Ayça üzerinde bornozuyla yatağına uzandı. Kendini zorlayarak yaptığı sıcak banyo iyi gelmişti, çünkü içinde bulunduğu depresif durum sebebiyle yaklaşık iki haftadır hiç yıkanmamıştı. Üzerinden tonlarca yük kalkmış gibi hissediyordu, ama hâlâ çok yorgundu. Vücudu değildi yorgun olan aslında, ruhuydu. Son iki haftayı yataktan çıkmadan uyuyarak, ağlayarak ve dibine kadar kendine acıyarak geçirmişti.
Elinde duvardaki çivisinden çıkardığı siyah-beyaz fotoğraf çerçevesi duruyordu. Annesi Fevziye Hanım, babası Asım Bey ve minik Ayça'nın annesinin kucağında çekilmiş fotoğrafı. O günü hayal etmeye çalıştı, o anda da fotoğrafta olduğu gibi annesinin sıcacık kucağında güvenle uyuyabilmek için nelerini vermezdi ki. Annesinin öldüğü gün daha dün gibi aklındaydı. Parmağını fotoğrafın üzerinde, annesinin yüzünde şefkatle gezdirirken sanki bir kez daha o güne geri döndü.
Ayça iş için gittiği İtalya'dan dönmüştü, yeterince uyuyamadığı için kendini yorgun hissediyordu. İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı'nın otoparkında duran arabasına binmişti. Annesi onun yokluğunda yalnız kalmamak için Ayça'nın teyzesi Şerife Hanım'ın evinde kalmıştı. Gidip annesini oradan aldıktan sonra eve dönmeliydi. Fevziye Hanım'ın son zamanlarda şekeri oldukça yüksekti. Perhizine dikkat etmiyordu. Ayça evde olduğu zamanlarda onun beslenmesini kontrol altında tutabiliyordu ama seyahate çıkması gerektiği zaman yalnız bırakmaya korkuyordu. Ayça'nın teyzesi genellikle ona bakmak için eve gelirdi ama bu sefer eniştesi Lütfü Bey de hasta olduğu için gelememiş, Ayça da annesini oraya bırakmak zorunda kalmıştı.
Yavaşça kontağı çevirip yola koyulmuştu. Fevziye Hanım'ı aldıktan sonra eve doğru yola çıkmışlardı. Uykusuz ve yorgun olduğu için Ayça'nın dikkati dağılmış, kırmızı ışıkta durmadan hızla geçmişti ve bunun sonucu olarak sağ taraftaki sokaktan ana caddeye hızla çıkan araç tam sağ ön taraftan Ayça'nın aracına fena şekilde çarpmıştı. Annesi Ayça'nın yanında oturuyordu ve çarpmanın şiddetiyle sağ bacağı kalça kemiği hizasından kırılmış, boynu zedelenmişti. Ayça başını direksiyona şiddetle çarpmış ve o anda bayılmıştı.
Gözlerini açtığında devlet hastanesinin acil servisinde annesiyle yan yana yataklarda yattıklarını gördü. Kendisinde ciddi bir yaralanma yoktu ama annesi hiç iyi görünmüyordu. Doktorlar Ayça'yı taburcu ederlerken annesinin durumu için hiç de ümit verici konuşmamıştı. Fevziye Hanım kırık sebebiyle şeker komasına girmişti ve bu sebeple kalça kemiği ameliyatına alınamıyordu. Ayça annesinin son anına kadar başucundan ayrılmadı. Sahi, neydi son sözleri? En son, kazadan saniyeler önce aralarında geçen konuşmayı hatırlamaya çalıştı.
"Çok yoruluyorsun, yavrum. Daha ne kadar bu tempoda çalışabilirsin ki? Bak, Allah'a şükürler olsun artık bir evimiz var, araba da aldın kendine, düzenini kurdun sayılır. Evlensen artık diyorum. Geçmişin üzerine bir sünger çeksen," demişti Fevziye Hanım.
Ayça da ona, "Anneciğim, hep benim iyiliğimi düşündüğünü biliyorum ama lütfen üstüme gelme, bak daha seyahatten yeni döndüm, başka zaman konuşuruz bunları. Hem zaten daha zamanı var, henüz evlilik kararı almadık. Kemal bana evlenmeyi teklif ettiğinde ilk sana söyleyeceğim ve hemen hazırlıklara başlayacağız, söz," diye cevap vermişti. Tüm bunlar aklından geçerken hafifçe gülümsediğini fark etti.
Oysa artık Ayça'ya evlilik, iş, para hiçbir şey ifade etmiyordu bile. Annesinin ölümünün üzerinden yaklaşık altı ay geçmişti ve Ayça kazanın yaşanmasından hep kendisini sorumlu tutmuştu. Yorgun olmasaydım, dikkatim dağılmasaydı o kaza yaşanmayacaktı ve annem şimdi yaşıyor olacaktı, deyip durmuştu kendine. Büyük bir suçluluk duygusunun altından kalkmaya çalışırken ölüm denen şeyin mutlak gerçek olduğunu fark etmesiyle beraber işlerini de sürekli ihmal etmiş, kendini eve kapatmıştı. Patronu ona karşı hep anlayışlı olmaya çalışmış, desteğini esirgememiş ve üç ay süreyle Ayça'nın yokluğunu idare etmişti ancak Ayça bir türlü kendini toparlayıp işinin başına dönmeyince çaresiz işten çıkarılmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/143283574-288-k216593.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Ettikçe Varsın
Ficción GeneralAyça'nın başından hayal dahi edemediği türden kâbuslar yaşatan bir evlilik geçmiş, bu dünyadaki tek desteği olan annesi vefat etmiş, yaşadığı depresyonla hem işini kaybetmiş hem de sonsuza dek seveceğine ve yanında olacağına yeminler eden adam onu t...