Kapıyı çalmayayım diye düşündüm, uyuyor olabilir. Çantamda anahtarlarımı aradım. Beyaz demir kapının kilidine sokup çevirdim. Kapıyı hızla itip içeri bir adım attım ve yavaşça kapıyı kapattım. Üst katın ışıkları yanıyordu ve birkaç takırtı duyuluyordu. Herhalde uymuyordur diye düşündüm. Mantomu çıkarıp portmantoya astım ve hızlıca yukarı çıktım. Sol bölümdeki odalar karanlıktı sağ taraftaki en son odanın kapısı aralıktı ve içeriden ışık sızıyordu. İlerledim, tam kapıyı açıp içeri dalacaktım ki beni beynimden vuran ve saflığımı yüzüme çarpan o kelimeleri duydum.
“Seni seviyorum, seni seviyorum bundan daha önemli hiç birşey yok! Ne Işılay ne de Emir umrumda.”
Artık kanımda saflık ve iyilikten tek bir kalıntı yoktu. Artık kalbim tek bir amaç için çarpıyordu; İNTİKAM.
-1.BÖLÜM-
IŞILAY TEKİNOĞLU
İstanbul,Bebek
2012
Derin aşağıda cabrio model kırmızı mercedesinden bana bakıp gülümsüyordu. “Haydi! Biraz dolaşıp geliriz!” diye bağırdı, ardından uzun uzun kornaya bastı. “Tamam geliyorum bekle!” gitmeye can atıyordum zaten. Deli kız diye geçirdim aklımdan o benim en iyi arkaşımdı, sırdaşım hatta yoldaşımdı. Dünya bir yana o bir yanaydı.
“Kaç dakika oldu? Alt tarafı aşağı ineceksin.” diye sızlandı. “Geldim işte…” hemen sarıldık,
- Nasılsın canım? Toparlandın mı?
-İyiyim merak etme.
-Şimdi daha iyi hissedeceksin. Sana bir sürprizim var.
Kafasında çok şık bir fötr şapka gözlerinde de kocaman güneş gözlükleriyle tatlı yüzü çok güzel görünüyordu. Arka koltuğa uzandı ve bir çantanın içinden mücevher kutusu çıkardı. Kutuyu yavaşça açtı ve içinden bir broş çıkarttı. Sonsuzluk işareti şeklindeki bu broş parıl parıl ve göz alıcı elmaslarla kaplıydı.
-İşte bu sana hediyem, arkadaşlığımızın bir sembolü olarak.
-Derin inanmıyorum bu çok güzel. Çok teşekkür ederim. Artık benim için çok değerli ona gözüm gibi bakacağım.
Lacivert kısa elbisemin gösterişli yakasına hemen taktım, ve dikiz aynasından broşuma baktım gerçekten çok güzel görünüyordu. Ona sarılmak için döndüğümde o da broşunu çoktan takmıştı. Uzun ve sıkı sıkı sarıldık.
-Şimdi sıra ikinci sürprizime geldi.
-Araba gezmesi mi?
-Eveeet!
Birden hızlanmıştı ve evden çıkarken hizmetçimin üstüne su sıçratmıştı. Aslında hizmetçilerime kötü davranmayı sevmem ama bir an birbirimize bakıp kahkaha attık.
Derin’in evinin yakınında çok güzel bir kumsal vardı, burası yürüyüş için oldukça idealdi. Kumsalın bittiği yerde betondan bir araba yolu vardı. Genelde buranın zenginleri bu yolu kullanırdı ama bu saatte kimse yoktu. Derin gazı iyice köklemişti ve çok eğleniyorduk. Arabadan denizi izlemek ve sıcak rüzgarın yüzüme çarptığını hissetmek beni iyice rahatlatmıştı.
Derin yol bitiminde arabayı döndürdü.
-Bu gece bende kalmaya ne dersin?
-Aslında eve gitsem daha iyi olacak.
-Peki sen bilirsin ama teklifim hala geçerli.
Evime yanaştığımızda son kez sarılıp teşekkür ettim. Kapıya vardım ama hala yalının bahçesinde fikrimi değiştiririm diye bekliyordu. Sonunda kapıdan girdim ve o da yalıdan uzaklaştı.
-Barıııış! Nerdesin?
DERİN DİNÇASLAN
İstanbul,Bebek
2012
Artık bitsin, lütfen artık bitirelim. Bunu daha fazla yapamam. Buna daha fazla katlanamam. Lütfen Barış bitsin artık. Beni bir daha arama. Lütfen, yalvarıyorum daha da zorlaştırma!
Telefonu kapattım ve hıçkırıklara boğuldum. Tek ihtiyacım olan bağırarak ağlamaktı. Omzumdaki bu ağır yükü daha fazla taşıyamıyorum.
Başımı kaldırdım. Artık ağlamak yok. Ben doğru olanı yaptım. Bitti. Artık unutacağım. B İ T T İ!
Kalkıp banyoya gittim, elimi yüzüm soğuk suyla iyice yıkadım. Bu beni kendime getirmişti. Sonra yeniden yatak odama yöneldim ve derin düşüncelere dalmaya başladım. Düşünceler beynimi yiyordu. Bunu kendime itiraf edemiyordum. Çok ağır bir gerçekti.
Yatağın diğer köşesindeki telefonumu gördüm alıp Emir’i aradım. Çalıyordu, çalıyordu… “Allah kahretsin!” diye bağırıp telefonu duvara fırlattım.
Yeniden yatağa oturup dibe vurma zamanıydı. Yeniden dalmaya başlamıştım ki telefon çaldı. Kırılmasının etkisiyle sesi cılız ve kesintili geliyordu. Yerden aldım ve kulağıma götürdüm;
-Aşkım özür dilerim açamadım. Toplantıdaydım. Önemli bir şey yok ya?
-Merak etme. Dedim gözyaşlarımı silip, ağladığımı belli etmemeye çalışırken.
-Sadece seni merak ettim. Saat 9’a geliyor. Nerdesin?
-Şuan şirketten çıktım, eve geliyorum.
-Peki bekliyorum.
Kapattıktan sonra yeniden yatağa gömülüp ağlamaya devam ettim. Ruhum paramparça, kalbim suçluydu. Aşk bana acının en büyüğünü yaşatıyordu.
En iyi arkadaşım bir tarafaydı hayatımın aşkı bir tarafta birde üstüne üstlük beni tüm içtenliğiyle seven kocam Emir vardı.
Boşluğa bakmaya devam ettim. İçim içimi yiyordu. Sıkıldım çok sıkıldım. Yaşamak çok ağır geliyordu artık. Her şey çok zorluyordu.
Kalktım makyaj masasının üzerinde ne varsa her şeyi dağıttım. Emir’le Viyana'da balayında çekilen resmimizde yerdeydi. Paramparça olmuş çerçevenin içinde paramparça olmuş ve sönmüş aşkımı bir kez daha yüzüme vurdu.
Bu ihanetin bedelini nasıl ödeyeceğim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet
RomanceKapıyı çalmayayım diye düşündüm, uyuyor olabilir. Çantamda anahtarlarımı aradım. Beyaz demir kapının kilidine sokup çevirdim. Kapıyı hızla itip içeri bir adım attım ve yavaşça kapıyı kapattım. Üst katın ışıkları yanıyordu ve birkaç takırtı duyuluyor...