Deren'den...
Kaan'la ayak üstü konuştuktan sonra izin isteyerek ayrıldım ordan. Her zaman gidip denizi izlemeyi sevdiğim tepeye çıktım. Ordaki ağacın dibine oturup manzarayı seyre daldım. En çok geldiğim yer burasıydı belki de...Zorlu bir operasyondan sonra, babam...Daha doğrusu babam sandığım Ali Keskin karısıyla yeniden yurt dışına gittiğinde, annemle dertleşip cevap alamayınca, yalnız hissettiğimde, her anımda burasıydı benim duygularımın şahidi.
Bugün de dertleşmeye gelmiştim. Sırtımı dayadığım ağaçla...Gözümün alabildiği kadarıyla uçsuz bucaksız mavi denizle...
"Bazen neden ben de anne babasıyla yaşayan o çocuklardan değilim diye sorardım ya hani. Sebebi varmış. Benim babam öldürülmüş. Baba dediğim adam...Hani yurt dışında yaşadığı için çok özlediğim adam var ya, o benim babam değilmiş işte. Benim babam Savaş Atasoy'muş. Faruk dedemin oğlu...Öldürmüşler onu. Daha tanıyamadığım babamı almışlar benden be deniz. Annemin gülen gözlerini almışlar. Şairleri kıskandıran sesini almışlar. Çocukken her gece bana masallar anlatışını hatırlıyorum bazen. Huzur verirdi o güzel sesi. Saçlarımı okşardı yumuşacık elleri. Hepsini almışlar benden ben daha doyamadan. Sence nasıl biriydi babam? Çok mu aşıklardı annemle? Peki neden kayıtlarda babam Ali Keskin olarak gösterilmiş? Her şey öyle karmaşık ki...Tek bildiğim babamın canını alıp, annemi nefessiz bırakanların canını almak istediğim."
"O zaman onlardan ne farkın kalırdı?"
Birden arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım. Ayağa kalkıp arkamı döndüğümde 28-29 yaşlarında genç bir adamla karşı karşıya geldim.
"Siz beni mi dinliyorsunuz?"
Öfkeyle çıkışmama sadece gülerek cevap verdi. Bu beni dinlemesinden daha sinir bozucu bir durumdu.
"Ben komik bir şey görmüyorum!"
"Afedersiniz...Adaşımla dertleşirken tesadüfen duydum sizi. Amacım dinlemek değildi"
"İsteseydiniz gidebilirdiniz. Ama durup dinlemeyi seçtiniz."
"Haklısınız. Anlattıklarınız ilgimi çekti. Benim hayatımla benzer yönlerinizin olması ister istemez kendimi sizi dinlerken bulmama sebep oldu. Bu arada ben Deniz Arıkan..."
Cevap vermedim. Gözlerimi devirip yeniden ağacın dibine oturup denizi izlemeye başladım.
"Adaşımla aranız iyi galiba?"
Ya sabır! Gitsene be adam! Tek huzur bulduğum yerde de huzurumu kaçırmayı başardı resmen.
"Evet iyi...Ama baş başa olmayı tercih ediyoruz. Müsadenizle!"
"İkimizi aynı anda idare ediyor anlaşılan. Çünkü kendisi benim de en büyük aşkım olur."
Tek kaşımı kaldırdım. "Kapışmalı mıyız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüd-ü Anka -TAMAMLANDI-
General FictionAteşli intikam ikinci kitabıdır. Birinciyi okumadan da okuyabileceğiniz bir hikayedir.:) Kız kulesini izlerken birden bana döndü. "Aslında sen aynı istanbul gibisin biliyor musun?" Anlamadığımı belli eden bakışlar atınca devam etti "Taksim kadar cıv...