"Hayırdır sen niye durgunsun?" diyen babama omuz silktim.
"Hep böyleyim." dedim.
"Yok yok bu başka. Bir şey düşünüyor gibisin." diyen babama kararsızca baktım. Söylesem mi? Ama belkide rüyaydı.
Çatalı yavaşça tabağın kenarına koyarken, söylesem mi? Söylemesem mi? diye hâlâ düşünüyordum.
"Baba... Dün akşam bir şey oldu?" dedim sonunda.
"Ne oldu?" dedi babam gözlerini kısarak.
"Seninle konuştuktan sonra... Evde sesler duydum. Adım sesleri. Bir süre sonra odamın kapısı açıldı."
"Evde biri mi vardı? Sen iyi misin? Bunu şimdi mi söylüyorsun Ela!?" diye telaş yapan babama oflayarak baktım.
"Baba sakin ol. İyiyim ben, zaten sabah kalktığımda baktım, her şey yerindeydi hırsız değil. Belki de rüya gördüm." dedim.
"Nasıl emin olabiliyorsun?" dedi kuşkuyla.
"Çünkü hangi hırsız girdiği evde birisine 'sevgilim' diye seslenir!" dedim sıkıntıya.
"Ne?" dedi babam dediğime inanmıyormuşcasına.
Bir süre ikimizde sessiz kaldık.
"O... Olabilir mi?" bu soru benden çıkmıştı. Sessiz kalarak cevabını veren babama baktım, bana değilde tabağına bakıyordu.
"Sana afiyet olsun." dedim ve masadan kalkıp mutfak kapısına yöneldim.
"Ela, kahvaltın bitmedi." diyen babamı duydum.
"Doydum ben..." dedim usulca.
Efe gelmiş olabilir miydi ki? Eğer Efe'yse neden eve hırsız gibi girsin ki? En kötüsü de neden Efe'nin geri gelmesi beni rahatsız etmiştiki?
***
"Ehliyetini aldın mı?" diyen babama anlamazca baktım.
"Ehliyet diyorum. Okuldan uzaklaştırdığında tek iyi olan şey. Ehliyetin resmi olarakta oldu ya hani?" dedi babam.
"Haa..." dedim. Unutmuşum ne yapabilirdim. Ehliyeti cüzdana koyarken, babam "Sakın çıkarma oradan." dedi. Kafamı sallamakla yetindim.
Ben kendi arabama, babam kendi arabasına giderken, aklım hala 2-3 gün önce babamla konuştuklarımızdaydı. O konuşmadan sonra iyice kendime çekilmiştim.
Nedense Efe'nin gelmesini istemiyordum. Daha düne kadar resimlerini çizerek gelmesini yalvarırken. Şimdi gelmemesi için yalvarıyordum. Ama neden? Neden böyle hissediyorum ki?
Babam ilk benim çıkmamı bekledi, ben okulun yolunu tutarken, babamda şirketin yolunu tuttu.
Arabadan indiğimde gözler yine 'okulun eziğindeydi'. Her zamanki gibi bakışları umursamadan okula girdim. Asansöre binmek yerine merdivenlere yöneldim. Ancak ne olduğunu anlamadan zemin katın merdivenlerine doğru çekildim.
Kolumu çekenin kim olduğunu bilmiyorum ama bizim okuldan değildi. Üzerinde forması yoktu. Kolumu kurtarmaya çalıştıkça sıkıyordu. Merdivenler bittiğinde hiç zaman kaybetmeden bedenimi itti, birden aldığım darbe sırtımı duvara vurmama sebep olmuştu.
Yüzümü buruştururken, "Kimsin?" dedim. Yüzü gözükmüyordu taki ışık vuran yere geçene kadar.
Ateş? Ateş'di bu. Su'yun abisi... Yemin ederim ailecek sorunlular.
"Ne istiyorsun?" dedim sakince.
"Kardeşimden uzak dur. Okuldan uzaklaştırılman akılanmış olduğun anlamına gelmez. Eğer seni Su'yun etrafında görürsem kız-mız dinlemem-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİZİM SAĞ OLSUN
Ficção AdolescenteÖnümde bir uçurum, bense o uçuruma koşan yolcu... Hayatın acımasız, karmaşık olan yollarına hapsedilmiş yabancı. Ben Ela KARAMAN, benim hayatım mükemmel değildi; kimin mükemmel ki? Annem bizi doğum da terketti ne kadar istemesede... Peki ya Efe. ...