8.bölüm

3K 267 95
                                    

🖤

Deren'den

Söylediği cümle kulaklarımda çınlarken gülümsemeye çalıştım. "Akıbetini merak ettim bahsettiğiniz kişinin."

"Öldü."

Soğuk sesiyle söylediği tek kelime ile oracıkta boğazını sıkmak istesem de sakin kalmayı başardım. "Neden sonumun öyle olmasından endişelendiniz anlamadım. Gerçi hepimiz bir gün öleceğiz ama anlaşılan arkadaşınızın ölümü fazla sarsmış. Unutamadığınıza göre..."

Alaycı bir ifade takındı yüzüne. "Evet fazlasıyla sarstı. Neyse...Otur bakalım. Oğlumun sevgilisiyle tanışalım."

O sırada Baran Çelik'in saçma konuşmaları yüzünden bir anlık atladığım ayrıntıya uzattım elimi.

Hakan Çelik...

"Merhaba."

"Hoşgeldin Deren."

"Hoşbulduk..."

Kaan da yanıma gelince yan yana oturduk odada bulunan masanın kenarındaki iki sandalyeye. Baran ve Hakan Çelik de tam karşımızdaydı.

Kaan girdi öncelikle lafa. "Deren'le benim her zaman gittiğim köftecide karşılaştık tesadüfen. Arkadaşıyla hep gidermiş Mehmet abiye."

"Tuhaf bir tesadüfmüş"

Baran Çelik'in manidar bir ifadeyle sorduğu soruya gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. "Neden tuhaf buldunuz anlamadım."

"İkiniz de hep gittiğiniz halde o gün mü karşılaştınız yani? Beni biraz şüphelendirmedi desem yalan olur."

Sırıttım onun ifadesine olan alaycı tavrımla. "Anladığım kadarıyla bu çok kıymetli şirketinize ya da paranıza, malınıza, mülkünüze göz koyup bilerek oğlunuzun karşısına çıktığımı ve kendime aşık ettiğimi düşünüyorsunuz?"

"Zeki kızsın."

"Kendimi anlatmaktan hiç hoşlanmam Baran bey. Çok merak ediyorsanız beni araştırabilir, hakkımdaki herşeyi öğrenebilirsiniz. Gerçi bunu ben söylemesem de yapacağınızı zaten biliyoruz değil mi?Çünkü sizin gibi tek derdi para olmuş adamlar..."

Bir an duraksadıktan sonra devam ettim "Afedersiniz adam dedim düzeltiyorum... Sizin gibi tek derdi para olmuş canlılar duygulardan pek anlamadığı için samimiyetin, sevginin, aşkın ne demek olduğunu bilmez değil mi?"

Yine kendimi tutamamış dilime gelenleri söyleyivermiştim. Karşımdaki katil suratlı herifin yüzündeki ifadeye bakılırsa oldukça öfkelenmişti. Gözleri bende olmasına rağmen Kaan'a hitaben konuştu. "Sevgilinin dili fazla uzun Kaan. Ben o dili kopartmadan onu burdan götür."

Kahkahama engel olamadım. "Dilimi kopartmak? Siz mi?"

"Komik olan ne? Yapamayacağımı falan mı zannediyorsun?"

"Hayır. Aksine yapacağınızdan şüphem yok. Ama siz de benim bu tehditler karşısında altına yapacak çıt kırıldım kızlardan olduğumu zannediyorsunuz galiba?"

Kaan'a dönüp devam ettim. "Kaan'cığım babana beni tam olarak anlatamamışsın galiba. Bence siz biraz daha konuşun hakkımda. Sonra hala babanla ya da amcanla görüştürmek istersen telefonumu biliyorsun. Hoşçakal..."

Hakan Çelik'e döndüm ardından. Şaşkınlık dolu bir ifadeyle bakıyordu. Tıpkı az önce Kaan'ın bakışları gibi. "Kusura bakmayın gergin bir tanışma oldu. Ama ben de böyle biriyim. Dilimdekini tutmayı pek beceremem. Artık başka zaman tanışırız. Hoşçakalın."

Baran Çelik'e bir kez daha bakmadan çıktım odadan. Arkamda şaşkın biri ekstra olarak aşırı öfkeli olan 3 adam bırakarak.

Pardon yine adam dedim değil mi?

Zümrüd-ü Anka -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin