Pişmanlık part 2

2.3K 125 62
                                    

Bazen "Her şey en başa döndü, sıfırdan başlıyorum." demek bile acı verirken insana o durumda bile olamayınca ne etsin insan?

Hilal'i ilk gördüğünde, beraber düşecekleri sevda çukurundan habersizken o mavi gözlerde nefret vardı. Şimdi o nefrete bile razıyken kendisine bomboş bakan gözleri görünce zaman durdu Leon için. O mavi gözlerdeki ruhsuzluk, Leon'un da ruhunu emdi. Bir de üstüne buna sebep olanın kendisi olduğu aklına gelince...

Şimdi ise tavernada oturmuş içiyor, Hilal'in o bakışlarını unutmak istiyordu. Nafile bir çaba olduğunun fatkındaydı lakin her içkiden medet uman insanoğlu gibi ümit ediyordu. İmkansızı başarıp o bakışları unutsa bile, Hilal onun gidişini unutmadıktan sonra bir faydası olur muydu? Peki Hilal'in bu yaşananları unutması mümkün müydü?

O an sarhoşluğun da verdiği etkiyle acı dolu bir kahkaha attı. Gündüz vakti olduğu için zaten yalnızdı. Kendisine tuhaf tuhaf bakan sadece garsonlardı. Çalgıcılar da şimdi Hilal'in yanında olmalıydı. Kendisi ise... En muhtaç olduğu zamanda yanında değildim ki şimdi olayım diye geçirdi içinden. Lakin gözlerini açmıştı, iyiydi ya gerisi mühim değildi.

O sırada karşısındaki sandalyenin çekilmesiyle dikkatini gelen kişiye verdi.

"Bu saatte bu kadar çok içme."

"Tavernanıza para kazandırıyorum işte Yakup."

Elindeki bardağı kafasına dikecekken Yakup bardağı tuttu.

"Şu an hastanede sadece Yıldız var. Onu da ben oyalarsam girip görebilirsin Hilal'i diyeceğim ama bu haldeyken gitmesen daha iyi."

Bardağı masaya bıraktı ve birçok anlam taşıyan kehribarlarıyla adama baktı.

"Hilal..." Bir dua misali döküldü dudaklarından ismi. "İyi mi?"

"Ağrısı var... Fazla ağrısı var."

Başını ellerinin arasına alıp bekledi bir süre. Şu an burada değil Hilal'e bunu yapanları bulmak için sokakta olması gerekiyordu.

"Ne zaman çıkaracaksınız eve?"

"Hekim bir hafta daha kalmasını istedi lakin Hilal inat ediyor. Ona kalsa hemen giderdi. Sonuç olarak sadece iki gün daha kalmaya ikna ettiler."

"İnadından biraz olsun geri adım attığına göre gerçekten çok ağrısı var."

Bir süre sessiz kaldılar. Ne kadar canını yaksa da Hilal'in vaziyeti yine de dayanamayıp sordu.

"Yarası..."

"Zor dikiş tutmuş. Çok dikkat etmemiz gerekiyor."

"Peki... Benimle ilgili bir şey söyledi mi?"

"Adını ağzına almadı."

Gülümsedi Leon. Ağlayacak hali yoktu bu yüzden de ağlanacak haline gülüyordu.

"Biliyor musun?.. Saçma bir soru oldu kesin biliyorsun... Hilal beni vurmuştu. Bildiğin silahı eline aldı ve vurdu. Abisini kurtarmak için yaptı bunu. Gerçi aslında benim abimi kurtarmış ama neyse... Keşke gelip yine vursa... Sesimi çıkarmam. Keşke gelip yine vursa... Kurşun yarası bu kadar yakmaz canımı..."

Yakup'un bir şey söylemesine fırsat vermeden ayağa kalktı ve masaya fazladan da para bırakarak ayrıldı oradan.

Aradan iki gün geçmişti. Hilal hala tam iyileşmemiş olmamasına rağmen yine de kimseyi dinlememiş ve inat etmişti. Herkes onun yarasının acısını düşünüyordu ama kimse kalbindeki acıyı görmüyordu. Gerçi görseler ne olurdu ya? Geçer miydi bu acı? Unutur muydu bunu? En ufak bir olayda terk edilme korkusu yaşamayacak mıydı artık? Yüm sevdiklerini teker teker alıyordu savaş ondan. Halbuki Hasan Abisini kendisinden alan adamı bile affetmişti o.

TEKERRÜR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin