Telefonum çalmaya başladığında elime alıp kimin aradığına baktım.
Jungkook'tu.
Neden arıyordu?
Açmalı mıydım?
"Alo?"
Diyerek açtım.
"Alo? Lisa müsait misin?"
"Neden aradın?"
"Bunu nasıl yapabildiğini sormak için?"
"Neyden bahsediyorsun?"
"Beni sevip nasıl Tae ile çıkabiliyorsun?"
.
.
.
.
.
.
.
17.Bölüm
"Tae ile çıkmıyorum."
Dedim sinirle.
"O zaman neden onun elini tutuyorsun?Neden ona gülümsüyorsun?"
Sesi iyi gelmiyordu. Sarhoş mu olmuştu acaba?
"Sarhoş musun sen?"
"Ben sarhoş falan değilim."
Sarhoştu.
"Nerdesin söyle geliyim."
"Sen Tae'ye git."
"Eğer nerde olduğunu söylemezsen Bay Kim'i aricam."
"Ara lan. Git Bay Jung'u da ara. Git Joe'yi de ara."
Lan mı? Sarhoş olsa bile bu kadar kabalık fazla.
"Nerdesin Jungkook?"
"Evinin önündeyim."
Pencereden dışarı baktığımda gerçekten evin önündeydi.
Telefonu hızla kapatıp aşağı indim.
"Senin burda bu saatte ne işin var?"
"Seni istiyorum."
"İşine gelince istiyorsum zaten."
"İstemiyorsam giderim."
Diyip ayaklandı. Ama ayakta bile duramıyordu.
"Gel seni eve çıkarıyım."
Başını salladıktan sonra eve çıktık. Onu eve çıkarabildiğime göre baya kas yapmış olmalıydım.
Eve girince koltuğu attım.
"Ben malım."
Dediğinde gülmeye başladım.
"Ne o komik mi?"
"Evet."
"Ya hâlâ kıkırdıyo."
Çok tatlı görünüyordu.
"Neden gülüyorsun ya? Sen git Tae'ye git."
"Of hem sarhoşsun hem kıskanç."
"İkisi de senin yüzünden lan."
Ya yine lan diyo. Deliricem.
İçeriden yastık yorgan getirip Jungkook'a fırlattım.
"Ben sızana kadar başımda bekle."
"Ya ben de uyicam."
Diye mızmızlandım.
"Ama ben uyurken çok tatlı olurum bu manzarayı kaçırıcak mısın?"
"Of zaten affetmiceksin seni izleyip daha çok aşık olmamın ne anlamı var?"
"Kalibimi paramparça ettin vicdansız."
