Odanın içinde bir taraftan diğer tarafa seri adımlarla yürüyordum. Çok heyecanlıydım. Sonuçta evleniyordum,içimden bir ses kaç dilay, burdan diyordu. Ama yapamazdım. Ailemi kurtarmam gerekiyordu. Onlar için değerdi. Babam hariç. Sadece şuan annem ve ablam için burdaydım. Onlar için sabredecektim. "Dilay, otur artık." Gözlerimi devirerek ablama baktım. "Peki." diyerek odada bulunan tekli koltuğa geçip,oturdum. Düşünmeye başladım. Musabla evlenicektik. Ayrı bir evde olucaktık. O, ben ve selim. Nasıl anlaşıcaktık. Düşüncelerimi bölen kapıdan içeri giren, Musabı görmemdi. Üstüne giydiği takım elbise ona çok yakışmıştı. Gözlerimi ondan ayırıp, yanında duran pervine baktım. Zoraki güldüm. Ayağa kalkıp, musaba doğru yürüdüm. Koluna girmiştim. Beraber merdivenleri iniyorduk. Salona baktığımda. Çok az kişiler vardı. Annemi görmüştüm. Bana bakarak ağlıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bazıları bize bakıp, yanındaki kişiye birşeyler söylüyordu. Derin bir nefes aldım. Musab sandelyemi çekmişti. Oturmuştum. Oda yanıma gelip, oturdu. Nihak memuru konuşmaya başlamıştı. Kalbim yerinden çıkıcaktı,resmen. Hayır demeliydim. Ne yapıyordum ben. Sevmediğim bir adamla nasıl mutlu olabilirdim ki. Rabbim ne olur bana yardım et. İçimden dualar etmeye başlamıştım. Musab kolumu dürtmüştü, kafamı ona çevirdim. Nihak memuru bana sorusunu sormuştu. Gözlerim anneme kaydı bana yapma diyordu. Dudaklarını okuyabiliyordum. Hayır diyecektim. Gözlerimi kapatıp,açtım. Ama karşımda selimi görünce duraksadım. Ve ağızımdan 'Evet' kelimesi çıkmıştı. Gözümden düşen bir yaşı, elimin tersiyle sildim. İmzalarımızı attıktan sonra nihak memuru evlilik cüzdanını bana uzatmıştı. Musaba baktığımda, alnıma bir öpücük kondurup, geri
çekilmişti. Bir kaç kişi bizle fotoğraflar çekinmişti. Nihak bittikten sonra herkes kendi evlerine dağılmıştı. Güya hayalimdeki düğün evimden telli duvaklı çıkmaktı. Ama nasip olmadı. Arabandan indiğimde ayağım gelinliğime takıldı. Dengemi kaybedip düşücektim ki musab kolumu tutmuştu. "Teşekkür ederim." bana bakıp, sırıttı. "Önemli değil." Arka arabadan elticiğim bize doğru geldi. Ve selimi musabın kucağına tuttu. Musaba baktığımda suratında bir mimik bile oynamıyordu. "Ben alıyım, yenge." Pervin bana bakıp,güldü. "Al bakalım,annesi." Selimi kucağıma alıp,zor bir şekilde apartmanın içine doğru yürüyordum. Asansöre bindiğimizde selim aynadan kendine bakıyordu. Konuşmaya çalışıyordu ama beceremiyordu. Onun bu hareketlerine kıkırdadım. Musaba baktığımda hiç bakmıyordu,bile. Asansör durduğunda dairenin önündeydik. Musab anahtarı ile evin kapısını açmıştı. Besmele çekerek içeri girdim. Evin içi o kadar güzeldi ki, resmen hayalimde ki evdi. Tebessüm ettim. Musab bana bakıyordu. "Beğendin sanırsam." Güldüm. "Beğenmek ne kelime, bayıldım." Musab kahkaha attı. "Ben üstümü değiştirip, dışarı çıkıcam." Gözlerimi devirdim. "Tamam." Musab odaya girmeden bana baktı. "Burda ben kalıyorum yan odada selimle sen kalıyorsun." Kafamı olunluca salladım. Musabın gösterdiği odaya girdiğimde büyük bir yatak ve yanında beşik vardı. Selimi oraya yatırmıştım. Banyoya girip üstümdeki gelinliği zor bir şekilde çıkarmayı başarabilmiştim. Üstüme rahat birşeyler giymiştim. Kafamada yemenimi bağlayıp, banyodan çıktım. Selime baktığımda eline bir oyucak almış onu ısırıyordu. Kıkırdamıştım. Kucağıma alıp, mutfağa yürüdüm. Musabda aynı andan odadan çıkmıştı. Üstüne kırmızı bir gömlek ve altına siyah pantolonunu giymişti. Güzel görünüyordu. "Ben çıkıyorum." Kafamı olumluca salladım. "Görüşürüz." Musab selime bakmadan yanımızdan gitmişti. Oğlunu sevmesi gerekiyordu. Onun canından onun kanındandı. Belki hata yapmış olabilirdi ama bunun telafi etmeliydi. Selimi mama koltuğuna otturdum. Eve baktığımda herşey ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Buzdolabını açtığımda bomboştu. Gözlerimi devirdim. Şimdi ne yapıcaktım. Selime bakıp,sırıttım. "Alışverişime çıksak seninle, yakışıklı." Kıkırdamaya başlamıştı. Yanına gidip kucağıma aldım, yanağından öptüğümde gözlerini kırpıştırdı. Güldüm. Odaya tekrar dönüp, üstümü değiştirdim. Gelin çantasına altınları koymuştum, bir kaç tanesini satmam gerekiyordu. Ama Musab birşey dermiydi ki. Sanmam, umurunda olsak bari şu gün bırakıp gitmezdi. Ne bekliyordun ki dilay, seninle ilgilenmesini mi ya da seni sevmesini mi. Düşüncelerimden kurtulup, Selimi kucağıma aldım. Çantamıda alıp, evden çıkmıştım. Binadan çıkıp, yolda yürüyordum. Buralarda bir yerde market olması lazımdı. Selime baktığımda, huysuzlanmaya başlamıştı. Anlam veremedim. "Neyin var senin." Yolun ortasında poposunu koklamıştım. Ama altına yapmamıştı. Acıkmıştı, sanırsam. Seri adımlarla yürüyordum, bir park gördüğümde durmuştum. Selime bakıp, güldüm. Salıncaklarda biri boştu. Kucağımdan indirip, otturmuştum. Yavaşça sallıyordum. Ağlamayı bırakıp, gülmeye başlamıştı. Sırıttım. "Hoşuna mı gitti, senin." Ağızını açmış, konuşmaya çalışıyordu. Gülmüştüm. "Ne güzel birşeysin,sen. Umarım baban çok sever seni. Keşke sevsede bende kurtulsam." Selim daha doğar doğmaz imtihana tabî tutulmuştu. Sadece onun bu haline üzüldüğüm için böyle davranıyordum. Yoksa yapmazdım. Zaten sadece selim için kabullendim he birde ailem tabi. Gözlerimi kapayıp, açtım. Düşündükçe beynim yanıyordu. Derin bir nefes aldım. Sabrın sonu selamettir. Sen sabret, dilay sadece sabret. Selimi kucağıma alıp, yolumuza devam ettik. Bir bakkal bulmuştum. İçeri girmiştik. Çok şey bulunmasada ihtiyacım olanlar vardı. Selim bir yandan elimde ki poşetler bir yandan. Şikayet etme, dilay. İç sesimle konuşup duruyordum. Selime baktığımda etrafa bakınıyordu. Elimdekileri kasaya götürdüm, ama benim unutkanlığım başa belaydı. Altını bozdurmayı unutmuştum. "Bunların hepsi, iptal olsun." Teyze bana şaşkınca bakmıştı. "Dalga mı geçiyorsun, kızım sen." Zoraki gülmeye çalıştım. "Teyzem, altınımı bozurmayı unutmuşum. Kusuruma bakma." Teyze bir bana birde selime baktı. "Bunların hepsi benden sana hediye al." Kaşlarımı çattım. Dilencimi sanmıştı, acaba. "Hayır asla, kabullenmem. Siz bunları borç olarak yazdın. Ben yarın getiririm,söz." Teyze gülmüştü. Önündeki siyah defteri almıştı ve bir sayfa açtı. Demek ki tek ben yazdırmıyormuşum borç. Teyzeyle birlikte poşetlere koymuştuk. "Eşim yok mu kızım senin." Tebessüm ettim. "Var da dışarda o." Teyze koluma dokundu. "Yarın görüşürüz, kızım." Gülerek. "Allaha emanet olun." Dedim. Kucağımda selim diğer elimde poşetler zorlanarak yürüyordum. Yağmur yağmaya başlamıştı. "Ne bereketliymişiz, selim." Selim tebessüm etti. "Neyse en azından bir konuda şanslıyım, artık iç sesimle konuşmuyacaktım." Selimle konuşarak yoluma devam ediyordum. Karşıdan karşıya geçerken bir araba tam vurucakken fren yaptı. Elimdeki poşetleri yere atıp, selimi sıkıca tuttum. Ağlamaya başlamıştı. Arabaya baktığımda adam yanıma gelmişti. "Sağına soluna baksana." Tek kaşımı kaldırdım. "Kırmızı ışık yanıyordu, o yüzden geçtim karşıya. Ne bağıyorsunuz." Adam dibime girip. "Çok konuştun, çekilde gidiyim artık." Diyerek kolumu sıkıp, yere doğru itti. Ne olduğunu anlıyamamıştım. Selimi iyice döşüme bastırdım. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Adam arabasına binip, hızlıca yanımızdan gitmişti. Selim susmuyordu, onunla birlikte bende ağlıyordum. Derin derin nefes alıyordum. Ağlamamam hıçkırıklara dönüşmüştü. Yerdeki poşetleri elime alıp, yağmurda eve doğru yürüyorduk. Selime baktığımda kafasını omzuma koymuştu. Eve vardığımda kapıyı açıp, içeri girdim. Karşımda telaşlı bir musab görmüştüm. Bana ve Selime baktı. Selime bakmıştı. Selim musaba benziyordu. Babası gibi bu yaşından yakışıklıydı. Ne diyordum ben. Elimdeki poşetleri yere bıraktım. "Nerdesiniz?" Musaba cevap vermeden, odaya girdim. Selimi kendi yatağıma yatırmıştım. Üstündekileri hızlıca çıkarttım. Yeni kıyafetlerini giydirdim. Musabın bakışlarının üstümde olduğunu biliyordum. "Nerdeydiniz." Yataktan kalkıp, musaba baktım. "Buzdolabında birşey yoktu. Alışverişe çıktık." Musab gözlerime dikkatlice baktı. "Sen neden ağladın." Bakışlarımı ondan çevirip, üstümdeki feracemi çıkarttım. "Musab sonra konuşalım mı? Ben açım selimde öyle yemek hazırlıycam." Musab pes eder gibi ellerini havaya kaldırdı. "Tamam sonra konuşalım." diyerek odadan çıktı. Selimi örümcek arabasına otturmuştum. Salonda dolanmaya çalışıyordu. Güldüm. Mutfağa girip, bana lazım olacak malzemeleri poşetten çıkardım. Mutfakla salon birleşik olduğu için selimi rahatlıkla görebiliyordum ve musabı. Salata için domatesleri doğuruyordum. "Yardım edebilirim." Kafamı kaldırıp, musaba baktım. "Becerebilir misin?" Güldü. "Tabikide." Bende ona güldüm. " Sen salatayı yap, bende o sırada selimin babasını yediriyim, olur mu?" Kafasını olumluca salladı. "Olur tabikide." Selimi kucağıma alıp, mama sandelyesine otturdum. "Uçak geliyor..." selim azını açıp, gülerek yiyordu. Kıkırdadım. En azından bizim mahalledeki teyzelerin çocukları gibi değildi. Usluydu. "Anlatıcak mısın." Kafamı çevirip musaba baktım. "Neyi?" işine konsantre olmuştu ama o sıra benle de konuşmayı ihmal etmiyordu. "Bakaldan dönerken, bir araba vurucaktı. Sonra fren yaptı içinden adam çıkıp, bana bağırdı." Musab sinirle elindeki bıçağı sertçe attı. "Beni neden aramadın. Ben hallederdim." Güldüm. "Bende telefon numaran yok ki." Gözlerini devirdi. "Ben gidip, o adamı bulucam. Ve sonra onun..." sertçe baktım. "Lafını tamamlama lütfen. Musab birde bakala borç yaptım." Musab cebindeki parayı çıkarttıp, bana uzattı. "Kusuruma bakma unutmuşum." Tek kaşımı kaldırdım. "Neden seni paranı alıyım." Musab güldü. "Ona bakıyorsun hem de evliyiz." Ona derken selimi kas etti. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Selim için para almam." Musab parayı masaya bıraktı. "Dilay bunu al." dedi. "Bakarız." dedim. Telefonun çalmasıyla, bakışlarımı musaba çevirdim. Elindeki telefon yere düşünce yanına hızlıca gittim. "Musab ne oldu?" Musab ellerini saçlarından geçirdi. "Birşey yok. Benim çıkmam gerek, dilay kapıyı iyice kitle." Kafamı olumluca salladım. Neler oluyordu, anlam verememiştim. Musab yerden kalkıp, tekrardan bakışlarını bana çevirdi. "Dilay, sakın ama sakın kapıyı açma. Kendine ve ona dikkat et." Ne olduğunu anlıyamamıştım. Ama musab selimi düşünmüştü. Musab gittikten sonra kapıyı kitlemiştim. Selimi beşiğine yatırmıştım, uyuya kalmıştı. O sırada bende yemeğimi yiyip, mutfağı toparladım. Televizyonu açıp, haberlere baktım. Ama haberleri izlerken gözlerim kapanmaya başlıyordu. Saat gecenin ikisiydi ama ömer yoktu, halen. Sanırsam bu gece gelmeyecekti. Televizyonu kapatıp, odama yürüdüm. Selime baktığımda güzelce uyuyordu. "İyi geceler, selim." diyerek yatağımın içine girdim ve kendimi uykuya teslim ettim.