6.BÖLÜM
DERİN DİNÇASLAN
-Efendim
-Nasılsın?
-İyiyim sen
-Bende iyiyim.
-Bu akşam geliyor musun?
-Evet geleceğim.
-Akşam görüşürüz, istediğin bir şey var mı?
-Hayır, teşekkürler.
Hep çok soğutur Emir’le konuşmalarımız, sıradan ve basit. Ona bunu yapmaya hakkım var mı? Elbette yok. Ona ihanet ettim üstüne içimdeki öfkeyle neler yapacağım belli bile değil. Emir’i daha fazla aptal yerine koyamam. En iyisi ona her şeyi anlatmak.
Düşüncelerimi bölen telefon sesiyle irkildim. Bu sefer arayan Işılay’dı. Her zaman mutluluk hissettiğim telefon bu sefer yalnızca öfkemi körüklüyordu. Hiç bir şeyi belli etmemeye çalışarak konuştum;
-Efendim
-Derin nasılsın?
-İyiyim, sen?
-Bende iyiyim. Sesin kötü geliyor.
Telefonu yüzüne kapattım. Bu yapmacıklığa daha fazla katlanamıyordum. Başımı yine ellerimin arasına aldım, yaşadıklarım çok ağır gelmeye başlamıştı. Ne yapacağıma karar veremiyordum ama artık ağlamak yok diye karar verdim. Artık kendime gelme vakti gelmişti.
Öncelikle şu zarfı bana kim yolladı onu bulmalıyım. Kemal amcayı aradım. “Efendim kızım.” Sesindeki neşeye bakılırsa oldukça iyi haberleri vardı. “Sana bir iyi bir kötü haberim var.” İyice heyecanlanmıştım. “Önce iyi haberi ver daha fazla kötü haber duymak istemiyorum.” Derin bir nefes alıp konuştu “İyi haber sana zarfı kimin yolladığını buldum, kötü haber sana bunu Denizer’ler yollamış.” Şok olmuştum. Ne diyeceğimi şaşırdım. “Ama neden Kemal amca? Sence neden?”, “Bilmiyorum kızım ama her zamanki gibi senin canını yakmaya çalışıyorlar gibi geldi bana. Aslında Işılay’la senin aranı bozmak için montaj bir video yaptıklarını düşündüm bu yüzden videoyu kontrol ettirdim maalesef video orijinal Işılay yapmış gerçekten.” Yine her şey üstüme gelmeye başladı. “Tamam Kemal amca gerçekten çok teşekkür ederim.” Sesi bana güven veriyordu. “Önemli değil Derin, neye ihtiyacın olursa beni ara.”
Telefonu kapatıp banyoya girdim soğuk suyla duş aldım ve kendime geldim. Kafamda binlerce plan vardı. Ona hayatının en büyük acılarını yaşatacaktım. İlk önce Barış’ı alacağım ondan. Zaten Barış benim hiç onun olmadı ki…
***
Akşam yemeğinde Emir’le buz gibi bakışlar altında yemek yiyorduk. Konuşmam gerekiyordu ve lafa nasıl başlasam diye düşünüyordum. Neyseki önce o lafa girdi.
-Derin, konuşmamız gereken önemli bir konu var.
-Dinliyorum, anlat.
-Biliyorum işim ilişkimize çok zarar veriyor ama bu çok önemli. Hindistan’da kurulacak yeni bir holding vardı hatırlıyor musun?
-Evet, tabi.
-İşte oranın başında durmam gerekiyor. Tasarımlarımızı rakip firmalar reklam yapmadan biz çıkarmalıyız. Yani işleri hızlandıracak ve iyi rekla yapacak birine ihtiyaç var ve ben kimseye bu konuda güveniyorum. En iyisi benim gitmem. Sende kendi şirketine zaman ayırırsın bayağıdır boşladın. Yalnızca 3 yıl sabredelim. 3yıl sonra her şey tamamlanacak. Bende geri döneceğim ve eskisi kadar işi hayatıma sokmayacağım.
Yüreğim burkulmuştu, gözlerimden bir yaşların süzüldüğünü hissettim.
-Gidiyorsun Emir ve geri dönmeyeceksin. Öyle değil mi?
-Hayır saçmalama, tabi ki geri dönececeğim.
Masadan kalkıp sandalyemin yanına diz çöktü.
-Derin lütfen beni anla, biraz tolerans göster. Lütfen.
-Ne diyorsun Emir sen? Düğünümüze bile geç kalıyordun. İş,iş,iş! Senin için önemli olan bu!
“Belki bu beni affetmene ve bir şans daha vermene yardımcı olur.”diyerek ceketinin iç cebinden bir mücevher kutusu çıkardı. İyice sinirlenmiştim, elimle kutuya o kadar hızlı vurdum ki kendi elimde acımıştı ve pırlantalar yerdeydi. Ayağa kalktım ve yüzüğümü çıkarıp fırlattım. “BİTTİ!” buraya kadar. Sana ve işine mutluluklar dilerim. Hızla salondan ayrılıp yatak odama doğru koşarak çıktım. Arkamdan sesleniyordu. Odaya girip kapıyı kilitledim. Büyük bavulumu çıkarıp içine en iyi kıyafetlerimi seçip doldurdum. Birkaç çift ayakkabı ve makyaj malzemelerimi aldım. El çantamı aldım ve kapının önünde durdum, son bir kez bu odaya bakıp kilidi açtım ve hızlıca aşağı indim. Elim ayağım titriyordu. İnerken bavul ayağıma takılıp merdivenlerden aşağı yuvarlandı ona yetişmek için koştum yerden kaldırdım. Emir aşağıda yaşlı gözlerle bana yalvarırcasına bakıyordu ama engel olmaya çalışmadı. Bavulu yerden kaldırıp baktım. Yalnızca “Hoşça kal Derin” diyebildi. Dışarı çıktım ve garaja doğru yöneldim. Zaten elim ayağım titriyordu bunun üstüne yürümek çok zor gelmişti. Kırmızı mercedesi alamazdım o Emir’in hediyesiydi. Ondan hiç bir şey alamazdım. Garaja girip eski arabamı aradım. Benim arabamı. İşte orada. Anahtarlar üstündeydi o kadar sevindim ki. Eşyalarımı yan koltuğa atıp anahtarı çevirdim. Hemen evden çıktım. O kadar kötüydüm ki, vicdanım beni rahat bırakmıyordu. Emir’le böyle ayrılmak istemezdim ama yapacak bir şey yoktu. Artık tek başımaydım. Kimsem yoktu aynı zamanda kaybedecek bir şeyimde kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet
RomanceKapıyı çalmayayım diye düşündüm, uyuyor olabilir. Çantamda anahtarlarımı aradım. Beyaz demir kapının kilidine sokup çevirdim. Kapıyı hızla itip içeri bir adım attım ve yavaşça kapıyı kapattım. Üst katın ışıkları yanıyordu ve birkaç takırtı duyuluyor...