Bu sıcakta ne işi vardı bu şehirde. Herşey tıkır tıkır işlerken ayağına dolanan o cadı yüzünden bütün işleri akşamıştı.
Yiğit aile şirketinin başına geçeli 10 sene olmuştu. Babasının ona güveni ve kardeşlerinin desteğiyle 10 sene öncesinden çok daha iyi durumdaydı işleri. Büyümüş büyüdükçe güçlenmiş yerlerini sağlamlaştırmışlardı iş dünyasının acımasız savaşlarında.
Babasının isteği üzerine Mardin'de yatırım yapmaya karar vermişti. Gözüne kestirdiği bütün arazileri teker teker almıştı. Taa ki yörenin en etkili isimlerinden birinin o cadaloz kızının araziyi satmamak için direnmesine kadar.
Babasının isteğini yerine getirmek için tüm şirketi seferber etmiş fiyatı yükselttikçe yükseltmişti. Buna rağmen istediğini alamamıştı. İş hayatındaki inadını bilmeyen yoktu onun. İster ve alırdı. Uzun zamandır ilk defa bu kadar zorlanıyordu.
İşi bizzat halletmeye karar verdi. Mardinli olmasına rağmen hiç gelmemişti buraya. Babasının anlattıkılarından bilir, pek de önemsemezdi aslında. Sonuçta İstanbul'da doğup büyümüştü.
Babası annesini düğünden kaçırmış sonra da İstanbul'a gelmişti. Geldiklerinde beş kuruş paraları yoktu. 40 seneye 7 çocuk ve bir imparatorluk sığdırmışlardı bu gözü kara çift. Yiğit'in kendinden büyük 3 abisi kendinden küçük üç de erkek kardeşi vardı. Abileri inşaat sektörüne girmek yerine başka işlere yönelince bütün yük 22 yaşından itibaren ona kalmıştı aslında.
Büyük abisi Haluk medya ile ilgileniyordu, Ahmet doktor, Mustafa ise akademisyendi. Sadece o mühendis olmuştu. Küçük kardeşler ise abilerinin onlara sunduğu bütün nimetleri sonuna kadar değerlendirmekle meşgullerdi.
Birbirlerine bağlı bir aile olsalarda Yiğit bazen bu kalabalıktan sıkılıyor, kendi hayatına bakıyordu. Sosyetenin bütün kadınları peşindeydi. Tek bir lafıyla istediği güzelle geçirebilirdi geceyi. Zengindi, yakışıklıydı bir erkeğin sahip olması gereken bütün özellikler vardı onda. Gerçi bilgisi ya da kültürüyle ilgilenmediklerini biliyordu. Onu güçlü kılan parasıydı. Bu durumdan hoşlanmadığı zamanlar olsa da tadını çıkarmaktan da geri kalmıyordu.
Ayağına dolandığını hissettiği bu işi halledip evine son sevgilisinin kucağına dönmek istiyordu. Havaalanında kiraladığı araçla 2 saatir yoldaydı. Bu sıcakta kimseler yoktu. Ortalık o kadar sessizdiki karınca yürüse duyulurdu arabanın sesine rağmen. Dikiz aynasında arkasına bakarken birden dörtnala gelen birini gördü. Siyahlar içinde biri vardı üstünde. Önemsemedi zaten atlıda yanından geçip gitti.
Atlının peçesi vardı yüzünde. "Bu sıcakta siyahlar giyinmek çok akıllıcaydı dostum." diye söyleniyordu.
Tek tük evler yerini büyük çiftliklere bırakmıştı. Ama gideceği yer gerdanlık denilen yerdi. Kalenin eteklerine kurulmuş eski şehire gidiyordu.
Arazisini almak istediği adam Erdal bey babasının eski arkadaşıydı. Hatta babasının annesini kaçırmasına da yardım etmişti. Babası Mardin'den kaçarken eski dostu sahip olduğu bütün parayı ona vermiş, bulunmamaları için elinden geleni yapacağını söylemişti. Bu adama borçlu sayılırlardı aslında. Bunca yıl halini hatrını sormak yerine elindeki 3 karış toprağı almaya gelmişti.
Yolculuğun yorgunluğu sıcağın verdiği rehavetle birleşince iyice uykusu gelmişti. Güç bela gidecği yere ulaşmıştı. Erdal Bey onu karşılamak için kapının önüne çıkmış oğlu gibi bağrına basmıştı. Küçük bir ev hayal ederken karşısına koskoca bir konak çıkmıştı. Erdal Beyle avluya geçerken yolda yanından geçen atı gördü. Demek ki o da buraya gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/17942551-288-k50578.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtınadan Sonra Aşktan Önce
Romansa"Ah Ezel deli Ezel. Ne zaman öğreneceksin kendine hakim olmayı." Nikah kıyılırken Yiğit bir kez olsun dönüp bakmamıştı ona. O da gergin görünüyordu. Şu anki durumda tek bir ortak noktaları vardı. PİŞMANLIK.