Sevgili Nayeon,
Neden beni bıraktın?
Ellerini tutarken ellerin titriyordu, "Jeongyeon, ölüyorum."
Yüzünü ellerinle kapatana kadar titremesi durmamıştı. Göz yaşları gözlerimden akıyordu. Dünyam yıkılmış gibiydi.
Çünkü, dünyam sendin.
"Nayeon hayır..." Dudaklarım titrerken söyledim.
Nayeon'um. Güzel Nayeon'um ölüyordu. Ve ben bilmiyordum bile. Rüyalarımda bile gideceğini hayal etmiyordum. Göz yaşlarım sürekli akmaya devam ediyordu.
Tüm göz yaşlarımı kullanmıştım. Benden kalıcı olarak ayrılacak olman, kabul edilmesi gereken en acı verici şeydi.
Ama Nayeon, benim karşımda güçlüymüşsün gibi davranmaya çalıştın. Benim karşımda daha iyi olmaya çalıştın. Bu yüzden gücüm yerine gelmişti.
Ertesi gün, nöbet geçirdiğin için ağladığını duydum.
"Nayeon? İyi olacaksın bebeğim. Ağlama. Jeongyeon'u getireceğim." Annesinin onun suratını tutarken söylediklerini duydum.
"Hayır anne, onun beni böyle görmesini...istemiyorum." Nefes almaya çalışırken söyledi.
Ağlamak üzereydim. Geldim ve elini tuttum.
Zayıflıkların, kusurların ve senin hakkındaki her şey, onlara da sarılacağımı söylememiş miydim?
"Ya, Nayeon-ssi pes etme. Bir şarkıcı olacaksın değil mi?" dedim, göz yaşlarımı tutmaya çalışıyordum.
"Belki...gelecek hayatımda...olurum." Nayeon gülerken söyledi, sevdiğim tavşan dişlerini gösteriyordu.
Ter içindeydin ve çok acı çekiyor gibi görünüyordun o yüzden elini tuttum ve umutsuz bir şekilde gitmeyecek olmanı diledim. Henüz beni bırakmayacak olmanı.
3 gün geçti ve hastaneye gelecektim. Önceki gibi saatlerce konuşacaktık.
Hastanedeyken diğer odada Momo'yla çarpıştım. Kanserdi. O zaman seninle yakın olmasının nedeni buymuş.
Ve ayrıca, o zaman, beni doğum günümüzde bekletmiştin. Büyük ihtimalle hastaneye kaldırıldığın içindi.
Bir aylığına mı olucaktı? Tüm vücudum bunu kabul edemiyor gibiydi. Ve seni kaybetme düşüncesi yüzünden her yerimde acı hissediyordum. Acıtmıştı çünkü hayatım boyunca birlikte olmak istediğim tek kişi sendin.
Hastanenin bahçesinde tekerlekli sandalyeni iterken çok mutlu görünüyordun. Her zaman çiçekleri sevmiştin ama apartmanında yeterli alan yoktu.
Aldı ve çok sevimli bir şekilde gülümsedi, "Güzel çiçekler."
"Dalga mı geçiyorsun?" Güldüm. "Sen daha güzelsin."
"Pabo." Nayeon güldü.
"Seni seviyorum, Nayeon. Sonsuza dek seveceğim." Bu dünyadaki en normal şeymiş gibi söyledim.
Küçüklüğümüzdeki ilk tanışmamızı hatırladım. Ortaokuldaykenki ve mutluluk ve üzüntüyle geçen tüm yılları.
"Hayatımda seni sevmediğim tek bir an bile yoktu."
"Jeongyeon..." Acı dolu bir ifadeyle cevapladı. "Gelecekte seninle birlikte olamayacağım biliyorsun."
"Biliyorum ama... benimle bazen parka gelebilir misin?" Gülümsemeye çalıştım.
"Evet, tavşanları görmek istiyorum." Nayeon gülümsedi.
"Benim için... şarkı söyler misin?"
"Tabii ki." Kıkırdadı.
"Benimle sahilde gün batımını izler misin?" Önünde diz çökerken yine söyledim.
"Evet, denizi seviyorum." Yine gülümsedi.
Ellerini tutup parmaklarımızı kenetledim, "O zaman benimle... evlenir misin?"
Nayeon bana baktı, kafası karışmıştı. "Jeongyeon...Hayır."
"Beni sevmiyor musun?" Yine sordum.
"Tabii ki de seviyorum ama..." İşaret parmağımı dudağına bastırdım ve ellerini öptüm.
"Ben, Yoo Jeongyeon, Im Nayeon'u karım olarak alıyorum. Bu günden itibaren, iyi günde ve kötü günde..." Sıradaki sözü unutunca durdum.
Nayeon güldü ve elimi sıkıca tuttu, "yoksullukta ve bollukta, hastalıkta ve sağlıkta..."
Mükemmel bir şekilde uyan parmaklarımızı kenetlerken onunla aynı sözleri söylemeye devam ettim, "seni seveceğime yemin ederim."
Durdu. O yüzden devam ettim.
"Ölümde ve sonraki hayatta da seni seveceğime yemin ederim." dedim ve seni öptüm.
Dudaklarımız birbirine değdiğinde, göz yaşlarımı hissettim.
En değerlime bakarken ağladım,
en iyi arkadaşıma,
çocukluk arkadaşıma,
ilk aşkıma,
ruh eşime,
ve yaşama nedenime bakarken.
"Seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A letter you'll never read
FanfictionNayeon Jeongyeon'un dünyasıydı. Onun hayalleri ve umutlarıydı. Onun her şeyiydi. Bu yüzden Nayeon ayrıldığında, Jeongyeon nasıl başa çıkacaktı? İzin alınmıştır. Orj: https://www.wattpad.com/story/83817264-a-letter-you%27ll-never-read