" Kız kardeşim gibi kokuyorsun."
İlk birkaç saniye hiç bir şey demeden yüzüne bakmaya devam ettim. Daha sonra Mavi gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmadığında konuşmam gerektiğini hissettim.
"Deniz."dedim ve bakışlarımı ondan çekmedim. Bakışlarını gözlerimden indirmeden konuşmaya başladı.
"Selam." onca olandan sonra benimle böyle konuşması büyük bir şeydi aslında. Sanki beni hiç üzmemiş gibi konuşuyor olması beni çileden çıkarıyordu. Sessizliğimi korumaya devam ederek konuşmadım.
Bu sırada bakışları ikimiz arasında dolanan Kamber merakına yenik düşmüş olmalı ki konuştu. "Sen kimsin?" sesinde azıcık bile önemsemeye dair bir iz yoktu. Sormak istediği için sormuş gibi bir havası vardı. Bunu görmezden gelmeye çalıştım ve bakışlarımı önümdeki gri masaya çevirdim.
"Seni ilgilendirmez. " diye konuştu Deniz umursamaz bir ses tonu ile. Bu ses tonu... Bana eski günleri hatırlatmıştı. Kalbim acıyla burkuldu. Eski günleri eski olanları yeniden ve aynı şekilde yaşayamazdım, bunu kaldıramazdım.
"Bana bu üslupla, kıçıcından çıkan sesinle konuşamazsın!" diye bağırdı Kamber. Onunla bu şekilde konuşan birini hiç düşünmemiştim.
"N'aparsın?" bu soruyu adeta küçümseyerek sormuştu ve alaycı bakışları Kamber'in üzerindeydi.
"Sikerim!"
"Öyle mi?"
Bu konuşmanın git gide kavga gibi bir eyleme doğru gittiğinin farkındaydım. Bu nedenle bir şeyler söylemeli ve bu ikilinin kavgaya giden söykeşilerini sona erdirmeliydim.
"Kamber, sınıfa çıkalım!?" diye sorduğumda bakışları beni buldu ve sanki Deniz'e olan sinirini benden çıkarılcasına kaşlarını çattı, kül rengi gözlerini gözlerime dikti. Derin bir soluğu bahşetti ciğerlerine.
"Sen kimsin?" diye sordu beni sorgulayarak, "Benimle bu şekilde nasıl konuşabiliyorsun?" sesindeki tını kalbimin ritmini bozdu ve canımın acıdığını hissettim. Ben kimdim ki? Onun gibi derin bir nefesi ciğerlerime hapsettim ve başımı başka yöne çevirdim.
"Haklısın, ben gidiyorum." diyerek masadan kalkıp kantinin çıkışına doğru yürümeye başladım. Neden bu kadar üzüldüğüm hakkında hiç bir fikrim yoktu. Belkide bunun nedeni Deniz'in burada olmasıydı. Buradaydı ve eski anılarımı zihnimde canlandırmama vesile oluyordu. Bu kadar kafama takmamalıydım ama kendimi tutamıyordum.
Merdivenlerin yanına geldiğimi fark ettiğimde hızla merdivenleri çıkıp koridora ulaştım. Bu zaman diliminde aklımdan bir türlü çıkmayan anılarıma okkalı bir küfür savurdum. Merdivenleri ve koridoru geçtiğimde nihayet sınıftaydım. Sırama geçip başımı sıranın üzerine koydum ve zilin çalmasını bekledim.
***
Başımı sıradan kaldırdığımda bir ders boyunca uyuduğumu yeni fark etmiştim. Sabahtan beri bir daha ne Deniz'i görmüştüm. Ne de Kamber'i. Aslına bakılırsa merak etmiştim fakat umursamamak en mantıklusıydı diye düşünüyordum. Yavaş bir hamlede başımı sıradan kaldırdım ve boşalan sınıfa kısaca göz attım. Herkes gidiyordu. Sadece ben sırada oturuyordum. Bakışlarımı sınıfta gerizdirirken Kamber'i göremedim. Ama çokta takmadım ve sıradan çıkıp çantamı omzuma astım. Ayaklarıma beni eve götürmesi için emir verdim ve usul adımlarla sınıftan çıkıp koridora girdim. Koridor boyunca yürürken koridorda yalnızca birkaç kişi vardı. Merdivenlere geldiğimde omzumdan kayan sırt çantamı düzeltip inmeye başladım.
Tam bu sırada telefonumun melodisi kulaklarımı doldurdu ve sesi merdivenlerde yankılandı. Ön cebime koyduğum telefonumu çıkardığımda, arayan kişinin numarasının kayıtlı olmadığını fark ettim. Ama yinede açıp kulağıma yerlerleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir
ChickLitDavetsiz misafir "O'nu istiyorum." sağ işaret parmağı ile beni işaret etti. Ben gözlerim kocaman olmuş bir şekilde şokla o'na bakarken, beni karpuz seçer gibi seçerek, 'Onu istiyorum. ' demesi zihnimde binlerce defa yankı yaptı. Yavaş bir şekilde...