3.BÖLÜM

151 10 0
                                    

Elimde duran kağıdı Mert hızla aldı. "Kiim lan bu" kendimi koltuklardan birine attım"Çok mu büyütüyorsunuz ne? En azından cesaretli biriymiş. Bazıları var sevdiğinin gözünün içine bakıp ona onu sevdiğini söyleyemiyor." Mert'e göz kırpdığımda bana sinirli bir şekilde bakıyordu.
O ana kadar sessizliğini koruyan Poyraz ağzını açmıştı. "Sen buna cesaret mi diyorsun. Altıüstü bir çiçek ve bir not. Daha üstünde gönderenin ismi bile yazmıyor" Mertin elinde duran kağıdı alıp koltuğa fırlattı. Ben ise istifimi bozmadan onu izliyordum. Neden yani neden bu kadar abartıyordu ki Mert. Alt tarafı biri benden hoşlandığını itiraf etmişti her ne kadar o kişinin kim olduğunu bilmesekde. Kendisi sevdiği kıza açılamıyormuş gibi bana açılanlara karışıyordu.
"Siz neden gelmişdiniz"
Mert sinirli bir şekilde Poyrazgile döndü. Al işte gene başlıyorduk. Poyraz cevap verme tenezzülünde bile bulunmamıştı. Emir bir elini beline koyarak konuşmaya yeltendi "ya bugün Aslı okula gelmedi. Bizde bayağı merak etmiştik. Numarası da yoktu ki arayalım. Bizde buraya geldik. Zaten-" cümlenin gerisini Poyraz devam ettirdi "zaten bizde kalkıyorduk" Poyraz kafası ile gitmelerini işaret etti. Dorukla Okan birbirlerine veda ediyorlardı. Tam Poyraz Mertin yanından geçip gidiyordu ki ani bir hareketle Mert Poyraz'ın kolunu tuttu. Oturduğum koltuktan hemen ayağa kalktım. "Madem Aslıyı merak ediyorsunuz, arkadaşlarısınız. Oturun tanıyalım sizi. Kızımızı kime emanet ediyormuşuz bilelim." Poyraz peki anlamında başını salladı. Herkes koltukta yerini alırken onların aksine ben ayağa kalktım"karnınız aç mı?" biliyordum ki Doruk tepkisiz kalmayacaktı "tabi açız kızım yaaaa o kadar yol geldik. Sende açsın değil mi Okiş"
Önce Doruk ve Okanın samimiyetine göz devirdim, daha sonra büyük bir nefes verdim. "Sana sormadım zaten. Sen doğuştan açsın"dil çıkarışına karşılık bende gülerek dil çıkarmıştım.
Odaya giren Özgeye şaşkınlıkla bakakaldım. Ağzına doldurduğu kurabiyeleri çiğnemekte zorluk çektiği belliydi buda yetmemiş gibi eline de birkaç tane kurabiye almış. "Bo koroboyolor bor horoko dostom"
Yavaş boğulucan demeye kalmadan bir öksürük tuttu Özgeyi. Belliydi böyle olacağı. Sanki kurabiyeler kaçıyor, hepsini ağzına sokmuş bide.
İmdadına Mert yetişti.
Özge biraz kendini toparlayınca elindekileri de attı ağzına. İçimden'bu kız ölürse kesin boğazdan ölecek.'diye geçirdim. Daha sonra bunu sadece benim değil Poyraz'ın da düşündüğünü anladım. Emire dönüp kısık sesle "bence bu kız öbür dünyaya giderse kesin boğazdan gidecek, şuna baksana akıllanmıyorda. Hala tıkınıyor hala tıkınıyor." bir yandan düşüncelerinin benimle aynı olmasına şaşırırken diğer bir yandan farkında olmadan ağzımdan büyük bir kahkaha çıktı. Poyraz dönüp bana baktığında aralarında geçen diyaloğu duyduğumu anlayıp o da bana gülüş yolladı. Kahkahamın yerine büyük bir gülümseme bırakırken gözleri gamzeme kaydı. Çok güzel bakıyordu. Büyük ihtimalle bu gamzemden kaynaklanıyordu. Hay aksi çok güzel bir gamzem var.
Omuzumda hissettiğim el ile bu saçma düşüncelerimden sıyrıldım.
"Ben karnımı doyurdum ama sofrayı hazırlamana yardımcı olabilirim."Özgeye olur anlamında başımı salladım ardından da mutfağa girdik.
Ben ocağa koyduğum yemekleri ısıtırken Özgede bir yandan masayı hazırlıyordu.
İşini bitirdiğini ancak başıma dikilip beni izlediğinde anlamıştım. Yemekleri elime aldığım tabaklara eşit bir şekilde bölüştürdükten sonra masaya yerleştirdim. Özge'ye gözucuyla baktığımda hala bana çok dikatli bir şekilde baktığını gördüm. Karşısına geçip dirseğimi tezgahın üstüne yasladım.
"Neden bana öyle bakıyorsun?" gözlerini kısıp bir adım daha yaklaştı bana.
"Doğruyu söyle bu çocukla aranızda ne var?"
"Ne gibi ne var?" masadan iki sandalye çekti. Birine beni oturttu diğerine kendi oturdu.
"Bak Aslı bana anlatabilirsin. Biliyorsun biz birimizden hiç birşey saklamayız."
Çok büyük bir kahkaha atmaya başladım Özge ise benim aksime, gülmeme karşılık göz devirdi. "Ben ciddiyim Aslı. İnsanlar böyle trajetik olaylarda karşılaştığı insanlara aşık olabilir. " yüzümden gülümsemem yavaş yavaş silinmeye başladı. Olabilir miydi?
Bunu gece yatarken düşünecektim. Yoksa uyumadan önce düşünecek birşey bulamayıp saçma saçma düşüncelere kapılıyorum.
Kapıya sırtım dönük bir şekilde oturmama rağmen anlamıştım Doruk'un olduğunu, gelişinden belliydi zaten. "Kıızlaaar ne kaynatıyo-" şaşkınca ellerini ağzına götürdü sağ ayağını da kaldırmayı unutmadı, bu haline gülmeden edemedim bir an gözümde sevgilisinden evlenme teklifi alan bir kız canlandı. "Aslı bunları sen yapmış olamazsın, olabilir misin?" tek ayağının üstünde zıplayarak masada duran zeytinyağlı sarmadan ağzına attı. "Mmm bunlar bir harika dostum" birkaç tane daha ağzına attı. "Ben neden boğuldum zannediyorsun, şunlara baksana" bir tane de Özge alınca önlerindeki tabağı hemen aldım. "Yaa Aslı on tane daha" Doruğa 'ciddi misin sen' bakışı attıktan sonra sarmaları yaptığım tencereye doğru yöneldim. "Şu an annesi erken kaldırmışda 'yo onno on dokoko doho' diye mızmızlanan çocuk gibisin" Doruk eline aldığı kaşığı Özgeye fırlattı. "Neyse Doruk git de içeridekileri çağır"
"Yok ben çağırırım" Özge bizim birşey demememize fırsat vermeden kalkıp gitti Doruk'da arkasından 'ne oldu buna' dermişcesine kafasını salladı bende ellerimi havaya kaldırıp dudak büzdüm.

"Biz seni sık sık ziyarete geleceğiz tamam mı" diyen Mert'e gözlerim dolu bir şekilde baktım. Onlar geleli yedi saat olmasına rağmen bana yetmemişti zaman. "Gel buraya" deyip beni kollarının arasına aldı. İşte o an dolu olan gözlerimde hakimiyeti kuramadım. Geriye çekilip gözümden akan yaşları sildi. "Kendine iyi bak" sadece kafa salladım.
Doruğa dönüp kollarımı açtım. "Biz en son vedalaşıcaz prenses"
"Tamam sen belki nasıl olsa yarın görüşücez diye bize sarılmıyor olabilirsin ama yarına kim öle kim kala" gülüp ellerimi Okanın boynuna doladım. "Oldu mu" otuz iki diş gülmekle yetindi sadece. Poyraz'a döndüm. Bir adım atıp dibinde bittim. Planım ilk önce sağ tarafından öpmekti. Ama unuttuğum birşey vardı onun solak olması. "Ahhh burnum"en son burnumun sızısını ve Doruğun "oha burunlarınız olmasaymış öpüşüyordunuz" diye el çırptığını gördüm. Burnumdan gelen sıvı nedeniyle koşturarak lavaboya çıkdım. Solak olduğunu yemeği sol eliyle yemesi ile anlamıştım. Zaten Doruk'ta "solak mısın"dediğinde "evet"diye yanıtlamıştı.
"Masal iyi misin" burnumu sildiğim kanlı peçeteyi çöpe atarken "iyiyim"diye mırıldandım. Benim ufak tefek şeylerde de burnum kanıyordu ama adam kafa topuna çıkar gibi geldi girdi burnuma. Ya Doruğun çarpıştıktan sonra söylediği şeye ne demeli. Söylediğim şey Poyraz'ı pek de tatmin etmiş gibi durmuyordu"Cidden iyiyim. Ufak bir çarpışmaydı hem zaten benim ufak şeylerden de burnum kanardı hep." başını gülümseyerek salladı bende gülümseyerek karşılık verdim.
Herkes gittikten sonra odama çıkıp kendimi yatağa attım. Zaten Özgeyle toplamıştık etrafı o yüzden pek fazla dağınık değildi etraf.
Gözlerimi tavana dikip öylece bekledim tâki telefonum çalana kadar. Huzursuzca yerimde kıpırdanıp yataktan kalktım.
Sesin geldiği yöne doğru ilerledim.
Saat bayağı geç olmuştu içimden 'büyük ihtimalle Mertgil arıyordur, eşyalarını felan unuttularsa'diye geçirdim. Telefona uzanıp elime aldığımda kısa çaplı bir şok geçirmiştim.
"Acaba açmalı mıyım"

UMUT IŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin