22

4.2K 282 330
                                    

Güzelce yıkanıp kabuğu soyulmuş havucu baş ve işaret parmağı arasına alarak "Nasıl?" diye sordu. Oluyor mu?"

"Hayır öyle yapmayacaksın. İyi bak, elinle havucu şu şekilde tutman gerek. Sonra ince ince, kısa kısa doğrayacaksın."

Nasıl tutulup ne şekil kesilmesi gerektiğini yüzüncü defa gösterdikten sonra onu izlemeye koyuldu tekrar, sabırla. Yapılan yemeğe yardım etmek için o kadar ısrar eden birinin, verilen hiçbir şeyi beceremeyerek, işleri böylesine batırması takdire şayandı doğrusu.

"Böyle mi?" tutuşunu değiştirip sorusunu yineledi fakat şimdi de baş parmağı bıçağın altında kalıyordu. Bu şekilde tutarsa elini kesebilirdi.

"Aman Jongin! Elini keseceksin!" diye uyarmaya kalmadan Jongin parmağını kesmişti çoktan.

"Ah! Elim!"

"Madem beceremiyorsun, ne diye ısrar ediyorsun be adam! Otur oturduğun yerde." kesilen parmağı acilen suyun altına sokarken azarlayarak söyledi. Ah, bütün bunlar hep o Sehun'un yüzündendi. O delinin aklına uyup da piknik yapmayı kabul etmeyecekti i̇şte!

Havaların ısınmasıyla birlikte herkesin kanı kaynıyor, çiftlikte durmak giderek zorlaşıyordu. Özellikle de Sehun, bir haftadır herkesin başının etini yiyordu piknik de piknik diye. Onun bu çocukça ısrarına dayanamayıp sonunda piknik yapmaya karar vermişlerdi ve Kyungsoo mutfakta atıştırmalıkları hazırlayan kızlara kimbapları kendinin yapacağını söylemişti. Kızlar işlerini bitince mutfağı terk etmiş, Kyungsoo'yu tezgahın başında yalnız bırakmışlardı.

Genç adam hiç sızlanmadan güzel güzel işini hallediyordu, ta ki onu mutfakta görüp de yanına gelen Jongin her şeye burnunu sokana dek. Esmer genç, sırf çiçek adamı ile birlikte daha çok vakit geçirebilmek için ona yardım etmek konusunda ısrarcı olmuş, genç adam da kocasının yalvarmalarına dayanamayıp bunu kabul etmişti. Fakat şu an bu kararı sebebiyle çok pişmandı, hem de çok.

Jongin'in tek  bir elektronun hacmini dolduracak kadar bile yemek yapma yeteneği yoktu resmen ve bu Kyungsoo'ya göre akıl almaz bir durumdu. Zira kadın olsun erkek olsun herkes, ölmeyecek kadar yemek yapmayı bilmeliydi. Bir insan evladı bıçak tutmasını nasıl beceremezdi yahu! Ya da yapması gereken yalnızca karıştırmak iken nasıl olur da kısık ateşteki yemeği yakmayı başarabilirdi? Tamı tamına üç kez!

İç malzemeleri hazırlamayı bitiren Kyungsoo, cahillik edip de pişirme işini Jongin'e verdiğinde, adam evvela havuçları, sonra yengeç etini, ardından da omleti küle çevirmişti. İlkinde çabuk pişsin diyerek ocağın altını sonuna kadar açmış, ikincisinde ve üçüncüsünde ise Kyungsoo'yu izlemekten ateşin üstündeki malzemeleri unutuvermişti.

Jongin'in pişirmekte dikiş tutturamayacağını uğradığı hüsrandan sonra iyice idrak eden güzel adam, bu defa daha kolay olduğuna kanaat getirdiği kesme işini vermişti ona fakat bu defa da havuç yerine parmağını doğramıştı tahtada. Kyungsoo, esmerin herhangi bir işte bu denli berbat olabileceğini tahayyül edemediğinden hayretler içerisindeydi. İlahi adalet! İşte ne kadar yakışıklı, ne kadar zengin, ne zeki olursa olsun illa ki bir kusuru bulunuyordu insanın.

"Bekle saralım, mikrop kaparsa fena olacak." sevdiği adamın parmağını musluğun altından çektikten sonra koşa koşa ilk yardım çantasını getirmeye gitti. Jongin ise onun bu tatlı telaşını izliyordu zevkten dört köşe. Eli öyle çok kesilmemişti bile ama naz yapmayı koydu kafasına. Kaç gündür köpek olmuş dili dışarıda, Kyungsoo'sunun peşinde dolanıyor, ufacık bir ilgisi için türlü şaklabanlıklar sergiliyordu. Lakin insafsız güzel, bana mısın demiyordu kocasına. Yıldızlar taşan koca gözlerini kırpıştırarak elinden kaçıveriyor, esmeri umuda koyup yalnız uyuyordu. Geceler uzuyordu ve Kim Jongin kuduruyordu. Teninin sıcaklığını duyacak derece yakın olup da sevdiğine dokunamamak cehennem azabından beterdi.

Bana Öyle Bakma! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin