12; umarım geceler iyidir

7.5K 996 219
                                    

The Neighbourhood - Stuck With Me
-

"Ben şizofren falan değilim!"

Odanın ortasında bana boş gözlerle bakan ikiliye doğru bağırdım. Yoongi hyungun bu tarz bir tepki vereceğini biliyordum ancak Jimin'in beni anlamasını bekliyordum. En azından bana inanmasını falan bekliyordum.

"Siktiğimin rüyalarında elin herifini görmekten başka bir halt yaptığın yok, Jungkook." Yoongi hyung gözlerini devirip bulunduğu koltukta bacaklarını kendine doğru çekti ve umursamazca telefonuyla uğraşmaya başladığında son umutla Jimin'e doğru baktım.

Çok saçmaydı. Rüyalarımda gördüğüm kişi tıpatıp aynısıydı, ayrıca eskileri hatırladığım zaman gördüğüm yüz de aynısıydı. Paralel evrende yaşayan başka bir Taehyung ile görüşme ihtimalim yoktu herhalde?

Deliriyordum, yemin ediyorum deliriyordum.

Tuhaf olan şeyler de vardı tabii ki, isimlerinin soy isimlerine kadar aynı olması ve okulun ilk gününden eskiden en yakın arkadaşı olduğu Jimin ile kaynaşması tuhaftı. Kim Taehyung, başlı başına tuhaftı ve ben artık o kadar yorulmuştum ki, kime inanacağımı bilemiyordum. Keşke hala rüyalarıma devam edebilseydim ama artık ne rüya görüyordum, ne de rüyalarıma giren Taehyung'u.

Her şey bitmişti.

Yataktan bir hışımla kalkıp kapıya yönelirken, hiçbirinden ses çıkmıyordu. Eskiden sinirlenip ortamı terk ettiğim zaman Jimin de peşimden gelirdi, şimdi ise koltuktan kalkmaya bile tenezzül etmemişti. Onlara son bir bakış atıp kapıyı çarptım. Evden çıktığımda soğuk hava bedenime çarparken titrediğimi hissettim. Bol beyaz tişört ve klasik gri eşofmanla ceket almadan bu havada evi terk etmek tam da Jungkook'luk bir hareketti zaten.

Evin birkaç metre ötesindeki sahile doğru ilerledim. Küçükken babamla eski evimizin ordaki sahile gelip taş atardık, bana her zaman 'içindeki öfkeni dindiremediğin zaman buraya bir taş at' derdi. Babam hayatta olsaydı belki her şey daha iyi olurdu, en azından annemin böyle bir aptallık yapmasına engel olurdu.

Kayalıkların üzerine yerleşirken aralarındaki minik taşları elime aldım. İçimde bir öfke yoktu aslında, anlamlandıramadığım bir duygu vardı ve ben bu gece bu taşları bu anlamlandıramadığım duygu için dökecektim denizin derinliklerine.

İlk hedefim Kim Taehyung olacaktı, attığım taş suda dalgalanma hissi yaratırken diğer taşları da atmaya başladım. Ardından Jimin'e, Yoongi'ye ve anneme. Bir nebze olsun rahatlama gelmişti, küçüklüğümden beri öfkemi bu şekilde döktüğümde rahatlama hissi gelirdi zaten. Elimdeki taşlar bittiğinde derin bir iç çektim. Soğuk rüzgar yüzüme çarpıyordu ve büyük ihtimal burnum kızarmıştı.

Eşofmanımın cebine giden elim aradığı şeyi bulduğunda durdum. Sigara paketi. Günlerdir cebimdeydi aslında ama elimi bile sürmemiştim. Aslına bakarsanız şuana kadar ağzıma sigara sürdüğüm bile yoktu. Öylesine cebimde bulundurduğum saçma bir paketti.

Elimde çevirdiğim paketi açtım ve içinden bir dal çıkarıp dudaklarımın arasına götürdüm. Sigaraya başlayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi oysaki, bu tarz şeyleri hep aptal ergenlerin yaptığını düşünürdüm ki işlerin öyle olmadığını anlamam için bu zamanların gelmesi gerekiyormuş meğersem.

Çakmakla dudaklarımın arasındaki sigarayı yakıp dumanı ciğerlerime çektiğimde boğazımı yakan hisle yüzümü buruşturup öksürüklere boğulmam ve dudaklarımdan uzaklaştırdığım sigaranın parmaklarımdan çekilmesi saniyelerimi almıştı. Nefeslerimi düzene soktuğumda, yanımda dikildiğini fark ettiğim bedene çevirdim bakışlarımı.

"Sigaraya mı başladın?" Bu sabah ki yüzünde oluşan o ifadesiz bakışları yüzümün dört bir yanını incelerken sormuştu bunu.

"Daha önce içmediğimi nereden çıkardın ki?" dedim ve kayalıklardan yardım alarak ayağa kalkıp onun boyunun hizasına geldim. "Geri verir misin?"

Parmakları arasında tuttuğu sigaraya baktı ve yan bir gülüş atıp kendi dudaklarına götürdüğünde, gözlerini gözlerimden ayırmamakta ısrarcı görünüyordu. Kim Taehyung, bunu bana neden yaptığın konusunda hiçbir fikrim yoktu. Keskin duman dudaklarından çıkıp yüzüme temas ederken tekrar öksürme hissiyle öksürdüğümde güldü. "Önceden sigara içtiğini söylüyorsun ama pasif içici olduğunda bile öksürüyorsun."

"Daegu havası öksürtüyor beni, yoksa alakası yok." Güldü. Gülüşü bile rüyamdaki adamla aynı olan adamın gelip bana 'o ben değildim' demesi kalbimi acıtıyordu. Gülüşün bile aynıydı Taehyung, nasıl olur da bunu bile inkar edebilirsin aklım almıyordu.

"Madem Daegu'nun havasından etkileniyorsun, neden memleketinden ayrılıp buralara geldin ki?"

"Eğitimim için." Senin için geldim diyememiştim.

"Demek eğitim için," dedi ve sırıttı. "Ben de benim için geldiğini falan sanmıştım."

Benimle oynamak istiyordu. Kesinlikle benimle oynuyordu ve ben çıldırmak üzereydim.

"Ne demek istiyorsun?" Kalbim transtan çıkacak gibi atıyordu, Kim Taehyung bunu yürekten soruyorum, ne yapmaya çalışıyorsun?

"Jimin biraz senden bahsetti, tuhaf rüyalar gördüğünden falan bahsetti ve rüyandaki çocuğu bulmak için geldiğini söyledi," dedi bir seferde. Çok teşekkürler Jimin ya, benim kim olduğumu bile bilmeyen ve beni büyük ihtimal deli sanan birine hayatımı özet geçmişsin, çok teşekkürler.

"Biliyorum, rüyamdaki kişi sen değilsin, daha fazla uzatmasak?" dedim ve kayalara basarak yukarı çıktığımda arkamdan onun da geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Gitmek istiyordum, onunla konuşmak istemiyordum. Herkesten uzaklaşmak için geldiğim sahilde bile onu görüyordum ve şu an istediğim tek şey, kendimi yatağıma atıp yastığıma sarılarak hüngür hüngür ağlamaktı.

Yine de ister istemez yüzümde oluşan bir tebessüm vardı ve ben bu tebessümden nefret ediyordum. En azından, yanımdaki Taehyung için nefret ediyordum.

Hızlı hızlı adımlarıma koşarak yetiştiğinde omuzlarıma yerleştirdiği şeye baktım. Ceketini çıkartıp omuzlarıma sermişti, bu hareketine kaşlarım çatılırken üzerimden ceketi çıkarmaya çalışsam da bunu engellemişti. "İncecik tişörtle dışarı çıkmışsın, burnun kızarmış ve birazdan nezle olacaksın. Cidden hala inat mı ediyorsun?"

Ona doğru yavaşça döndüm ve gözlerindeki ifadesizliğe baktım. "Bilerek mi yapıyorsun?"

"Üşüdüğünü düşündüm," diyip kestirip atarken oldukça umursamaz görünüyordu.

"İstemiyorum," dedim üzerimdeki ceketi çıkarıp yerle buluşturmadan önce. Gözlerim çoktan dolmuş, buz kesen yanaklarımdan sıcak sıcak akıyordu. "Böyle yaparak bugünkü tavrın için kendini affettirmeye falan mı çalışıyorsun, yoksa sen de beni deli olarak gördüğüm için bana acıyor falan mısın bilmiyorum ama acı çekiyorum, anlıyor musun? Gülüşünüz bile tonuna kadar aynı, burnunun ucundaki o siktiğimin benine kadar aynısınız ve ben bu tuhaf durum karşısında acı çekiyorum Taehyung. Şuan sana Taehyung diye seslenmek bile kalbimi binlerce parçaya ayırırken daha ne kadar nefes alabilirim, sana ne kadar direnebilirim sanıyorsun?" dedim ve derin bir nefes aldım.

Durgun gözleri gözlerime değdiğinde, ilk defa şuanki Taehyung'un bakışlarını okuyabilmiştim. Bakışları ilk defa ifadesiz değil de, hüzünlü bakıyordu gözlerime. Fakat bu sadece birkaç saniyeliğine sürmüştü, ardından tekrar eski ifadesizliğine dönmüştü bakışları.

Uzun bir süre sadece sessizce yürümüştük. Aslında ondan kaçarcasına yürüsem de, o peşimden geliyordu ve yurda gelip dış kapıyı açtığımda arkamdan seslendi. "Yolumuz burada ayrılıyor sanırım, iyi geceler Jungkook."

Durdum ve ona bakmadan, fısıldadım. Duyduğuna emindim. "Umarım geceler iyidir, Taehyung."

-

Sahiden iyi mi geceler Taehyung yazasım vardı ama ciddiyeti bozmayayım dedim MDİWJDİAJCŞAJFŞAJFLSNC

two worlds | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin