Göz açıp kapayıncaya kadar geçen iki hafta da artık lojmana ve işine iyice alışmış olan genç kız izin gününün verdiği miskinlikle kahvaltısını yaptı. İzin günlerinde Konya'yı keşfediyor, nöbetin ertesi izin gününde ise ölümüne uyuyordu. 24 nöbetleri ise kafasının meşgul olması için bulunmaz bir nimetti. Buraya geldiğinden beri daha az düşünüyordu Aykut'u. Düşünmemek için deyim yerindeyse her şeye kendi koşuyor, aklını meşgul edebilecek her aktiviteye atlıyordu. Akif'le bu zaman içinde iyi birer arkadaş olduklarını düşünüyordu.
Geçen zaman zarfında eskiden gelen aramaların hiçbirine bakmamıştı. Evdeyken ya hastanedekiler arıyordu genç kızı ya da bırakıp geldiği yerdeki dostları. O ise inatla aramalara cevap vermiyor, sosyal hesaplarını kontrol etmiyordu. Hala neden numarasını değiştirmediği ise tam bir muammaydı. Kendince bir sürü sebep bulabilirdi belki ama içten içe tek bir sebebi olduğunu biliyordu. Kendine itiraf etmekten kaçındığı asıl sebep...
Kahvaltısı bittikten sonra etrafı toparladı ve üstünü giyinmek için odasına geçti. Konya biraz soğuk bir memleketti o yüzden atına kısa kollu tişört giyse bile üzerine deri ceketini alması gerekiyordu. Kot pantolonunu giydi, üstüne her zamanki salaş tişörtünü geçirdi. Saçlarını gelişigüzel ördükten sonra birkaç gün önce aldığı spor çantasını alarak Akif'in aramasını beklemeye başladı.
Televizyon karşısında aramayı yarım saat bekledikten sonra sonunda telefon çaldı ve genç kız cevap vermeden meşgule aldı. Ayağına spor ayakkabılarını giyip hızla apartmandan çıktı, kendini arabanın içinde bekleyen adamı görünce hızlı adımlarla arabaya yürüyüp ön yolcu kapısını açıp koltuğa yerleşti. Çantasını ayaklarının dibine koyduktan sonra adama gülümseyerek "Selam!" dedi.
Akif iki haftada ne olduğunu bilmiyordu ama bu kıza karşı içinde durduramadığı duygular geliştiğinin farkındaydı. Yine de kendine itiraf edemeyecek kadar korkuyordu çünkü kızın gözlerinde gördüğü kaybetmişlik ona neler olduğu hakkında ufakta olsa bir fikir veriyordu. Sadece bu da değil, kızın sürekli kendini meşgul etmesi, gülüşlerinin yarımlığı, dışarıya soğuk biri gibi görünmeye çalışmasına rağmen gözlerinde gizleyemediğini gördüğü acı... Evet, iki haftadır aralıksız kızı izliyordu, tavırlarını, arada sessizleşip dalıp gitmelerini, hatırlamak istemediği her neyse, kimse, hatırlamamak için elinden geleni yaptığını...
Bir şeyleri kendine itiraf ederse bu kızı bırakmayacağından korkuyordu. Bundan da önemlisi kızın kendini istemeyeceğinden... Şu durumda bu olası bir ihtimaldi ve ona bu kadar yakın olmuşken kaybetmek istemiyordu. Onun hakkında iki haftada öğrenebileceği her şeyi öğrenmiş olmasına rağmen aslında onu hiç tanımadığını hissediyordu.
"Selam!" diyerek karşılık verdi kıza. Gülümsemesi yarımdı ama o, genç kıza içten bir gülümseme gönderdi. Etrafında olanları fark edemeyecek kadar aklı doluydu bu kızın, onunda farkındaydı elbette.
"E hadi gidelim artık şu spor salonuna. Kum torbası yumruklamak için can atıyorum!"
Gülerek başını iki yana salladı adam ve arabayı hareket ettirdi. Onun gibi güçsüz görünen bir kızın dövüş sanatlarıyla ilgileniyor olması çok tuhaftı. Kendine 'Bildiğin iyi bir salon var mı?' diye sorduğunda normal spor yapacak sanmıştı ama kız dövüşmek istediğini belirtince baya şaşırmıştı. Oda kendinin lise yıllarında gittiği salona götürmeyi teklif etmiş kızda anında kabul etmişti.
Birkaç gün önce spor için malzeme alırken tecrübesinden kızın gerçekten dövüşe ilgili bir şeyler bildiğini anlamıştı.
Hoş bir sohbet eşliğinde salona ulaşınca ikisi de arabadan inip salona geçtiler. Onları karşılayan görevli Akif'i önceden tanıdığından kısaca sohbet ettiler. Geliş sebeplerini öğrenince adam genç kıza döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hata
Teen FictionBu hikayede hiçbir şey göründüğü gibi değil. Her seven sevdiğine kavuşamaz, her zoraki evliliğin sonu aşkla bitmez ve bazen yaptığın oyunlar, seni sevmesini istediğin adam için ellerinle ördüğün kader ayaklarına dolanır...