Sonuç☆3

97 15 10
                                    

Pazartesi sendromunun üzerimizde yarattığı etkiyle sıramızda yayılıyorduk. On dakikalık okul yolumuzda Defne bana hafta sonu tanıştığı çocuğu anlatmıştı. Adı Melih imiş ve bizim okuldaymış. Arada bir bizim sınıfa geliyormuş.

"Kızım hatırlasana önde oturan Burak'ın yanına gelen uzun bir çocuk vardı. O işte!" Sabahtan beri benim için görmemiş olmama şaşırıp tarif ediyordu sürekli.

"Ha şu uzun, gamzesi olan, arada bir de hocaların yanına gelen çocuk mu?" kafasını heyecanla evet anlamında sallayıp "Tanıyor musun?" diye sordu. Hızlıca "Hayır." dedim.

"Of ya hayal kırıklığına uğradım." güldüm. Yüzünden de belliydi. Düşüncelerimi dışıma vurarak konuştum. "Yüzünden belliydi zaten. O değil de ders beden. Yorgunum, voleybol oynamasak olur mu?" sinsice gülümsedi. Bir şey isteyeceği her halinden belliydi. "Bir şeyler ısmarlarsan ve kantinde oturursak anlaşabiliriz." göz kırptı.

Ben göz kırpsam bu kadar havalı görünmezdim. Kızıl saçları ile gözleri uyum sağladığından çok ayrı görünüyordu. Görünüşü bana her zaman tatlı geliyordu. Zaten kızıl olan insanlara karşı bir sempati besliyordum. En yakın arkadaşımın kızıl olması ise beni şanslı yapmıştı.

"Pis çıkarcı." diyerek elimle saçını dağıttığımda tarih defterimi açmaya çalıştı. Elinden aldığımda bana kötü kötü bakmaya başladı ama pes etmemişti. Büyük ihtimalle elimden alıp sayfaları karalayacaktı. Bunu tarih defterime yapamazdım. En sonunda elimden sertçe bir şey kayıp gittiğinde şimdi onun önünde duran defterime baktım. Hemen özenip bözenip yazdığım sayfayı karaladı ve sağ alt köşeye not düştü. 'Ödeştik ;)'

***

Kantinde bana damak ve çikolatalı süt aldıran Defne'ye matematikten 50 alması gibi beddualar ediyordum. Ama almazdı namussuz.

"İnşallah kimyadan kalırsın Defne!" oflayıp yüzüme baktı.

"Kızım 12 alsam geçiyorum, neyin havası?" gözlerimi devirip kendime aldığım sütten bir yudum aldım. "Anlat bakalım nasıl tanıştınız?" sinsice güldüm.

"Sözümü kesmek yok ama tamam mı?" kafamı onaylarcasına salladım. "Anlat hadi." heyecanla konuşmaya başladı.

"Ya ben ansiklopediden bir şeylere bakıyordum. Onun da aynı ansiklopedi ile işi varmış. İstedi ben de işimin olduğunu söyledim. Sonra başımda bekledi. Ona bakınca, hep ona bakmak istediğimi fark ettim Melis. O an zaman dursun istedim..." kendini kaptırmasına hayretle bakarken anlatmaya devam etti.

"Bakma bana öyle." sanırım fazla şaşırmış duruyordum oradan bakınca. Kendimi dışarıdan görmek isterdim. Ya da... istemezdim. Kesinlikle çok salakça duruyorumdur. Emindim bundan.

"Neyse, yanıma oturmak istedi ben de izin verdim. Sevdiğimiz bir sürü ortak şey var. Şu an hoşlanıyorum. Umarım aşık olmam. Haftaya yine aynı gün kütüphanede buluşmak üzere birbirimize söz verdik." heyecanlı heyecanlı anlattığı şeyleri can kulağı ile dinlemiştim.

Defne genellikle heyecanlı olduğu zamanlarda ellerini sallayarak konuşur, diyaloğu ölü olmaktan çıkarırdı. Şimdi de aynısını yapıyordu. Onu böyle neşeli görmeyi özlemiştim. Son zamanlarda biraz durgundu. Aslında birkaç yıldır böyleydi.

"Üzülmediğin sürece içinden geleni yap kızılım. Mutlu oldum senin adına." şaşkınlıktan çok samimiyetsiz bir cümle kurduğumu fark ettiğimde birlikte kahkaha attık.

***

Son derste hocamız dersin bitimine on dakika kaldığı için bizi serbest bırakmıştı. Beden dersinde de Melih ve Defne'den konuşmuştuk. Bir günde çok olmasa bile yakınlaşmalarını biraz garipsemiştim ama mutlu olacağına inanıyordu. Defne Melih'in iyi olduğunu düşünüyordu ve ben de öyle olmasını umuyordum.

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin