#6 Kuşlar

102 4 1
                                    

"Gökyüzünü kaybetmiş bir kuş gibi üzgün, yorgun ve de kırgınım hayata"

Bizler de birer kuşuz aslında. Asıllarından farkımız ne ki? Bizi onlardan ayıran şey ne?

Onlar yukarıda biz aşağıda çırpınıyoruz.

Onlar kanatlarıyla, biz hayal kırıklıklarıyla.

Onlar mutsuz, biz mutsuz.

Onlar aceleci, biz aceleci.

Bilinen tek şey biz nasıl sabah kalkıp bütün gün bir şeyler için uğraşıyorsak onların da yaptığı bundan farklı değil.

Belki de gökyüzünde kayboluyorlardır her gün, her saat.

Bizim özgürlük sanıp baktığımız gökyüzü belki de hapishaneleridir. Uçsuz bucaksız bir yolda bir yerlere ulaşmaya çalışırcasına uçuyorlar.

Peki neye uçuyorlar? Nereye uçuyorlar?

Ya biz?

Neyi istiyoruz? ve bunun için ne yapıyoruz? Nereye koşuyoruz?

Bilmiyordu insan. Meselenin uçmak veya koşmak olmadığını, nereye uçmak neye koşmak olduğunu.

Belki de hiç bilemeyecekti. Her gün her sabah olduğu gibi gökyüzüne bakıp onları izleyecekti, kendisinden çok farklı olduklarını düşünerek.

......

Bu kanlı sarı tişörtü kutusuna hemen koydum. Sonra da dolapta olması gereken yere yerleştirdim.Çantamdan da mektubu çıkarttım aldığım yere düzgünce koydum. Kesinlikle gördüklerimi okuduklarımı onlara söylemiycektim. Belli ki sevdikleri insanlar ölmüş ve ben bunu onlara hatırlatıp onları tekrar üzecek kadar vicdansız olmamalıydım. Hiçbir şeyi görmemiş gibi davranmak bazen en basitiydi. Olması gerekendi.

Yatağa geçtim ve yorganı çekebildiğim kadar yukarı çektim. O küçücük kanlı şey gözümün önünden gitmiyordu. O çocuğun neden ölmüş olabileceğini düşünüp durdum. Mektubu düşünmem gerekiyordu. Bana yardım edebilecek tek şey oydu Denizlere soramayacağıma göre..

Ellerimdeki onun kanını daha ne kadar gözyaşlarımla yıkamaya çalışacağım? En az ellerim kadar kirli bu dünya.

Bir anne çocuğuna mı kıymıştı? Bu ihtimali aklıma getirmek bile istemiyorum ama cümleler onu kast ediyor gibi.

O küçücük elleri aklıma her geldiğinde mahvoluyorum. Ben atlatamadım.

Bir anne yazmış olmalıydı.

Hepinizden özür dilerim. Olmadı.

Ve Deniz ve Beril' in çok yakınları olmalıydı bu anne ve çocuk.

Bu düşüncelerle boğuşurken uyuyakalmıştım.

Sabah olduğunda acele ederek üstümü giyindim. Saat daha yedi olduğu için henüz kimse uyanmamıştı. Onlara bugün dışarıda olacağımı yazdığım kağıdı bıraktım. Sonra da hemen evden fırladım. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Çünkü en az o mektup kadar kötü giden bir hayatım vardı. Giderken bizim posta kutusu dikkatimi çekti. Kapağı açıktı. Kapatmak için uzandığımda bir kağıt gördüm.

Annenin seni bulamayacağını düşündüğün bir yere kaçmak bizim de seni bulamayacağımız anlamına gelmiyor ufaklık.

N.

Bu da neydi şimdi ya? Ne oluyordu bu tehdit mi? Gerizekalılar! Polise ne hesap vericeklerdi bakalım, dağ başı mı burası. Korkmuyordum onlardan gelsinler öldürsünler diye sinirle bağırırken bir yandan da kağıdı yere fırlattım. Tam üstüne basıp ezicekken arkasında da bi şeyler yazdığını fark etmemle hemen eğilip okumaya başladım.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin