2-Mavi şal.

10.7K 1K 625
                                    



|Taehyung

Namjoon bir zamanlar biz kurtların hafızasında yer alan, iyi ya da kötü anıların henüz anne karnındayken başladığından bahsetmişti.

O zamanlar küçük ve bir o kadar da sıcak olan elimi, yanağındaki pençe izine götürüp okşamıştım "Peki ya ben babacığım." demiştim "Ben neden hiçbir şey hatırlayamıyorum? Zayıf olduğum için mi?" kaşlarını çatmıştı, çünkü kendimi hor görmemden hiç hoşlanmazdı. Naif çıkan sesimle "Üzgünüm babacığım." diye fısıldamıştım bu sefer "Çoğu kişi benim böyle olduğumu söylüyor ve benimle oyun oynamak istemiyor."

Çatık kaşları düz bir çizgi haline gelmişti. Yüzündeki tatlı tebessümünü bozmadan, yanağında duran küçük elimin üzerine kendi elini yerleştirerek dudaklarına götürüp öpücük kondurmuştu.

"Bir gün elbette hatırlayacaksın oğlum." demişti şefkatli sesiyle. "Belki hatırladığında yanında bile olamayacağım seni koruyamayacağım ama o gün geldiğinde herkesin zayıf gördüğü kurdun, eşinin sana bahşettiği mühür ile birleşerek seni ebediyen koruyacaktır."

Tabi o zamanlar bu konuştuklarımızı pek fazla idrak edemiyordum. Çünkü bedenim gibi henüz aklımda küçücüktü. Masum bakışlarımı, tekrardan kucağında oturmaya devam ettiğim babama çevirdiğimde, şebek halimi gördükten sonra dayanamayıp ufak çaplı bir kahkaha atarak sarı tutamlarımı okşamıştı.

"Biliyor musun? Gözlerini ilk defa bana göstermiştin. Şuanda farkında değilsin ama sen çok özelsin Taechi."

"Umarım geleceğinde de geçmişin kadar
şanslı olursun."

'Sen gittiğinden beri küçük oğlunun şansı hiç iyi gitmedi babacığım. Çünkü küçük oğlun çok yanlız...seni çok ama çok özlüyor." Uzattığım bacaklarımı kendime doğru çekerek başımı dizlerimin üzerine yasladım.

"Hey Taehyung! Yakala." Birden üzerime atılan çöreği, şükürler olsun ki yere düşmeden yakalayabilmiştim.

"Jimin! Tanrı aşkına ödümü kopardın." Kaşlarımı çatarak konuşmuştum. Jimin ise bu halimi tatlı bulmuşcasına kahkaha atarak yanıma oturmuştu.

"Burada yalnız başına napıyorsun?" diye sordu.

"Hyung o kadar çok arkadaşım varki aralarında sıkıldığım için yanlız kalabileceğim bir tek burayı bulabildim." Şimdi gülme sırası bendeydi. Lakin her ne kadar gülsemde Jimin hyung içimin buruk olduğunu net bir şekilde anlamıştı.

Ama ne yapayım? Hana ve Jimin dışında pek kimseyle konuşmazdım.

Ortamı yumuşatmak adına elimdeki çöreyi inceleyip tekrardan Jimin'nin avcuna tutuşturdum. "Hyung sen çıldırdın mı? Bunlar Batı'dan gelen misafirlerimiz için hazırlandı. Hana bunları mutfaktan aşırdığını görürse kıyametleri kopartır." Alt dudağımı ısırmadan edememiştim. Çünkü ablam günlerdir bu hazırlıklarla uğraşıyordu.

"Kodorson kopok" Jimin umursamazca omuz silkip, elindeki çöreği keskin dişleri arasında çiğnerken konuşmuştu.

"Öyle söylemesene o bizim ablamız." dedim. Ardından ayaklandığımı görünce "Noroyo?" demişti. Ağzındaki son lokmayı yutarak "Nereye?" diye düzelterek tekrardan sormuştu.

"Nehre doğru gideceğim."

Genelde yüzümü saklamak için kullandığım mavi şalımı çimenlerin üzerinden alarak ince gerdanıma dolamıştım.

Alpha is Back| TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin