3.BÖLÜM
IŞILAY TEKİNOĞLU
Derin hala ağlıyordu. Bu ağlama krizlerine gerçekten bir mana veremiyordum. Ne var sanki? İşinde mi bir problem çıktı acaba? Yoksa Emir’le ilgili bir sorun mu var? Kesin Emir ile ilgili.
Ormana giden yolun kenarında durdum ve Derin’e döndüm;
-Derinciğim ağlama artık helak ettin kendini.
- ….
-Emir’le aranızda bir şey mi oldu? Niye bu kadar üzülüyorsun?
-Evet, evet Emir’le ilgili.
-Kavga mı ettiniz?
-Hayır etmedik ama artık dayanamıyorum. Çok iyi biri biliyorum ama sürekli çalışıyor. Tam bir işkolik. Beni unuttu artık Işılay.
Kelimeleri o kadar ağlayarak söylüyordu ki ne söylemeye çalıştığını zar zor anlamıştım.
-Anladım ama kendini bu kadar üzmeye değer mi? Alıp karşına konuştun mu hiç?
-Eve uğradığı mı var?
- …7
Bu seferde susma sırası bendeydi. Onu rahatlatmaya çalıştım.
-Lütfen üzme kendini. Seni görende bir suç işledin sanacak.
DERİN DİNÇASLAN
“Seni görende bir suç işledin sanacak!”
Beynimde milyonlarca kez yankılandı bu ses. Bir suç işliyordum hemde çok büyük bir suç. Bunu nasıl açıklayabilirdim ki ona? En iyisi Emir’le olan problemlerimizi gündeme getirmekti. Elbette beni mahveden ve ağlama krizlerine sokan Emir değildi. Beni kahreden olay en iyi arkadaşıma ihanet etmemdi.
Işılay’ın şefkati altında o kadar çok eziliyordum ki. Keşke bu kadar iyi biri olmasaydı diye düşündüm. Keşke bana büyük bir kötülük yapsada ödeşmek için ona böyle ihanet ettiğimi söylesem, ama hayır hiçbir kötülük benim yaptığım kadar büyük olamaz.
-Işılay beni holdinge bırakır mısın?
-Emin misin? Bu halde holdinge mi gideceksin?
-Biraz kafam dağılır, lütfen.
-Tamam ama kafa dağıtmak istiyorsan alışverişe gidebiliriz.
-Hayır gerek yok ve Işılay şunu bilmeni istiyorum aramızda ne geçerse geçsin ne yaşarsak yaşayalım seni hep çok sevdiğimi unutma. Sen benim en iyi arkadaşım değilsin sadece. Herşeyimsin.
-Canım arkadaşım sende benim için çok değerlisin bunu zaten biliyorsun hadi daha fazla üzme kendini.
Holdinge yanaşmıştık. Burayı aslında hiç sevmezdim. Füme rengi kocaman camlar ve camlara içerisi gözükmesin diye çekilen siyah filmler. Girişteki kocaman büyük dönen kapı. Hiç susmayan telefon sesleri. Derin Hanım hoşgeldinizler. Derin Hanım bayağıdır uğramıyorsunuz gözden geçirmeniz gereken bir sürü belge var efendimler.
Yeniden daraldığımı hissediyordum ama gerçekten kafa dağıtmak için iyi bir seçim yapmıştım.
-Derin görüşürüz canım.
-Hoşçakal, bıraktığın için teşekkürler ve ilgilendiğin içinde.
-Önemli değil, görüşürüz.
Ne kendimi affedebiliyordum nede Barış’tan ayrılabiliyordum. Uzun ahşap masamda otururken aklıma çok iyi bir fikir geldi. Kaçmak buralardan basıp gitmek. En iyisi bu değil miydi? Herşeyi herkesi arkamızda bırakıp gitmek. Belki başlarda biraz zorlanırdım ama o kadarda büyük bir problem değil zamanla alışır insan.
Telefonumu aradım çantamın içinden artık gözyaşlarım durmuştu. Ellerimle gözlerimi bir kez daha ovalayıp aramaya devam ettim. Hemen Barış’ı aradım.
-Alo.
-Alo Barış. Karar verdim artık gitmek istiyorum dayanamıyorum. Seni seviyorum Barış gidelim buralardan.
-Tamam aşkım böyle bir karar vereceğini tahmin etmiştim. Pişman olmayacaksın merak etme.
-Seni seviyorum Barış.
-Bende seni Derin akşam sende buluşalım etraflıca konuşuruz. Emir bugün yine iş seyehatine çıkacak.
-Tamam hoşçakal.
-Görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet
RomansaKapıyı çalmayayım diye düşündüm, uyuyor olabilir. Çantamda anahtarlarımı aradım. Beyaz demir kapının kilidine sokup çevirdim. Kapıyı hızla itip içeri bir adım attım ve yavaşça kapıyı kapattım. Üst katın ışıkları yanıyordu ve birkaç takırtı duyuluyor...