Jimin, az önce yazdığı sahibine asla ulaşmayacak olan mektubu, titreyen elleriyle katlamış ve yatağının bitişiğinde duran komodini açıp, diğerlerin yanına koymuştu. Açtığı çekmeceyi geri kapatmaya bile gücü kalmamıştı. Zorla doğrulttuğu bedenini geri yatağa doğru bırakmış, acıyan kaslarına inleyerek cevap vermişti.
Her yeri, ağrıyor ve acıyordu.
Özellikle ve en çok da kalbi.
Hastalığı, bütün hücrelerini ele geçirmişti ve bedeni, yaşadığı bu kadar çok acıyı kaldıramaz hâle gelmişti.
Jimin ölümü hissediyordu. Onu duyuyor, görüyor, kokusunu işitiyordu.
Gözleri bedeninden ayrılmayan acıdan ve Taehyung'a duyduğu özlemden dolayı dolmaya başlamıştı ve Jimin yaşlarını yuvalarında tutamamış, yatağında uzanmaya devam ederken ağlamaya başlamıştı.
Hıçkırıkları ardı ardına devam ediyordu ve her bir hıçkırığında, bedeninin ve ruhunun acısı katlanarak artıyordu.
Ve Jimin, her şey için ağladı.
Küçükken ailesinin, çok pahalı olduğu için alamadığı o uçak modeline,
Arkadaşları ile oynarken ayağı takılıp düştüğü için, dizinde oluşan ve bir türlü geçmeyen yara izine,
Aylarca, haftalarca, günlerce ve saatlerce çalışmasına rağmen, hedeflediği sınav notunu alamadığına,
Taehyung ile geçirdiği veya geçiremediği tüm anlara,
ve en çok,
Taehyung'a, biricik Taehyung'una,
her şeye ve her şeyine...
Dakikalarca, nefessiz kalana kadar, bedeninde hakim olan acı yüzünden hiçbir şeyi hissetmemeye başlayana kadar ağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lie to me, pt.1
Short Story"Dünyamı yerle bir ediyorsun Taehyung ve ben buna bayılıyorum." park jimin's love | 080318.200518