"Ela, en azından iyi davranmaya çalışabilirsin." dedi tenefüs boyunca, sınıftaki kargaşa hakkında öğüt veren Semih hoca.
"Hı hı..." dedim. "Artık gitsem?" diye sorarcasına ekledim. Adama boş boş bakıyordum. Ama etkilenmiyordu bile.
"Kızlardan özür dileyeceksin?" diye bu sefer o, sorarcasına konuştu. Ben niye özür diliyorumki suçlu olan Su'ydu oysaki.
Daha fazla uzatmadan, "Hı hı." diye mırıldandım. Zaten gergindim. Tatilde iki defa karşılaştığım o çocukla aynı okulda olmak beni germişti. Nedense içimden bir ses senin sınıfında diyordu, ama inanmak istemiyordum.
"Tamam bekle beni birlikte gidelim. Dersim size." dediğinde anında itiraz ettim.
"Ben tek giderim. Öğretmenler zili çalmadı bile." dediğim an zil çaldığında, şansıma küfür ettim. Zaten bütün sınıf Semih hocayla, sevgili olduğumuzu sanıyordu. Bir de bunun gerginliği vardı.
Eliyle herhangi bir yeri gösterip, "Şimdi çaldı." dedi gülerek. Mecbur beklemek zorunda kaldım.
Sınıfa doğru yol alırken Semih hoca önden, ben arkasından ilerliyordum.
Sınıfa girene kadar sıkıntı yoktu, ama sınıfa girince gözler bize takıldı. Neden sebepsiz yere utandım şimdi.
Nerde umursamaz olan Ela?
Yerime adımlamıştım ama hem Semih hocanın hem de çaprazımdaki çakma sarışının konuşması olduğum yerde durmamı sağladı.
"Şuna bak kıpkırmızı. Dediğimiz olmuş anlaşılan. Şanslı sürtük kaptı yakışıklı hocayı."
"Ela bir şey unutmadın mı?" diyen Semih hocayı, konuşan kızlar yüzünden tersledim.
"Hayır! Bir şey unutmadım!!"
"Şuna bak sevgilisine nasıl bağırıyor."
Sanırım bu kaltak fazla olmuştu. Kimseyi umursamadan bağırdım.
"Ne dedin sen!" bağırmam üzerine kızlar birden irkildi.
"Ela n'oluyor!?" Semih hoca yine olaya karışıyordu. Zaten onun bu ilgisi yüzünden olmuyor muydu bütün şeyler?
"Tekrarla! Ne dedin!? Tekrar söyle!" diye bağırmaya devam ettim.
"N-ne diyorsun anlamıyorum?" diye salağa yatan sarışın, tekrar bağırmama neden oldu.
"Söylesene lan! Dediklerini tekrar söylesene!" dedim kolundan tutup hızla ayağa kaldırırken.
"Ela! Kendine gel! N'aptığını sanıyorsun!?" diyen Semih hoca, beni sarışından ayırmak için kolumdan tuttu. Ama bu bana ters tepki yaptı. Kızı kolundan sertçe iterek kalktığı yere oturttum. Ve Semih hocanın, kolumdaki elini ittirip bağırdım.
"Dokunma!"
Karşımdaki bir hoca vardı ve ben ona, arkadaşıma bağırır gibi bağırıyordum. Zaten disipline gidecektim bari adam akıllı sinirimi çıkarayım.
Ellerini kendine çeken Semih hoca bana anlamazca bakıyordu.
"Ela, kendine gel! Haddini aşıyorsun!" Semih hocanın cümlesiyle Efe'nin sesi kulaklarımda çınladı.
'Efe... bak o birden oldu. Haddini aşmış-'
'Sen de çok güzel haddimi verdin! Tokat atarak! Ha baba!'
"Ben mi haddimi aşıyorum!?" dedim alayla. "Şunların dediğini duydunuz mu? Ya da şu sınıfın ne düşündüğünü?" diye sinirle karışık alayla konuşmaya devam ettim.
"Ne saçmalıyorsun sen!" dedi Semih hoca. Ağzımı açmıştım ama Su'yun konuşmasıyla bir anlık kapandı.
"Ela kendine gel." diye konuşan Su'yu umursamadım.
"Hâlâ haddimi aştığımı düşünüyorsunuz ya hani? Bence biraz daha haddimi aşîm." diye alayla konuştum.
"Şu gereksiz insan toplumu, sınıfın eziğiyle, sınıf öğretmeninin bir ilişkisi olduğunu düşünüyor." konuşmam üzerine sınıf itiraz etmeye başlamıştı. Semih hoca sınıfı sert bir şekilde sustururken, karşımda duran Su küfür ederek bana bakıyordu. Anladığım kadarıyla Su'yun böyle bir söylentiden haberi yoktu.
Semih hoca olanları anlamaya çalışırken, acımasızca konuşmaya devam ettim.
"Öğretmenim diye geçiniyorsunuz ya hani? Oysa öğretmenlik hakkında hiçbir halt bilmiyorsunuz! Öğretmen bir öğrenciyle değilde bütün öğrencisiyle ilgilenir. Ama siz takmışsınız sorunlu bir öğrenciye, onun geçmişini kurcalıyorsunuz!"
"Ela... Sus!" dedi Su mırıldanarak. Bakışlarım Su'yu sinirle bulurken, fazla olduğunu düşünüyordum.
"Sen karışma lan! Bir halt bildiğin yok! Gelmiş bana artislik taslıyorsun!" dedim sinirle. Su kolunu, koluma koyarken konuşmaya devam etti.
"Ela fazla ileri gidiyorsun pişman olacaksın."
Yine Efe'nin sesi kulaklarımda çınladı.
'Sen de çok güzel haddimi verdin! Tokat atarak! Ha baba!'
Vücudum birden titrerken geriye doğru sendelendim. Su kolumu sıkıca tutarken, gözlerini büyütmüştü. "Iyi misin?" dedi benim duyacağım şekilde. Sinirle kolumu kurtardım ve o da yetmezmiş gibi omuzlarından itmiş yere düşmesini sağlamıştım.
Su acılar içerisinde yerde otururken bu sefer onun başına toplanmıştılar. Yaptığımdan dolayı içimden bir gram vicdan duygusu olmadan sınıftan çıktım. Bedenim titremeye devam ederken Efe'nin sesi tekrar duymaya başladı.
'Sen de çok güzel haddimi verdin! Tokat atarak!'
'Tokat atarak!'
Terasa doğru koşarken, ellerimle kulaklarımı kapatmıştım. "Sus..."
'Gitmem lazım sevgilim...'
"HAYIR!!!" diye çığlık atarak kendimi terasın soğuk zeminine attım. Ağlamıyordum ama gözlerim dolu doluydu. Sebebi daha demin olanlar değilde Efe'nin sesini duymamdı, iyi değildim. Hem de hiç...
'Geleceğim kardeşim... Geleceğim...'
"Sus... Efe sus!" dayanamıyordum.
'Geleceğim!'
"Sus n'olursun... Sus! Yalvarırım... Sus." dedim artık akan gözyaşlarımın arasından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİZİM SAĞ OLSUN
Novela JuvenilÖnümde bir uçurum, bense o uçuruma koşan yolcu... Hayatın acımasız, karmaşık olan yollarına hapsedilmiş yabancı. Ben Ela KARAMAN, benim hayatım mükemmel değildi; kimin mükemmel ki? Annem bizi doğum da terketti ne kadar istemesede... Peki ya Efe. ...