Rüyaların bitip kabusların başladığında anlıyorsun özgürlüğünün kıymetini
Yine geç kalıyorsun hayata
Yine yetişemiyorsun
Keşkelerden daha caresizsin
Yüzün hasret aydınlığa
Umudun yok
Umut
Yabancı bir kelime sana
Enkazın altında kardeşini arıyorsun, çıkanların hepsi ölü.
Ama zannediyosun ki başkalarının kardeşi ölmüş olsa bile senin kardeşin yaşıyor, o ölemez.
Zannediyosun ki sana ait olan hiç gitmez yanından bitmez, hiç bitmez
Kardeşin gibi gider
Umut gibi biter
Yaşadığında dünya küçük gelir sana
Ama bilsen ki yarın doğmayacak güneş sana
Yaşamiycaksin bir daha bu küçük sandığın dünyada,
İşte o zaman karınca gibi kalırsın hayatta
Uçsuz bucaksız gelir dünya, hayallerin gibi
Yapılacak binlerce şey var belkide su dünyada ama elinden ne gelir bu saatten sonra
Benim de yapabileceğim çok şey var ama nerden başlayacağımı bilmiyorum ya da nerden başlanır bilmiyorum
Süremi dahi bilmiyorum
Kızımı bulmam için ne kadar vaktim kaldı bilmiyorum
Kaldı mı?
onu da bilmiyorum
Yoksa kardeşimi o enkazdan cansız olarak çıkarttığım gibi mi son bulucak kızımı arayışım
Kardeşim.
ilk arkadaşım, yarım kalan sözlerim cümlelerim
çarem
Kızım.
uzanamadığım sesim, sessizliğim ve aynı zamanda tek çığlığım
çaresizliğim
Hayatım.
kocaman bir enkaz, içinde sevdiklerimi bulduğum
----------------------------------
Bursa'dayım.
İmkansız bu. Daha eşyalarımızı almak için eve gidememişken nasıl bizi bursa da bulabilirler? Kazayı İstanbul' da yaptık, Bursa'da değil.
Sanırım bu sefer gerçekten deliriyorum. Kızımın hastane kayıtlarını geçtim hiçbir yerde izi yok. En ufak bir iz dahi yok kızıma dair. Sanki hiç yaşamamış. Doğduğu hastaneye kadar her yerden kayıtları silinmiş. Gittiğim her yer çaldığım her kapı bana kafayı sıyırmışım gibi bakıyor. Kimse inanmıyor bana. Delirdiğimi düşünen insanlar bana terapi yapar gibi konuşuyor. Kazanın şokundayım sanıyor herkes. Ah, kızım! Birileri bana oyun oynuyor. Bunu anlamak güç değil ama bu kadar düzgün bir oyun ancak can yakmak için yapılabilir. Asıl soru şu ki neden biz? Kimseye bu zamana kadar zararı dokunmamış insanlarız.
Amaç kızımın izini kaybettirmek mi yoksa benim bulamayacağım izler bırakmak mı?
Hastaneden çıkalı iki gün oldu ve ben bu iki günde her yeri karış karış aradım. Hiçbir yerde en ufak bir ize rastlamadım. Ama kızımın yaşadığını biliyorum. Eğer ölseydi yanımda olurdu. Bana bir oyun oynandığına göre kızım da yaşıyordu.
Belki de Serdar olsaydı her şeyi daha kolay atlatabilirdik, kızımızı birlikte bulurduk. Ama şimdi yok. Tıpkı kardeşim gibi tıpkı kızım gibi.
Eylül henüz üç yaşındaydı. Salonda oyun oynayan Eylül' ü izleyip bir yandan Serdar' ı bekliyordum. Epey gecikmişti ve artık meraklanmamak elde değildi. Aramak için telefona uzandığım anda telefon çaldı. Rahatladım, arayan Serdar' dı.
Ama telefonu açtığımda duyabildiğim tek şey siren sesleri ve zar zor duyabildiğim polis memuru.
Gözümden süzülen yaşlar ve Eylül' ün cümlesi;
"Babam geç kaldı diye mi ağlıyosun anne"
Eylül'ü yan komşumuza bırakıp hemen olay yerine gittim. Hala nasıl gittiğimi hatırlayamıyorum.
Tarifi imkansız bir kaza
Cesedi bile tanınmayacak haldeydi. Kazayı uzaktan görenler bile şoku atlatamamış kaldırımda oturup gözleri sabit bir noktaya bakıyorlardı.
Üzerinden çıkan eşyalarla anlamış polisler.
Allah'ım sabah evden çıkarken yolcu ettiğim insan şimdi nasıl olur da tanınmaz hale gelir?
Zor atlattım. Ama kızım için ayakta durdum. Tek nedenim oydu. Peki ya şimdi? Benim tek nedenimi elimden aldılar. Hayat çektiğim acıyı az buldu. Nasıl dayanabilirim şimdi onun da yokluğuna?
Hayat tüm sevdiklerimi benden önce alarak benden intikam alıyor sanki.
Bu kadar acı yetmiyor mu
Acı çekme hakkımı doldurmamış mıydım daha?
Kazalar elimden alıyor sevdiklerimi. Trafik alıyor her şeyimi. Kalabalık. Kalabalık sevdiklerimi benden alarak ait olduğumla yalnızlığımla baş başa bırakıyor beni.
Derin düşüncelerimi bozan bir ses. Telefonum. Gizli numara.
"Bu akşam 8'de Rüya Bar'da ol."
Kimsin diyemeden kapanan telefon. Yoksa kızımla mı ilgiliydi? Başka ne olabilirdi ki? Kimdi arayan, ne istiyordu benden? Barda yanıma mı gelicekler bir şey mi söyliycekler?
Allah' ım kesinlikle delirmek üzereyim. Dedikleri saatin gelmesini beklerken beni bekleyen büyük planın henüz farkında değildim.
Rüya Bar / 19.55
Bardan içeri girdiğimde oldukça kalabalık olan bu yerde beni nasıl bulacaklarını merak ediyordum. Geçip bir sandalyeye oturmaya başladım. Yarım saat geçti ve gelen giden yok derken telefonum titremeye basladi.
Gizli numara. Yine aynı erkek sesi.
"Biraz daha dikkatli bak Pınar Karen"
Ne demekti bu? Cidden canımı sıkmaya baslamışlardı. Buraya kızımın nerde olduğuna dair en ufak bir fikre sahip olmak için gelmişken bu saçma kelime oyunlarına anlam veremiyordum. Birileri benimle eğlenmeye çalışıyor olmalıydı kesinlikle delirdiğimi düşünen ahmak insanlardan birileri bana eşek şakası yapıyor kesin diyerek çantamı aldığım gibi kapıya doğru yöneldim. Tıklım tıkış olan barda adım adım kapıya doğru ilerleyebiliyordum ancak. Burnumdan solurken gördüğüm şey karşısında yüregim ağzıma geldi. Kalbim ağzımda atıyordu kesinlikle bunu hissedebiliyordum. Kalbimin atışından vücudum sarsılmaya başlamıştı. Arkası dönük bi kız. Kahverengi uzun saçlar. Kırmızı hırka. Kızım! İnsanlara çarpa çarpa koşarak yanına gidiyorum. Küçük bi çocuk gibi mutluyum gözlerimden akan yaşlara engel olamıyorum. Yanına geldiğim anda onu bana doğru çevirdim.
Tam sarılıcaktım ama, ama bu olamaz, aynıydı.
O sanmıştım, kızımdı. Halusünasyon mu görüyorum diyorum ama hayır arkadan kızımın aynısıydı bilerek beni kandırmak için yapılmış gibiydi. Kimsin sen diye çığlık attım.
"Kızım nerde!"
Genç kız birkaç saniye aşağılayıcı gözlerle bana baktıktan sonra gülümseyerek konuştu;
"Belki de kocan yaşıyodur kızın ölmüştür, ne dersin Pınar Karen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış
Mystère / Thriller"Peki ya siz? Dibe düştüğünüzde yerden daha sağlam bir şekilde mi kalkarsınız yoksa yeni dipler mi bulursunuz?"