1.Bölüm

148K 2.9K 197
                                    


Lütfen ✯ yıldıza dokunun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Lütfen yıldıza dokunun...

Lila:

Masmavi denizin enginliklerini izlerken çalan film müzikleri ile başımı koltuğa yasladım. Gözlerimi kaparken yaşantım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeye başladı. Resim tutkum çok küçük yaşlarda, annem için biraz da sancılı bir şekilde başlamıştı. Okula başladığım altı yaşına kadar evin duvarlarını boyamıştım. Hem de her renge... Hayal dünyamın kahramanları resimlerimde canlanıyordu. Babam onlarca defter almış, yine de duvarları boyamamı engelleyememişti. Ablam her yeni resmimde biraz daha geliştiğimi dile getirerek beni övüyor ve ne zaman alışverişe çıksa bana yeni kalemler alıyordu. Annemse okuduğu kitapların kapaklarını ve resimlerini bana göstermiyordu ki, aklımda kalanlarla hayal gücümü birleştirip yeni hikâyeleri resimlerimle yaratabileyim diye... Ellerim ile boyaları tutup kâğıtların üzerinde çalışmak en büyük mutluluğum, renklerin yansımalarıda huzurumdu.

İran sokakları karanlıklara teslim olup geceleri avlular hariç tüm ışıklar söndüğünde hayatımızda gün geçtikçe zorlaşmaya başladı.Annemle babamın salonda mum ışığı altında saatlerce konuştuğunu hatırlıyorum. Ne konuştuklarını hep merak eder anneme, "Geceleri ne konuşuyorsunuz?" diye sorardım.Ama beni atlatmak için eğitimimizle ilgili olduğunu söyleyip geçiştirirdi. Bizi düşünüp sokakların karanlıkları için endişe ettiğini şimdi anlıyordum. Çocuklarını korumak için İran'ın yeni düzeninde gün geçtikçe savruluşlarına büyüme aşamamda anbean şahit olmuştum. Sülalemiz dağılmış, çekirdek ailemiz ise bir iki kişi ile geride kalmıştı.

İngiltere'de büyük amcam, Fransa'da halam, Kanada'da ise dayım aileleriyle yaşıyordu. Şah'ın ailesi ülkeyi terk ettikten sonra babamın ailesinden sadece anne babası ve bir kız kardeşi kalmıştı. Babam; annesi, kız kardeşi ve eşi için ülkesinde kalmayı tercih etmişti. İran İslam Cumhuriyeti kurulduğunda henüz yirmi sekizindeydi ve büyük kızı olan ablam da daha eşinin karnındaydı.

Annem, ablamdan sonra sekiz yıl doğum yapmamıştı. Ülkenin karışıklığı, yeni sistemin üzerinde bıraktığı yük ve psikolojik baskı, yeniden çocuk sahibi olmak konusunda onu endişelendirmişti. Kadınların doktora bile gitmelerinin sıkıntılı olduğu dönemlerde sebebini ancak yurt dışına yaptıkları bir seyahatte, hastanede yapılan testler sonucu anlamışlardı. Yumurtalıklarında oluşan kistten kurtulur kurtulmaz da yeniden hamile kalabilmişti. Eski resimlerinde tırnakları ojeli, saçları açık olan annem, babamla sokaklarda el ele gezebiliyorken Şah devrildikten sonra saçı açıkken camdan bile bakamaz olmuştu.

Gözlerimi açıp kulaklığımı çıkarttığımda denizle göğün birleştiği noktaya gözlerimi diktim. Dalgaların üstüne vuran güneşin derin maviliklerle dansını seyrederken geçmişim derin nefes misali beni kovalıyordu. Baskı, hep gün yüzüne çıkacak bir canavar gibi beni içten içe kemiriyordu. Ruhumu kemiren sıkıntılarsa zaman geçtikçe ellerimi titretiyordu. Titreyen ellerimle tuttuğum kalemlerimin yarattıkları ise hep hüzün doluydu.

Sevginin Renkleri ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin