5.BÖLÜM
DERİN DİNÇASLAN
Ne demek oluyor bu? İhanetin en ağırı en güvendiklerimizden gelendir. Şu an bunu düşünecek durumda değilim, asıl önemli olan annemin ve babamın gerçek katilini bulmaktı. Kim bu kız, kim? Hemen arabaya atladım ve doğruca holdinge gittim. Zarf elimdeydi nereden geldiği belli değil ama kurye şirketini tanıyordum ve rüşvetle nereden geldiğini kolayca öğrenirim. “Selin, buraya bak! Odama gel, hemen!” Odama geçtim ve mantomu çıkarıp masanın üstüne attım. Kapım çalındı; “Gir!”, “Buyurun Derin Hanım” bakışlarımla ona iyice korku saldıktan sonra hemen lafa girdim. “Senden önce burada kim sekreterlik yapıyordu? Yani annem ve babamın öldürüldüğü zaman kim sekreterdi?” “Kayıtlara bakıp size kesin bilgi veririm.” “Hemen!” diye üsteledim. Koşarak odamdan çıktı ve bir dakika içinde elinde dosyalarla içeri geldi, “Benden önce biri daha çalışmış ama en son 2010’da işine son verilmiş ve bende onun yerine girdim. Ondan önce 2000- 2010 arasında çalışan ve bundan önc” sözünü kestim;
-Hayır, hayır! Ailemin öldürüldüğü yıla bak 1994 yılı.
-Aslında 1994’te Ocak ayında yeni bir sekreter işe girmiş, adı Tülay Sevinç ama tam Haziran ayında yeni biri işe girmiş. Adı Özge Kurt.
-Annemlerin öldürüldüğü ay! Resim Selin, resmi var mı?
-Bir dakika hemen bulayım.
Elindeki diğer dosyaları karıştırırken kalbim güp güp ediyordu. Bulmuştum asıl katili ama kim bana gerçek katili yıllar sonra elime verdi?
-İşte efendim.
Hemen elinden kapıp baktım. Bu oydu. Siyah küt kesimli saçlar, yeşil gözlü güzel bir kadın.
-Neden işten çıkmış?
-Dinçaslan ailesinin ölümünün üstünde olumsuz psikoloji etki yarattığını gerekçe göstermiş, efendim.
-Tamam, bu konu hakkında hiç bir şey yapmadık, sende hiç bir şey bilmiyorsun, tamam mı?
-Tabi efendim.
-Haydi işinin başına.
Mantomu ve çantamı alıp hızlıca garaja indim arabaya atlayıp eski aile dostumuzun ofisine doğru yol aldım. Allahım elim ayağım biribirine girdi neyin peşinden koşuyorum ben. Arabanın torpidosundan migren ilacımı ve su aldım. İnip aile dostumuzun holdingine koşar adımlarla girdim. Danışmaya yaklaştım; “Kemal Kuru ile görüşmek istiyorum. Adım Derin Dinçaslan acil bir mesele olduğunu iletin lütfen.”
“Derin Hanım, Kemal bey sizi bekliyor,buyurun.” Koşarak üst kata çıktım ve Kemal amcanın kapısını tıklayıp girdim. “Kemal amca!” sarıldık. “Kızım nasılsın? Ne oldu? Acil demişsin.” Elimde sıkı sıkı tuttuğum sarı zarftan CD’yi çıkarıp verdim. “Kemal amca izlemeye başlayalım her şeyi anlatacağım.
Kemal amca şaşkın görünüyordu, “Derin, bu çok ağır. Polise gitmedin değil mi? İlkindede yalnızca birinin üstüne suç attılar. Bu seferkini biz halledeceğiz.” onu onaylayan şekilde başımı salladım. “Bende bunun için sana geldim. Kızın kimliğini şirket dosyalarından buldum. Bunu araştırmamız gerekli.” “Tamam, halledeceğiz hemen araştırıyorum. Sen otur soluklan biraz.” Kemal amca birini yanına çağırdı ve adama kızın resmini ve adını soyadını verdi. “Acele et!” diye tembihledide.
Kemal amcayı çok severdim. Babamla sıkı bir geçmişleri vardı bana tekrar çok büyük bir iyilik etmişti. Sohbet ederken telefon çaldı. Kemal amca açıp konuştu; “Demek sahte isim, tamam teşekkürler.”
“Derin sahte kimlik kullanmışlar Özge Kurt adında koca istanbulda 850 kişi var ve hiçbirinin bu resimle bir ilgisi yok.” Kemal amcanın hızına hayran kalmıştım. “Emin misin?” diye sordum. “Tabiki eminim.” Teşekkürler diyip odadan çıkacaktım ki. “Derinn! Bir dakika gelir misin?” Kemal amca yeniden seslenmişti döndüm ve oturdum “Derin bu kız bana bir yerden tanıdık geliyor sanada öyle gelmedi mi?” Resimi elime tekrar aldım ve yavaş yavaş inceledim. Dikkatli bakınca saçları peruk olduğu belli oluyordu ya da kalitesizce boyanmıştı. Burunu küçüktü ve gözleri yemyeşildi tıpkı Işılay’ınki gibi “Ne? Bu Işılay’ın ta kendisi! Işılay bu!” Kemal amca paniğimden bir şeyler anlamaya başladı. “Işılay, bizim partiye gelmişti senin yakın arkadaşın değil mi?” Başım döndü, yer ayağımın altından kaydı ve olduğum yere bayıldım.
Gözlerimi açtığımda Kemal amca başımdaydı. “Canım kızım, iyi misin?” minnettar gözlerle iyiyim dedim. “O mu Derin? Işılay mı?” Resmi tekrar elime alıp “Evet” dedim. “Hemen buraya çağır polise ihbar edelim.”
“Hayır Kemal amca, Onun cezasını kendi ellerimle vereceğim.” Senden tek bir şey daha istiyorum. Bu zarfı bana kimin yolladığını bulabilir misin? “Tabi kurye şirketini hatırlıyorum dedin. Şuraya şirketin adını ve kuryecinin adını yaz. Ben hallederim.” Uzattığı kağıdı alıp, “Çok teşekkür ederim” dedim.
Kalbim alev alev yanıyordu. Ne kadarda aptalmışım diye düşündüm. Ben onun nişanlısına aşık olduğum, ona ihanet ettiğimi düşündüğüm için içim içimi yerken o beni aptal yerine koymuş. “İhanetin en ağırı en güvendiklerimizden gelendir.” Şimdi anlamaya başladım. İhanet canımı öyle bir yakmıştı ki. Kalbim intikam ateşiyle yanıp kavruluyordu. Ona hiçbirşey belli etmeyeceğim. Yavaş yavaş elinden her şeyini alacağım. Acı çektirerek öldüreceğim onu. Gözümün önünde eriyecek. Sinirimden o kadar gaza basmıştım ki. Kendime geldiğimde zar zor durdum.
Unutmamam gereken bir şey vardı. İntikam soğuk yenen bir yemekti ve bende öfkemi soğutup bir yılan gibi zehirimi akıtacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet
RomanceKapıyı çalmayayım diye düşündüm, uyuyor olabilir. Çantamda anahtarlarımı aradım. Beyaz demir kapının kilidine sokup çevirdim. Kapıyı hızla itip içeri bir adım attım ve yavaşça kapıyı kapattım. Üst katın ışıkları yanıyordu ve birkaç takırtı duyuluyor...