Değişim☆2

141 25 37
                                    

Nefesim ciğerlerimi yakmaya başladığında daha hızlı koşmaya başladım. Kalbim yanıyordu sanki ve ben hızlı koşarsam geçecekti. Arabaları umursamadım. Sadece gördüğüm şeyi unutmak için koşuyordum. Defne'nin arkamdan geldiğini biliyordum ama sesini duyamıyordum. Sesleri duyamıyordum...

Alış-veriş merkezi evimize uzaktı ve ne zamandır koştuğumu bilmiyordum. Mahallenin başına geldiğimde nefes nefeseydim. Gözyaşlarım terimle karışıp boynumdan süzülüyordu.

Parmağım zile gittiğinde biri beni geriye doğru çekti. Kim olduğuna baktığımda Defne olduğunu gördüm. Kollarımı boynuna doladım ve başımı oraya gömdüm. Kimseye görünmek istemiyordum.

"Geçti güzelim, geçti..." saçlarımı okşarken aynı zamanda fısıldıyordu. Hıçkırıklarım arasında bir güç topladım. "Annem... anneme söylemem lazım Defne..." ama sanki beni konuşturmamaya yemin etmişlerdi. Hıçkırdım. Konuşmam lazımdı. Defne'ye söylemeliydim. "...o bunu bilmeli."

"Hayır. Sen şimdi bize gidiyorsun. Bizimkiler evde değil zaten. Al şu anahtarı..." elinde voleybol toplu bir maskotu olan anahtar vardı ve bana uzanmıştı. "...eve gir. Odamda bekle beni. Meryem teyzeden üç günlük bir izin koparacağım. Kıyafetlerini de toplar en fazla on dakikaya gelirim." dedi ve anahtarı avucumun içine bıraktı. Dediğini yapmasaydım ısrar edecekti, biliyordum. Konuşacak durumda olmadığımdan kafamı onaylar şekilde salladım.

Defne apartmana girdiğinde girerken ben de yürümeye başladım. Onların apartmanının önüne geldiğimde titreyen ellerimle kapıyı açmaya çalıştım. Yapamıyodum. Küçücük anahtar büyük bir baskı uyguluyordu elime.

Bulunduğum merdivene çöktüm. Küçük avuçlarımla yüzümü kapadım ve sessizce ağlamaya başladım. Elimin dışında hissettiğim ıslaklığa karşılık bakışlarımı gökyüzüne çıkardım. Yağmur başlamıştı. Bulutlarla ağlıyorduk. Gözlerimi kapattım. Yeterli gelmeyince boşta kalan avuçlarımı tekrar yüzümle buluşturdum. Yağmur sesinin kulaklarımda kaybolduğu gibi düşüncelerimde kaybolmaya başladım.

***

Ellerim birden yüzümden çekildiğinde yanıma çöken Defne'ye baktım.

"Kızım bu ne hal? Donmuşsun! Dudakların mosmor, ellerin titriyor, ıpıslaksın. Kalk hemen!" bana uzattığı eline baktım. Beni yerden kaldırmasına izin verdim.

O apartmanın kapısını açarken elinden içinde eşyalarım olduğunu tahmin ettiğim çantayı aldım. Onlar üçüncü katta oturuyordu. Asansöre bindiğimizde kızarmış gözlerime, mor dudaklarıma ve ıslak saçlarıma baktım. Yıkılışımı gördüm.

Asansör kata vardığında birlikte indik. Defne, küçük bir çocuğun kaybolmasın diye sıkıca tuttuğu oyuncak gibi elimden sıkı sıkı tutuyordu. Kapıyı önüne geldiğimizde elimi hafifçe bırakıp kapıyı açtı ve gecikmeden tekrar elimden kavrayıp beni içeri geçirdi. "Hadi duş al, kendine gelirsin. İtiraz da istemiyorum." cümlelerini sıralarken birden ona döndüm. "İyi ki varsın kızılım." dedim. "Sen de öyle güzellik." cümlesinin sonunu getirmeden bana sarılmıştı bile. Gözlerimi sıkı sıkı yumdum.

"Neyse bu kadar ciddilik yeter hadi sen duş al ben de etrafı toparlayayım biraz." ondan ayrılıp banyoya girdim. Tanrım, bugün bu olanlar olmasaydı olmaz mıydı?

***

Misafir odasında üstümü giyindikten sonra ıslak saçlarımı sarmalayan havluyu çekmeden Defne'nin yanına, odasına girdim. Yerde bilgisayarda en sevdiğimiz dizi olan The Flash'ın bir bölümünü açmıştı. Sırıttım. Beni mutlu edecek şeyleri iyi biliyordu.

Bilgisayarın önünde yeni açılmış bir Nutella ve yanında iki kaşık vardı. Onların önünde ise biri mavi biri mor olan iki yastık... Uzun bir gece olacakmış gibiydi. Çok zaman kaybetmeden saçımı taradım ve mor yastığı kucağıma alıp bilgisayarın yanına kuruldum. Defne'ye göz kırptım ve başlatmasını işaret ettim.

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin