Tahta bir sandalyede oturuyordum ve sırtım acıyordu. Ellerim sımsıkı tutuyordu sırt çantamı, hafifti bugün diğer günlerin aksine. Ayaklarım yorgundu, başım ise sızlıyordu bütün gündür. Öğle, güneş tam tepedeydi. Sıcacıktı ama ben üşüyordum.
Bugünlük başka dersim kalmamıştı, sadece bekliyordum bir tahta sandalyede oturmuş. Yalnızdım, bundan memnundum da. Seungwan'ın genelde dersleri bu saatlerde olurdu. Ben de onu bekliyordum oturmuş, beraber dönmek istiyordum evlerimize. Belki reddederdi ve yine giderdi Kim Taeyeon ile çalışmaya. Artık eski kıskançlığım yoktu bu kadın hakkında düşünürken. Ufak bir yalan olsa da Seungwan ondan vazgeçtiğini söylemişti bana. Ve onun da sevgilisi vardı sonuçta. Gitse de eskisi kadar üzülmeyecektim bu yüzden ve yine bekleyecektim onu aynı bankta.
Aynı bankta oturup tüm akşam, gece olana kadar bekleyecektim Seungwan'ın gelmesini. Yine şaşıracaktı beni gördüğüne ve yine kızacaktı bana. Belki üşüdüğüm için sarılacaktı ama bilemezdi üşüdüğümü. Çünkü hava sıcaktı. Ben sadece üşüyordum içimden.
"Irene?"
Başımı kaldırdığımda göz göze geldim Kim Taeyeon'la. Bu sene son senesi olmalıydı bu yüzden her zamankinden daha çok görünüyordu okulda, daha çok çabalıyordu bir şeyler yapabilmek için. Yanında kimse yoktu ve bu şaşırtıcıydı, bir sürü arkadaşı olduğunu söylemişti Seungwan bir keresinde. "Unni, merhaba," başımla selamladım onu.
"Ne yapıyorsun burada?" Yüzünden samimi bir gülümseme vardı ve benimle arkadaş olmak istediğini hissedebiliyordum. Bu asla yapamayacağım bir şeydi. Sonuçta aklımda onun için güzel fikirlere yer yoktu.
"Seungwan'ı bekliyorum," gözlerimi ondan saklamak için eğdim başımı. Ufak bir gülümseme vardı yüzümde ama hissetmiyordum.
"Oh?" Elini koluma koydu geçen günkü gibi. "Wendy ile bugün ortak dersimiz vardı ama onu görmedim."
Seungwan asla bana haber vermeden okula gitmemezlik yapmazdı. Endişe yavaş yavaş kulaklarımdan akmaya başladı bedenime ve ne yapacağımı, ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Şaşkın bir şekilde bakıyordum ayakta duran kadına. Kim Taeyeon'un yüzünde de bir endişe belirtisi oluşmuştu o anda.
Seungwan için endişelenmesini istemiyordum, bir başkasının onun hakkında endişelenmesini istemiyordum ve özellikle Kim Taeyeon'un endişelenmesini istemiyordum. Eli hâlâ kolumda duruyordu ve hafifçe okşadı yüzünden ayrılmayan o gülümsemeyle. "İyi misin?"
Başımı oynattım, iyi olmalıydım. Onu endişelendirmemeliydim yoksa... Eve dönersem ve Seungwan'ın kapısını çalarsam yeterdi bana. Hastalanmıştı büyük ihtimalle ve bu yüzden uyuyakalmıştı, bu yüzden unutmuştu bana haber vermeyi.
"Irene," Eliyle kolumu sıktı hafifçe, dudaklarında bir telaş vardı. Etrafı kontrol ettikten sonra yanımdaki sandalyeye oturdu. "Seung- Wendy hakkında bir şey söylemek istiyorum."
Duymuştum, ne kadar saklamaya çalışsa da duymuştum Seungwan dediğini. İşte bu sefer gerçek bir yeşil canavar hissettim kalbimde zıplayan, gerçekten katı bir kıskançlık hissettim. Seungwan herkese ona Wendy demelerini söylerdi çünkü bu daha çok hoşuna gidiyordu ve ben de bu yüzden özel hissediyordum. Ama şimdi, Kim Taeyeon'un ağzından çıkmıştı Seungwan adı. Dudağımı ısırıp başımı oynattım, ne konuşmak istiyor olabilirdi ki?
"Özür dilerim," çantasını yanına bıraktı. "İngilizce olduğu için Wendy demek yoruyor beni."
"Sorun değil, sonuçta-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saw You in a Dream // wenrene
FanfictionSanki her şey siliniyordu, sanki elleri kayıyordu ellerimden, sanki hiç olmamış gibi. //wenrene