"Merhaba Jimin." dedi JungKook şaşkınlığını saklamaya çalışarak.
Jimin... Sanki başka biriydi. Bambaşka biri. Artık olmayan saçlarının yerine kafasına örttüğü bez parçası, bembeyaz teni, kemikleri iyice belirginleşmiş olan vücudu ve morarmış dudakları...
Kalbinde oluşan ağrıya dayanamayıp, dizlerinin üstüne çöküp delicesine ağlamak istiyordu. Hiçbir şey umrumda olmadan sadece Jimin'e sarılarak ağlamak istiyordu. Yaptığı salaklığı affettirmek, bencilin teki olduğunu, nasıl bu kadar çocukça davranıp onu böyle bir durumda yalnız bırakabildiğini ona anlatmak istiyordu.
Ama yapamazdı. Geçerli bir cevabı yoktu çünkü.
Derin bir nefes aldı JungKook ve Jimin'in bulunduğu yatağa yaklaştı.
Diyeceklerini toparlamaya çalıştı. Yutkundu. Konuşmaya yeltendi. Ağzından kelimeler çıkamıyordu bir türlü.
Tırnaklarıyla avuç içlerine eziyet ederken ilk konuşan Jimin oldu.
"Fazla uzun zaman olmadı sanırım, değil mi?"
JungKook kasılıp kalmıştı ama kendini toparladı ve Jimin'e katıldı.
"Evet, öyle oldu."
Yanağından istemsizce akan yaşı hızlıca sildi. Derin bir nefes aldı.
"Güzel görünüyorsun, meleğim. Her zamanki gibi."
"Yalan söyleyemiyorsun, Jeon JungKook. Her zamanki gibi."
JungKook şaşkınlıkla Jimin'e baktı.
Hayır, o güzeldi. Her zaman olduğu gibi, çok güzeldi. Saçı artık yok diye güzel gelmeyecek miydi JungKook'un gözüne? Morarmış dudaklarına inat JungKook, Jimin'in dudaklarını dudaklarında istemeyecek miydi? Elbette hayır. Aşıktı JungKook Jimin'e. Ne olursa olsun. Aşk da bu değil miydi? Ne olursa olsun koşulsuz sevmek...
JungKook, Jimin'in verdiği cevabın doğru olmadığını belirtmek için başını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır, Jimin. Sen çok güzelsin. En güzelsin."
Jimin dolu gözlerini sildi.
"Buraya gel." dedi yattığı yatağı göstererek. Onun için yer açtı.
JungKook yatağa doğru adımladı. Kendini yerleştirdi, kollarını açtı ve Jimin'e ait olduğu yeri verdi. Kollarının arasını...
Bir süre sadece öylece durdular. Özlem duydukları kokulara daldılar.
Sessizliği JungKook bozdu.
"Özür dilerim."
"Affettim.
Şaşkın bakışlarını Jimin'e çevirdi JungKook. Ve Jimin devam etti.
"Bir şey söylemene gerek yok. Seni anlıyorum. Ve kısıtlı olan zamanımızı buna harcamak istemiyorum. Buradasın JungKook, yanımda. Ben de ait olduğum yerdeyim, kollarının arasında. Burası benim cennetim JungKook. Sen benim cennetimsin. Ve şu an hiç mutlu olmadığım kadar mutluyum."
Gözleriyle JungKook'un gözlerini buluşturdu.
"Çok uzun olmasa da hayatımın bir parçası olduğun için minnettarım. Seni seviyorum Jeon JungKook."
JungKook'un vereceği cevabı beklemeden dudaklarını onun dudaklarıyla birleştirdi Jimin.
En özel öpüşmeleriydi bu. En tutkulu, en özlem içeren...
Dudakları ayrıldı ikilinin. Jimin JungKook'un göğsüne yaslandı. Ikisi de konuşmadı. Jimin yalnızca JungKook'un kalp atışlarını dinledi kendi kalp atışları ritmini kaybederken...
"Bu bencil çocuk sana aşık."
Ve Jimin'in duyduğu son cümle hayatının en özel cümlesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
patient | jikook
Fanfic❝kiraz rengi dudukları yerini yorgun mora bırakmıştı.❞ jikook, angst