerekiyordu.

Bedenimi saran endişe, hızla yerini dehşet veren bir korkuya bırakırken, biblonun karardığını gördüm. Gözlerimin odağı hepten bulanıklaşırken, boynumu ovalayan ellerim hızlandı. Boğazımı yarmak isteyen taşlara çığlık atma iç güdüm sarmalanırken, ağır bedenimi zorlukla yataktan sıyırdım ve akan zamanın içinde kendimi yataktan kazıdım.

Tırnaklarımın boynuma verdiği hasarın tespitini yapamazken, tek bir an kırpılmayan göz kapaklarım biblonun tamamıyla siyaha dönmesiyle, şiddetle aralandı. Dudaklarımı yaran bir çığlık boğazımdan koparken, ellerimi hızlıca yüzüme kapadım ve gücü çekilen bacaklarımla olduğum yere yığıldım. Bedenimi sinsi bir titreme dalgası sararken, zihnimi ayık tutmaya çalışmak çok zordu. Aklımın odağına dolmaya başlayan katranlaşmış anıların görüntüleri göz kapaklarıma düşerken, nefesimin hızlandığını hissediyordum. Göğsümün ortasında baskı uygulayan kalbim, bombardımana tutulmuş gibi hızlanırken, bunların normal olmadığını bilecek kadar bilinçliydim.

Papatya Mezarlığı (Eroin) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin