"Barış, abicim hadi inat etme işte! Tüm şirketi gönderiyorsun sen neden gelmiyorsun?""Biraz kafalarını dinlesinler, geldiklerinde daha iyi çalışsınlar diye gönderdim."
"E abi sende dinlenirsin, kafanı toplarsın sonra daha iyi çalışırsın işte!"
"Poyraz, anlatamıyorum galiba? Gelmiyorumun neresi açık değil?"
"Ya bak hem belki gevşersin biraz rahatlarsın. Yani koca İzmir illa birilerini bulursun orada. Boşuna dememişler 'İzmir'in denizi kız, kızı deniz; sokakları hem kız hem deniz kokar.' diye."
Poyraz bunu söylerken yüzüne pis bir sırıtış yayılmıştı,
"O senin için geçerli Poyraz bey, gecelerin playboy'u ben değilim."
"Bir zamanlar öyle değildi lakin... Hatırlatırım!"
"Sende dedin değil mi, bir zamanlar. Artık yok o Barış. Sende gel kendine biraz."
"Ya hadi bıktım ya! Seni ikna edicem diye bir haftadır uğraşıyorum! Ne olur gelsen yani!"
Barış tam ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada içeri Demet girdi,
"Beyler, ne oluyor? Dışarı geliyordu Poyraz'ın sesi, yine neden anlaşamadınız!"
"Ya Demet bir şey de şu sevgili arkadaşına. Bir haftadır çıldırttı beni! Sen ikna edersin hadi size hayırlı işler!"
Diyerek Barış'ın odasında oturduğu koltuktan kalkıp odadan hızlıca çıktı. Poyraz dışarı çıkınca Demet, Barış' a buruk bir gülümseme atıp konuşmaya başladı,
"İstemiyorsun gitmek..."
Cevap vermemişti Barış,
"Birde tekne turu..."
Yine ses gelmemişti Barış'tan,
"Tamam, anlıyorum yani... Zorlamayacağım Poyraz gibi. Sadece gelsen iyi olurdu. Hem aşmış olurdun biraz..."
Aynı şekilde duruyordu Barış. Hiçbir tepki vermemişti. Camdan dışarıya bakıyordu derin derin... Kısa bir sessizlik oldu. Sonra Barış konuşmaya başladı,
"Geliyorum."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~