Aradan tam bir hafta geçmişti ve o büyük gün gelip çatmıştı. Amy ve ben hem heyecanlıydık hem de korkak. Çünkü hayatımızda ilk defa bir şey çalacaktık. Eğer yakalanırsak sonumuz gelmişti ki biz tüm bunları göze alarak saat 03.00'te LC'nin önüne gittik. Bay Winston bond çantasından çıkardığı siyah kıyafetleri bize verdi ve giymemizi söyledi. Ardından onun arabasıyla bir labaratuvarın önünde durduk. 3 saattir yoldayık ama o 3 saat gördüklerimize deymişti. Gözlerimiz fal taşı gibi açılmıştı çünkü ilk defa bu kadar büyük bir labaratuvar daha doğrusu bir bilim merkezi görüyorduk. Sayamayacağımız kadar bir çok bina ve güvenlik her kapının önünde bekliyordu. Bay Winston:
-"Beni takip edin!"
dedi. Yerlerde sürünerek bir kapının önünde durduk. Kapının önünde özel zırhlı güvenlik vardı. Onu geçmek neredeyse imkânsızdı. Ben içimden bunları düşünürken Bay Winston çantasından büyükçe bir İngiliz anahtarı çıkarttı. Fısıldayarak:
-"Bununla ne yapacaksınız?"
diye sorduk ve:
-"İzleyin ve görün!"
cevabını aldık. Bay Winston eğilerek adamın arkasında durdu. Korkudan Amy ve benim dizlerimiz titriyordu. Ani bir şekilde adamın kafasına indirdiği İngiliz anahtarının yere düşüş sesi etrafta yankı yaptı ve galiba yakalanmıştık. Etraftaki bir kaç görevli bizi gördü ve hemen koşmaya başladı. Koşarak Bay Winston'ı takip etmeye başladık. Onlarca koridor ve kapıyı geride bıraktıktan sonra en sonunda bir odada durduk. Bay Winston üzerinde ''Plutonium'' yazan ince uzun sarı renkli bir şişeyi aldı ve tekrar:
-"Koşun!"
dedi. Havalandırma borusunun kapağını açıp, daracık yerden kaçmaya başladık. Biz bunları yaparken tüm binada duyulan alarm sesi kulağımızı rahatsız ediyordu ve galiba tüm görevliler etrafta toplanmıştı. Havalandırma borusundan kaçtığımız için kimse bizi yakalayamadı. Koşarak oradan uzaklaşmaya çalıştık. Hepimiz soluk soluğaydık. Bay Winston'ın arabasına atlayıp doğruca bizim eve gittik. Çünkü 'oyuncağım' oradaydı. Evin garajındaydı. Aylardır annemlerin de fark etmemesi oldukça ilginç tabii. Bay Winston arabayı durdurdu ve şu konuşmayı yaptı:
-"Çocuklar, yakalanmamız hiç iyi olmadı. Eğer bizi bulurlarsa ki en geç 1 saate burada olurlar hepimiz kodesi boylarız. Bunu siz de biliyorsunuz. Tek çağremiz kaldı Jack. 'Oyuncağını' şimdi kullanmalıyız. İlk yolculuk hakkını buradan kaçarak kullanmalıyız. Yoksa sonumuz felaket olur. Şimdi çabuk şu plütonyumu 'oyuncağına' dök!"
Bu sözlerin ardından bir an bile beklemeden Bay Winston'ın dediklerini yaptım. İlk yolculuğumuzun böyle zorunlu bir şekilde olması pek de hoşuma gitmemişti ama tarihe geçecektim. Aylardır uğraştığım 'oyuncağım' artık çalışacaktı.
Aa doğru ya başından beri size söylemeyi unutmuşum. 'Oyuncak' Amy, Bay Winston ve benim aramda aracımıza dediğimiz isim. İnsanlar öğrenmesin diye böyle söylüyoruz bir şifre gibi. Eğer öğrenirlerse başımızdan gitmezler ve 'oyuncağı' satmak veyahut kullanmak isterler. Asıl kötülerin eline geçerse neler olabileceğini düşünmek bile istemem. O aslında bir zaman makinesi. Hâyallerimizi gerçekleştirecek, büyülü, olağanüstü bir zaman makinesi. İlk yolculuğumuzda bizi sadece labaratuvardaki görevlilerden, polislerden, ajanlardan kaçmamızı sağlamayacak ayrıca dünyada ilk zaman yolculuğu yapmış insanlar olarak tarihe geçmemizi sağlayacak..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Karmaşası
Science FictionDüğmeye bastığımda yukarı havalandık ve ani bir şekilde hızlandık. Ama o kadar hızlıydık ki dışarısı görünmüyordu. Makinenin etrafında sarımsı renkte parlak ışıklar gözümüzü alıyordu. Biz tüm bunları yaşarken içimde bir şey çaldığımız için hem korku...