böyle bir zaman geçirmekti bizim yaptığımız. birimiz ötede sahteliklerin arkasına saklandığı yağmur bulutları siması taşıyan gözlerinde yeşertirdi duygularını. belki de ben ağlatmayı beceremedim. saç tellerinden yıldırım düşer gibi oldu göz altlarına. o sırada ben sokağın köşesinde hayallerimi öldürmekle suçlandığım için gözaltına alındım. bir yağmur damlası görür gibi oldum pınarlarında, ama anlayamadım. bir göl kenarını hatırlattı bana bu his, sonrasında ise açıklaması imkansızlaştı duyguların bedende konuşturduğu renkleri, işte o morlukları. lakin ben sarardıkça sarardım, sonbaharın kurumuş yapraklarının renginde ve biçare yerlerde. vücudum her bir adımımda eriyor, kış güneşi yaz güneşini hiç sevmiyor. attığım her adımda onun siyahlıklarına kendi siyahlıklarımla bulanıyorum. acı acıyı kapatmıyor, dizlerim yara bere içinde kalırken umudumu bir ağacın dalının gölgesinde buluyorum. dallarından birinde kendini sarkıtmış bir umutsuz ve diğer tarafında çocuklar lastikten bir salıncak yapmış. saçların anlatırdı her şeyi, bu hariç. ceza kanunlarına yazsınlar bunu. hatırla ilk kanunu: birini severek öldürmenin ve bunu kitaplara övünerek yazmanın cezası kalbimde çok fazlaydı, belki bundan ötesi müebbet.
şimdi ikinciyi yaz aralarına, ah saçlarını sevdiğim: lastikten bir salıncak ölü bir bedenin ağırlığının yanında gökyüzüne doğru kuş gibi uçuyor. hangisi daha özgürse ona müebbet sonsuzluk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
senden sonraya kalan
Poetrylütfen sorma bana bir şey. bekleyeceğim dedim ya, yetmez mi? seveceğim dedim. duydun mu beni? buradayım dedim, sakin ol. gün gelir yalnız kalırsan, seni öpmek için sadece rüyalarında olmayacağım. mektuplarımı al, sakla. bir gün gel, bekletme beni. t...