- BÖLÜM 5 -

18 2 0
                                    

Bir zaman sonra olaylara birbirinize benzer tepkiler vermeye başladığınızda anlıyorsunuz alıştığınızı. Ondan alışmak, ona alıştırmaya çalışmak mükemmel ötesi bir alışma belirtisidir. Aşkı onunla varsaydım. Hayatındaki küçücük yer bile benim için dünyanın en güzel yeriydi. Ezberim vardı; kulağının üzerindeki, sol :) köprücüğünün üzerindeki kahverengi benleri, gece gibi derin gözleri, kıvırcık kömür saçları, bal gibi dudakları, deniz kenarı gibi kokusu, hiç tırnaklarının uzamadığı elleri, uyurken saymak gibi bir deliliğe kalkıştığım tel tel kara kirpikleri vardı. Ben onunla ilgili herşeyi 
kendimden iyi biliyordum gidene kadar. Şimdi değişti mi tanıdığım adamın huyları bilemiyorum. Bu hayat aynı sokaklarda beni sana hatırlatacak kadar sevmez ki beni.
O, bedeniyle aylarca, hatıralarıyla bir yaşam boyu kalacak gönlümde. Burnumda tütüyor sözlerinin sadece deyim olmadığını anlamaya başladığınız an çürüyorsunuz demektir.
Ben bunları düşünürken gürültüyle birden bire irkildim. Artık evimden taşınıyordum ve eşyalarım yüklenmek üzere taşınıyordu. Karşı binanın çatısı oldukça yüksekti ama kafa dinlemek ve zor kararlar almak için güzel bir yerdi. Zaten o binada da yaşlı bir teyze ve çekirdek bir aileden başkaları yoktu. Çatıya çıktım. Kulağımdaki müzik avaz avaz halledebilirdik diye bağırırken halledemediğimiz aklıma geliyor, yükseklik artık başımı döndürmeyi bırakmış, gözyaşlarımla birlikte adeta beni aşağıya çekiyordu. İçimdeki çığlıkları bastırmanın tek yolu buydu, biliyordum. Yaşananlar kaldırabileceğim cinsten değildi, bu kadar ayakta kalabilmeme bile hayret ediyordum. Sanki ilahi bir güç tarafından ayakta tutuluyor gibiydim.
Çatının en ucuna diz çöküp avazım çıktığı kadar bağırarak ağladım. O gün, gece olması için en çok beklediğim gündü. Çünkü geceler her zaman yenilmiş insanların karanlığıdır.
Bazen gerçekten sanki insan değilmişsiniz de hiç kırılmazmışsınız gibi davranacaklar. Kalbin kemiği olmadığını düşünüp, ne var ne yoksa yıkıp dökecekler. Çok seviyorum diyecekler arkadaşlar inanmayın nolur. Körü körüne kimseye bağlanmayın.
En zor anlarımda yanımda olmayışına çok üzülüyorum. Sorsam " Nereden bilecektim ki?" diyeceksin. Eskiden ağladığımda yüzümü görmeden farkeden adam, şimdilerde ne zaman zor durumda olduğumu bilemeyecek kadar aramıza koyduğun kalp mesafesine de kırgınım. Sahiden, nasıl gittin? Ben ayrıldıktan sonra bile sadık kalmıştım oysaki sana. Evet, mükemmel değildim, hatalarım elbet vardır. Ama bunlara rağmen seni sevebilirim. Beni hatalarımla sevmesen de olurdu. Bana yara olup başkasına yar olabildiğin gibi, istesen hatalarımı düzeltirken benim yanımda da olabilirdin. Ah be bal, hiç duymuyorsun. Sanki kapının önünde yatmışım da, şu çirkin dünyanın gece yarısında başıma birşey gelip gelmediğini kontrol etmek için bile pencereye çıkmamışsın gibi. Seni özlüyorum. Böylesi daha samimi, böylesi daha gerçek.
Benim sokaklarım hep karanlıktı. Ondan önce hayatıma girenleri hep o karanlığın içine soktum. Ama onu o karanlığın daha en başında çiçekler açtım. O da çiçeklerimi görmek istemedi.
Eğer etrafınızdaki dostlarınıza bile anlatamadığınız yıkıntılarınız varsa, hayat gerçekten zor demektir. Yüksek bir binaya çıktığınızda artık başınızın dönmesi yerine aşağıya bakıyorsanız, antidepresanlara artık iyileşmek için değil, üçer beşer atmak için düşünüyorsanız, uyumak için kapandığınız odada uyumadığınızı bir siz biliyorsanız, artık gerçekten hayat çok zor demektir. Ben geçsin diye dua ederken, ondan vazgeçmek için değil, acısının biraz dinmesi için yalvardım. Aslında acısı bile baldı. Özür dilemesini beklemeden bile affeden bendim. O bana en büyük elvedalardan birini sundu. Sustum. Tek bildiğim bundan sonrası için gücüm olmadığıydı. En yakın dostlarımdan destek alıyor, yinede toparlanamıyordum. Herşey herkese affedilmiyor. O sizi affetmeden, kalp kendini affetmiyor. Hangimiz hangimizi affedecek bal? Barışık dargınlıklarımız vardı, yaşımıza uymayan çocukluklarımız, bazen yaşımızı aşan olgunluklarımız. Yar ile bir olamayınca, yer ile bir olurmuş insan. Yunan mitolojisine göre,tek başına hayat sıkıcı olacağından insanların hayata dört kolla sarılabilmesi için biriyle tamamlanması gerekirmiş. Ve kalbin şekli, iki insan kalbinin birleşiminden oluşurmuş. Nereden bakarsanız bakın, tam bile değiliz. Yarımız, hayatın çeyreğindeyiz. Sana seslendiğimi bilmesinler, gel bak sana ayırdıklarımı gör. Başlayınca sonu gelmeyen cümlelerim var bu gece. Duy beni bu kez, sözlerim bile kırılıyor. Mesaj sesinin bile hasretini çekiyorum. Koskoca maziyi, bir hoşçakala nasıl sığdırırsın?
Giden gelmezmiş derler. Birlikte adım attığımız, iz bıraktığımız sokaklar, dinlediğimiz müzikler, sabahladığımız geceler, telefonda uyuyakaldığımız zamanlar... Kimsede bunları bulamadım. Aslında denemedim, ama bulamayacağımdan gayet emindim. Gelmeyeceğini bile bile anıları sakladım. Ona kuruttum çiçeklerimi, ona biriktirdim anlatılacakları. Belki kulağı dahi çınlamadı.. İnsan tek başına dağ olamıyor bazen.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin