Elimdekileri ikram edip bir koltuğa oturdum. Eniştem Oğuz'a bakıyordu. Oğuz ise gülümseyerek bana. Eniştem babam ile konuşmasına döndüğünde Oğuz dudaklarını oynatarak Son değilmiş dedi. Gülümsemekle ve başımı onaylarcasına sallamakla yetindim
Annem tam yanımda oturuyordu ve teyzem ile hâlâ benden konuşuyorlardı. Fazlasıyla kısık sesle konuştuklarından sadece belirli kelimeleri duyabiliyordum.
Teyzem sinirlendiğini belli eden çatık kaşlarıyla daha yüksek sesle fısıldadı. "Sussana, tam yanında. Duyacak!" uyarırcasına söylediği şeyleri annem onaylayıp önüne dönerken hakkımda konuştukları bu saçmalığa daha fazla katlanamayacağımı biliyordum. Dinlemek için çabalamaya devam edersem karşımda oturan Oğuz'a da yakalanacaktım. Düşüncelerimi dağıtan babamın sesi ile kendime geldim.
"Melis'te voleybolu iyi oynuyor Oğuz. Ama takımlara girmiyor. Ben çok ısrar ediyorum aslında ama olsun. O bilir en iyisini." Hayır! Şort giyindiğim için göndermemişti! Ne saçmalıyordu?
Oğuz babamın beni önemsemesine şaşırmış olacak ki suratını asıp başını iki yana salladı. Gerçekten bu saçmalığa daha fazla dayanamazdım. Oğuz o gece ona yalan söylediğimi düşünmeye başlamıştı. Oturduğum yerden kalkıp salondan çıktım.
***
Balkonda bulunan sandalyelerden birine oturup dolunayın aydınlattığı geceyi izlemeye başladım. Ay da kaybolup dünyaya mı sığınmıştı? Bi an kendimi ay gibi hissettim. Yalnız, kaybolmuş, birine tutunan... Ay mı dünya için vardı yoksa dünya mı ay için? Sorumun cevabını veremeden yanıma annem geldi. Bir sandalye çekip oturdu.
Ne kadar birlikte gökyüzünü izlediğimizi bilmiyordum. Sessizdi fakat bunu bozmak istercesine konuşmaya başladı.
"Oğuz ile daha önceden birbirinizi tanıyormuşsunuz?" gözlerim yuvalarından çıkarcasına açılırken devam etti. "Anlattı. Ve Defne'de değilmişsin kaybolduğun gün. Onunlaymışsın. Gece geç saatlere kadar tanımadığın bir adamla olmak hoş değil Melis." gözlerimi yumdum. Nasıl söylerdi?
Babamın beni önemsediğini görmesiyle bakışları değişmişti aslında. Evet, yalan söylediğimi düşünmüştü. Ama bunu da düşünmemeliydi.
Hiç gözleriniz kapalı olmasına rağmen gözlerinizin dolduğunu hissettiniz mi? Yanağımda hissettiğim yumuşak bir el ile gözlerimi araladım. "Bak Melis, Oğuz iyi biri bu yüzden sadece seni uyarıyorum ve nedenini sormak istemiyorum. Eğer sorarsam muhakkak tartışırız ve ben böyle bir şey olmasını istemiyorum." diğer elini sırtımda hissettim. "Eniştenin yanına gidiyorum." boğazımı temizleyip konuşmaya hazırlandım.
"Ben biraz burada kalırım, belki eve giderim. Bilmiyorum anne." dedim. Başı ile onaylayarak balkondan eve geçti. Oğuz bunu neden yapmıştı?
***
Gözlerimi kapamış hayaller kuruyordum. Gözlerimi kapattığım an cennetime düşüyordum. Hayal dünyam beni tüm gerçekliklerden alıkoyuyordu.
Kaybolmak istiyordum tam da şu an. Mükemmel bir yer olup olmaması pek umrumda sayılmaz. İçimdeki siyahları gökyüzü ile buluşturmak istiyordum. Gökyüzüm de siyahtı nasıl olsa.
Derin bir nefes aldım. Nefesimin sesini kulaklarımda duymuştum. Hayır, benim nefesim değildi bu. Bu... Görmek için gözlerimi açtığımda Oğuz'u gördüm. Bir şey söylemek istiyordum. Ona olan kızgınlığım onu görünce geçmişti. Ama kırgınlığım geçmiyordu.
"Annen ve teyzen konuşmak için mutfağa geçti. Su içip çıkacaktım. Sanırım kimin hakkında konuştuklarını bilmediğimi zannedip bir şeyler anlattılar birbirlerine. İsim vermediler ama senin anlattığın şeyleri başka birinin ağzından duydum. Seni anlattılar. Ben, senin yalan söylediğini düşündüm. Sana içimi açtım diye kendime kızdım. Ama bak, empati kur. Sen olsan ne zannederdin? Annen olmasa bile, Meryem Hanım seni seviyor. Baban da öyle görünüyordu. Ama mutfakta öyle demediler." babamın beni sevmemesi hakkında ne duymuş olabilirdi ki?
"Ne duydun?" sesim kısık çıkmıştı. Boğazımı temizleyip yeniden konuştum. "Mutfakta olmayan hayat hikayemden başka ne duydun? Babamın beni..." duraksamıştım. Yutkundum. "Sevmediğini nasıl anladın?"
Söyleyip söylememe arasında kalmış gibiydi. Cevap vermek istemiyordu, belliydi. Yerinde huzursuz olmuşçasına kıpırdandı. "Kaybolduğun gün annen fenalaşmış fakat baban uyuyormuş. Umursamamış seni. Ben de işte bir anlık gördüğüm şeylere inandım. Özür dilerim Melis." oturduğum yerden kalktım. "Sorun değil."
Oğuz ben dışarı yürürken seslendi. Umursamak istemedim ve arkamı dönmeden yürümeye devam ettim. "Melis! Sanırım babanın kim olduğunu öğrendim." bilmiyor muydu zaten? Onun gözünde mükemmel bir adam olmalıydı. Durmadım, yürümeye devam ettim.
Evin bahçesinden çıktığımda arkadan gelen ayak sesi yükseliyordu. Oğuz olduğunu düşünüyordum. Konuşmaya başlayınca doğru düşündüğümü anladım ama söylediği şey ile kaskatı kesildim. "Gerçek babanı öğrenmiş olabilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
RomanceHepimizin bir gölgesi vardı. Karanlık yanımız olan, acılarımızı sığdırdığımız ve hep bizi takip eden. Bir de geçmişimiz vardı sürekli ayağımıza dolanan. Veya bir geleceğimiz olacaktı omuzlarımızda sürekli taşıma zorunluluğu getiren diye düşünmeye ba...