"Olamaz. Bu kız Ezel olamaz."
"Neden olmasın daha önce gördün mü yüzünü?
"Yüzünü görmedim ama vücudunu gördüm. Kambu olduğuna eminim. Kesin oyuna getirildim."
"Tabii ki oyuna geldin salak. Koskoca dört gün içinde merak edip gittin mi yanına, konuşmak için bahane aradın mı?"
"Buraya eğlenmeye gelmedim ki. Ondan birşey istedim vermedi. Bende almak için başka bir yol buldum."
"Aptalsın oğlum sen. Peki hem kör hem topal olduğunu düşünmene ne demeli. Okuma yazması da yoktur demiştin."
"Onların hepsi eğlenceydi. Kardeşimle konuşmuştum. Aklıma bu fikri sokan da İlker'di zaten."
"Suçlu mu arıyorsun yoksa? Ne o karşındaki görüntü hoşuna mı gitti?"
"Gitti elbette kimin gitmez ki?"
"Bu kıza güven olmaz oğlum, nasıl oyuna getirdi seni."
"Annem iyi seçim yapmışsın derken anlasaydım keşke, sorsaydım nasıl olduğunu."
"O sırada alacağın arsayla sevişiyordu düşüncelerin."
"Lanet olsun ne yapacağım şimdi. Düne kadar boşanabilmek için bahanem vardı elimde. Bu saatten sonra ne diyeceğim millete."
"Köprüye çıkıp su katılmamış bir aptalım diyebilirsin. Yakışır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtınadan Sonra Aşktan Önce
Romance"Ah Ezel deli Ezel. Ne zaman öğreneceksin kendine hakim olmayı." Nikah kıyılırken Yiğit bir kez olsun dönüp bakmamıştı ona. O da gergin görünüyordu. Şu anki durumda tek bir ortak noktaları vardı. PİŞMANLIK.