Hata-3

1 0 0
                                    


Ekim yataktan kalktığında kendini çok bitkin hissediyordu. Gece o kadar yorgunluğa rağmen yine zar zor uykuya dalabilmiş birkaç saatlik uykuyla güne merhaba demişti. Bugün pazardı ve saat henüz 8'di. Karşı yatağında yatan Zeynep'i görünce bugün işe gitmeyeceğini anlayıp kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Sadece ilk ay bu lojmanda kalacak, o ay içinde de ev bulup tek yaşamına devam edecekti. En azından planı buydu, hayat ona neler getirir bilemezdi.

Üzerine ceketini aldı, elinde cüzdanı ve anahtarıyla çıktı apartmandan. Biraz kahvaltı alışverişi yapacaktı. Mutfaktaki yiyeceklerin kime ait olduğunu bilmeden kullanamazdı. Zaten evde olduğu zamanlarda da yapacağı şey sadece kahvaltıydı. Yemeyi her daim seven birini bile 5 ayda hayata küstürmüş olmalarına içinden bir tebrik gönderdi. O yemeyi çok severdi, özellikle kahvaltılar favorisiydi... Ama 5 aydır sadece yaşamak için yemek yiyordu.

Karşı sokaktaki marketten kahvaltılık alıp geri lojmana çıktı. Nöbetten gelecek olanları da hesaplayıp biraz fazla hazırlasa iyi olacaktı.

Mutfağa girip elinden geldiğince kahvaltıyı hazırladı ve salondaki yemek masasına taşıdı. Çayın altını kısıp hazırladığı omleti masaya götürürken evin kapısı açıldı. 3 kız gelmişti. Kısa bir 'Günaydın' deyip salona tekrar geçti ve Zeynep'i uyandırmak için odasına yöneldi. Kızlarda yeni gelenlere her zaman alışık oldukları için yadırgamamışlar odalarına çekilip üzerlerini değiştirip tekrar salona geçmişlerdi.

"Zeynep, uyan kahvaltı hazırladım."

"Mmm..." diyerek poposunu dönüp uyumaya devam eden kıza gülümseyerek baktı Ekim.

"Zeynep..." deyip bu defa kolunu dürttü. Hortlak görmüş gibi anında doğrulan Zeynep'le daha çok gülümsedi. "Uyan hadi, elini yüzünü yıka, kızlar geldi. Bende kahvaltı hazırladım. Hepimizi tanıştırırken kahvaltımızı yaparız."

Hastane nöbetlerinden aniden uyandırılmaya alışık olan Zeynep birkaç saniyede beynini topladı ve kalkıp elini yüzünü yıkadı. Bu sırada Ekim salona geçmiş kapıda kendini tanıyordu.

"Ekim ben, yeni başladım. Daha doğrusu yarın yeni başlayacağım."

Konuşması bittiğinde arkasında gelen Zeynep'in ellerini omzunda hissetti. Sırasıyla kızları tanıtmasını dinledi. "Ayşegül, karşı odamızda kalıyor. Selvi, onunla aynı odada. Diğeri de Esra, yan odamızda kalıyor. Diğer kızlar nerde?"

Ayşegül dediği kız cevapladı Zeynep'i, "Kalan üç kişi sevgilileriyle kahvaltıya gittiler."

Ekim sevgili lafını duyunca kasıldı. Ne zaman alışacaktı böyle laflara? Ne zaman böyle sözler geçince aklına Aykut gelmeyecekti? Çok sıkılmıştı artık. Sırf insanların 'Ne oldu?' sorularına maruz kalmamak için 5 aydır kimseyle görüşmediği gibi telefondaki aramaları cevaplamıyor, üstelik sosyal hesaplarını bile kontrol etmiyordu. En yakın arkadaşım, kardeşim dediği insanlarla bile konuşmuyordu. Bir patlama anı vardı ama henüz onu yaşayamamıştı. Evet ilk aylar hep ağlamıştı ama evlendiği haberini alınca artık gözünden yaş bile düşmemiş, içi boş bir bedene dönmüştü. Ağlamıyordu ama patlayacağı bir an olduğunu da biliyordu. En yakın iki kişiye hiçbir şey sormayın toparlanınca size döneceğim demiş, sonrasında gelen tüm aramaları reddetmişti.

Başını iki yana salladı. Düşünmeyecekti. Gülümsemeye çalışıp "Kahvaltı hazırladım, hepimize yetecek kadar yaptım. Hadi oturun bende çayı getireyim."

Kızlar sevinç nidalarıyla geçtiler hazır olan sofraya. Ekim ise mutfağa gidip toparlanmak için birkaç dakika bekledi. Gözlerine yaş dolmuyordu belki ama içi kan ağlıyordu. Düşünmeyecekti ama beceremiyordu. Kime baktıysa onu hatırlarken olmuyordu. Ona aldığı yüzüğü çıkarmış, kolyesiyle beraber en kıymetli şeylerini sakladığı kutusunda saklarken çıkaramadığı künyeyi ne yapacaktı peki? Hala boynunda sallanırken kendini idam sehpasında hissediyordu. Boynundaki künye onu öldürüp nefesini kesecek ipti. Altında ise zaten sandalye yoktu. Onu genç adam evlendiği gün çekmişti ayaklarının dibinden.

HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin