Annemlerde yediğimiz akşam yemeğinin ardından benim gelecekteki torunları olduğumu bilmeyen büyükannem ve büyükbabamın büyük ısrarına rağmen işlerin daha kötüye gitmemesi için gece onlarda kalmayı reddettik. Vedalaşıp evden çıktığımızda saat 9 p.m.'i gösteriyordu. En azından bu geceyi geçirebileceğimiz ufak bir sığınak bulmamız gerekiyordu. O sırada Amy aniden bağırarak:
-"Aman tanrım! Zaman makinesi! Oyuncak! O... O nerede?!"
dedi. Amy sabah buraya ilk geldiğimiz zaman sokakta dolaşırken bizi fark etmediğinden bilmiyor olsa gerek. İki sokak ötedeki terk edilmiş bir gecekondunun arkasındaki çalılığa saklamıştık oyuncağı. Oyuncak bir kez daha gerçekten işimize yarayacaktı. Fakat bu sefer zaman yolculuğu için değil de üç kişinin bir gecelik uykusu için. Yada iki, üç, dört... Buradan her şeyi halledip ne zaman kendi zamanımıza -2015'e- döneceğimizi kimse bilmiyordu. Yaşadığımız sorunlara bakılırsa da anlaşılan uzun bir süre daha buradaydık ve sanırım oyuncak bizim bir gecelik değil, bir haftalık belki de bir aylık gece sığındığımız yer olacaktı. Oyuncağa vardığımızda kapılarını açtık ve içeri girdik. En azından dışarıdan daha sıcaktı. Evet, bu gecelik uyuyacağımız yer oyuncağın içiydi. Çalılıkların arasında kamufle olduğundan hem sıcak hem de oldukça güvenliydi.
***************
Sabah Bay Winston'ın:
-"Jack! Jack! Hadi uyan! Yapmamız gereken onca şey varken sen burada uyuyorsun. Saatten haberin var mı senin acaba küçük bey?! Haydi kalk artık seni tembel teneke!"
diye sürüp giden iltifatlarıyla (!) uyandım. Fakat Bay Winston haklıydı. Ne de olsa plütonyumla çalışan oyuncağımızla burada plütonyumsuz kalmıştık çünkü polislerden kaçarken aceleyle diğer plütonyum şiselerini almayı unutmuştuk ve 1995 yılında bu lanet şeyi bulmak neredeyse imkânsızdı. Ayrıca tek sorunumuz da bu değildi. Annemin tam da bu zamanlarda babamı görmesi ve ona aşık olması gerekiyordu. Çünkü annem bize babamla tanışmasını, onu ilk görüşünü ve ona aşık olduğu zamanları anlatırdı. Cümlelerine hep "Ben lisedeyken, 17 yaşındayken..." diye başlardı. Fakat annem bana -gelecekteki oğluna- abayı yakmıştı. Kendi kaderimi annem ve babamın geçmişine giderek kendi kendime değiştirerek büyük bir aptallık yaptığımın farkındaydım. Ama olan olmuştu bir kere. Bize şuandan itibaren düşen görev bütün bu sorunları çözmekten geçiyordu. Yani Bay Winston'ın deyimiyle "Atomlarıma ayrılıp, yok olmamam" gerekiyordu. Bunun için kendi kendime bozduğum hatta yok ettiğim henüz başlamamış geleceğimi şuan, burada, tam bu zamanda düzeltmem gerekiyordu. İlk olarak yapmamız gereken annemin babama, babamın da anneme aşık olmasını sağlamaktı. Dile kolay 17 yaşında, kanı kaynayan, ciddi ilişkilere namüsait iki ergen gencin ömür boyu birlikte yaşamalarını sağlamam ve kendimi de bir bakıma yoktan var etmem gerekiyordu. Ne kadar kolay değil mi? (!) Üstelik bir de 2015 yılında İngiltere'de sadece Londra'daki özel labaratuvardan çalarak elde ettiğimiz plütonyumu tam 20 yıl önceki Londra'da da bulmamız gerekiyordu. Çünkü oyuncağın yakıtı plütonyumdu ve sadece plütonyumla saatte 92 mile ulaşabiliyordu. Evet, sanırım asıl macera şimdi başlıyordu çünkü annemle babamın birbirine aşık olması gerektiği zamanda eğer birbirlerine aşık olmazlarsa gerçekleşecek olan büyük bir paradoksdan dolayı ölüm beni bekliyordu. Ya da bu büyük sorunlar çözülmeyi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Karmaşası
Science FictionDüğmeye bastığımda yukarı havalandık ve ani bir şekilde hızlandık. Ama o kadar hızlıydık ki dışarısı görünmüyordu. Makinenin etrafında sarımsı renkte parlak ışıklar gözümüzü alıyordu. Biz tüm bunları yaşarken içimde bir şey çaldığımız için hem korku...