25

3.3K 270 226
                                    

"Jinmi hanımefendi, size karşı tamamen dürüst olacağım. Lütfen beni sonuna kadar dinleyin. Sonra karar sizin. İstediğinizi düşünmekte, istediğinize inanmakta özgürsünüz."

Soomin oturduğu mindere iyice yerleşirken derin nefesler alarak gerginliğini atmaya çalıştı. Avantajın kendisinden yana olduğunu düşünüyordu zira Jinmi hanım oğlunun itirazına aldırış etmeden ilk olarak kendisi ile konuşmayı kabul etmişti. İlk adımı atan daima önde olurdu, ilk izlenim, ilk görüş, ilk duyuş... İnsan üzerinde büyük etkiler bırakırdı ilkler, bir olayı önce kimden dinlediyseniz o kişiye inanma eğiliminde olurdunuz. Bu insan psikolojisi ve algılar ile alakalı çok olağan bir durumdu.

Soomin pekala zeki bir kadındı, çiftliğe vardığı an gördüğü manzarayı tahmin etmesi zor olmamıştı. Merdivenlerden erkek olarak inen Kyungsoo ve yüzünde şoka girmiş bir ifade olan hanımefendi... Parçaları birleştirdiği vakit tam da cümbüşün ortasına geldiğini anlamıştı hemen. Tanrılar Soomin'i seviyor olmalıydı, böyle bir fırsat kaç insanın ayağına gelirdi ki?

Hazır hayal kırıklığı ve öfke ile dolu iken Jinmi'yi duygusal açıdan manipüle etmek ve yönetmek zor olmasa gerekti. Ki Soomin bu işlerde iyiydi. Algı oyunları ile insanları kendi istediği şekilde düşündürmeye bayılırdı. Lakin bu öyle kolay bir iş değildi kat'iyen, mantıklı konuşmak ama ayrıntıda aşırıya kaçmamak zorundaydı. Yoksa yalan söylediği anlaşılır, inandırıcılığı azalırdı.

Jinmi hanım zerre ifade barındırmayan yüzünü karşısında oturan kadına dikerek "Elbette özgürüm, buna da siz karar verecek değilsiniz ya." dedi. Sert sözlerinin aksine sesinden herhangi bir duygu okunmuyordu.

Bu durum kendisini hafiften tedirgin etti ise de şevkinin kırılmasına izin vermedi Soomin. Her şey daha yeni başlıyordu, pes etmek için fazla erkendi. Bu işi kıvırabilirse türlü avantajla dolu zengin bir hayat onları bekliyor olacaktı. Kızı Jongin gibi yakışıklı ve zengin bir beyefendi ile evlenip çiftliğin hanımefendisi konumuna gelecek, Soomin de nihayet sefil hayatını geride bırakıp rahat yaşama konacaktı. Tabi içten içe evvelki hatasına hayıflanıyordu da, en başından dedikodulara aldanıp Jongin'i araştırmaktan kaçınmıştı. İşin aslını astarını o zaman irdelese şimdi Jongin ile evli olan zaten Jisoon olacak, Soomin de böyle uğraşmak zorunda kalmayacaktı.

"Bağışlayın öyle demek istemedim." diyerek çabucak düzeltti sözlerini. "Demek istediğim ben..."

"Bir an evvel anlatmaya başlarsanız memnun kalacağım. Kaybedecek tek bir saniyem daha yok." Jinmi çürük bir şey yemişçesine buruşturdu yüzünü. Dürüst olmak gerekirse burada bulunmak ve bu çürük kalpli fesat kadını dinlemek için zorluyordu kendini. Resmen aldatılmış, aptal yerine koyulmuştu. Daha da kötüsü Jongin de bu kirli oyuna katılmıştı, Kyungsoo'nun erkek olduğunu şüphesiz başından beri biliyordu.

Jinmi Jongin'in tavırlarını ve hararetli nefretini hatırına getirince bundan emin oldu, oğlu bile isteye, can yakmak maksadıyla hususi evlenmişti Kyungsoo ile. Hem annesini hem de diğerlerini cezalandırmak istemişti belli ki. Fakat Jinmi kırılmaktan alamadı kalbini. Biricik oğlunun yıllardır mühürlü kalbini sevgiye açmasını, aşık olduğu güzel insan ile evlenip mutlu olmasını arzu etmişti sadece.

Evet yanlış yöntem seçmişti belki, Jongin'i bu şekilde davranmaya, inatlaşma yoluna gitmeye itmişti. Hatalı olduğunun bütünüyle farkındaydı ama bunun için haklı sebepleri vardı kendince. Hangi anne evladının mürüvvetini görmeden göçmek isterdi bu dünyadan, hangi ebeveyn değerlisinin sevgisiz kalışına dayanabilirdi? Şüphesiz şefkat taşıyan hiç kimse! Hele de yalnız bir anne asla!

Jinmi kendi ölümünü düşünüyor, gemisi limanı sonsuza terk ettiği vakit oğlunun geride bir başına kalmasından korku duyuyordu. Kendini çekip çevirecek, koruyup kollayacak bir yüreğe ihtiyacı vardı Jongin'in. Jinmi o güzel yüreği bulmak ve oğluna kazandırmak istemişti. Bu yüzden bu aptalca iddiaya girişmişti çaresizce.

Bana Öyle Bakma! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin