ÖLEN SEN OLMAMALIYDIN

150 52 6
                                    

   "Bugüne sözün vardı hatırlatayım dedim" bunu derken gülüyordu bir yandan.

    "Unutmadım , Eric.  Gideceğiz." Victoria'da dahil olmuştu Eric'in gülüşüne. Okul koridoru 15 yaşındaki öğrenciler tarafından istila edilmişti. 15 yaşındaki aşırı yorgun klonlar tarafından...

"Bayanlar Baylar! İlk dersiniz 'Klon Tarihi' için lütfen sınıflarınıza geçin. Dersin başlamasına son 15 dakika."

Anonsu yapan kadının ince sesi herkesi sınıfını daha çabuk bulma arayışına yönlendirmişti. Victoria ve Eric son zamanlarda hayatlarının en önemli dönemeçlerinde baş rolü oynayan Müdire Hanım sayesinde aynı sınıfta ders göreceklerdi. Hızla sınıflarını buldular. 15 kişilik küçük bir sınıftı.  Lanet olsun , burda her şey 15'ti!

"Ders başlıyor. Lütfen yerlerinizi alın." dedi aynı ses, Victoria ve Eric çoktan sıralarını paylaşmışken.

İçeriye 35 36 yaşlarında görünen uzun boylu siyah saçlı siyah gözlü yüzü,  fiziği , her şeyi düzgün olan , bir başka deyişle dikkat çeken güzel bir bayan girdi.

" Ben Rose Bell. Bu sınıfın Klon Tarihi dersinin öğretmeni benim. Sizinle halkımız ve geçmişleri hakkında konuşacağız. Öğrencilerimle tanışmayı sevmem. Sanırım isimlerini hafızamda tutamamam bana yaşlandığımı hatırlattığı için.."    dedi. Gülüyordu , sınıftaki birçok öğrenci de bu gülüşlere dahildi.

" Başlayalım." dediğinde sınıfta onaylayan 10 civarı öğrenci vardı. Diğerleri sadece bakıyorlardı, yorgunluğa alışamamışlardı henüz.

" Evrende tek ırk vardı. Yegane ve kıymetli bir ırk. İnsanlar . Tek uğraşları vardı: teknoloji. Çok kısa bir zamanda muhteşem bir teknolojiyi bir sonrakilere miras bırakacak kadar ilerlediler. Lakin akılları her ne kadar bu oyunun bir parçası olsa da bedenleri çok fazla dayanamamıştı Dünya'yı kaplayan aşırı radyasyona. Sayıları  gittikçe azalmaya başladı. Azaldı , azaldı , ve azaldı. En sonunda bir tanesinin , muhtemelen en bilgininin , bir çözüm yolu vardı. Nüfusca azalmalarını durduracak kadar gerekli,  yeni bir çağ açtıracak kadar da ses getiren. Klonlar.  O dahi adam , herkese ait bir klonun olmasından söz ediyordu. İnsan ırkından çok uzaklarda olan, ama klonlandığı insan için ölmeyi bekleyen klonlar... Diğerlerine de çok mantıklı geldi bu çözüm. Ellerinde halihazırda bir teknoloji vardı. Ve bu teknolojiyle , o günden sonra doğan her çocuğun yanında bir de klonu yapıldı. Bu klonları barındıran da bir dünya yarattılar. Ki o dünya şuan üstünde ders işlediğimiz yer , yani Klonbia. Burada bazı klon sınıfları var. Sizler insanları  yaşayan klonlarsınız,  ama ben ve tüm öğretmenleriniz ise insanları ölmüş hür klonlarız. Fakat bu tamamıyla hür olduğumuz anlamına gelmez. Çünkü biz de klonları ölmüş insanların klonlarıyız. Günün birinde hemen hemen herkes Siyahlılar tarafından alınabilir. Bu bizim hayatımız. Köleysek , evet köleyiz. Fakat buna isyan etmenin hiçbir faydası olmaz.

    Çünkü zamanında atalarımız isyan etmişti. Ve hiçbiri , istediklerini alamadılar. Üstelik bizden daha güçlüydüler. Fark ettiniz mi, kolunuza yapılan o aşıdan sonra güçsüzleştiniz.  Her saniye kendinizi çok daha yorgun hissediyorsunuz. Çünkü İnsanlar,  geçmişten ders aldılar. O aşı..."

"Hayırrrrrr!  Hayırrr!  Siyahlılar geliyorr! " diyen bir kızın sesi  Bayan Bell'in konuşmasını yarıda kesmişti. Siyahlılar,  İnsanların dünyasından gelen , heryerleri tamamen siyah bir zırhla kaplı olan - yüzleri dahil - can alıcılar , nam-ı diğer görülen azraillerdi. İnsanlardan birine herhangi bir şey olup klonunun bedenine ihtiyaç duyduğu zamanlar Siyahlılar gelir , o klonu öldürmek üzere alırlarlardı.  Ve şimdi , Siyahlılar gelmişti. Bugün , bu okuldan birinin son günüydü.

Siyahlılar koridorda yürürken herkes can derdinden koşuşturuyor, kimse Siyahlılar'ı 3 metre yakından görme cesaretini gösteremiyordu. Siyahlılar ise bakışlarını tek bir noktaya odaklamışcasına hızlı ve sert adımlarla yürüyorlardı. Victoria ve Eric'in olduğu sınıfta ise herkes korkudan sıraların altına , dolap arkalarına saklanmışlardı,  sanki aranan kendileriyse bulunamayacakmış gibi... Siyahlılar bir sınıfa yaklaştı. Kapıyı açtılar ve içeri girdiler. Bu sınıf Victoria ve Eric'in olduğu sınıftı.

"Eric Richardson!  Onu almaya geldik." dedi Siyahlılar dan birisi. Eric 'i almaya gelmişlerdi. Sanki defalarca tekrar ediliyor gibi Eric ve Victoria'nın kulaklarında devam ediyordu sözler. Basını kaldırıp baktı Eric. Siyahlılar da ona bakıyorlardı zaten.

" Hayırr! " diye bağırdı Victoria. " Onu alamazsınız. Alamazsınız !" gözyaşları konuşmasını engelliyordu.

Iki çocuk da birbirlerine baktı. Ikisi de ağlıyorlardı. Siyahlılar Eric'e doğru yürümeye başladılar. Victoria da Eric'e sanki böylece onu alamayacaklar gibi sıkıca sarıldı. " Hayır , alamazlar" diyordu sürekli. Eric ise sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu. Başı önüne düşmüştü. Sessizce ağlıyor , Victoria'ya sarılıyordu.

" Sana sözüm vardı." dedi Victoria.  " Bir yerlere gidecektik. Söz vermiştim. Gidemezsin bir yere." başını Eric'in omzundan kaldırmıştı. Yüzleri çok yakındı birbirine. Solukları birbirine karışıyordu.

Siyahlılar'dan birisi , Eric'in omzuna elini attı. Geriye doğru çekmeye başladı. Victoria ayağa kalktı ve o ele bir tekme attı. Ancak acıyan ve o tekmeyi hisseden kendi ayağı olmuştu sadece.

" Ona sözüm var anlamıyor musun ! Sözüm var! Ve ben sözümü henüz tutmadım. Götüremezsiniz onu!  Yeter! Köle değiliz biz! "  diye haykırıyordu Victoria. Siyahlı Eric'i kaldırıp kucağına aldı. Oradan gitmek üzere kapıya yöneldi. Eric onlara karşı koyamayacağını biliyordu.  Bu yüzden sadece ağlıyordu. Gözyaşları  siyah zırhın üstünde parlayan tek şeydi.

"Hayır alamazsınız. Bırak onu , bırak! " yere yığılan Victoria'nın yakarışları tüm okulu sarsıyordu. Siyahlılar arkalarını dönüp gittiler. Victoria zor bela ayağa kalktı. Koştu ve Siyahlılar'ın önüne geçti .

" Eric'e verdiğim sözü tutamadım,  ama size yemin ederim ki , günün birinde sizlerin keyfine göre ölen klonlar değil , bizlerin intikamıyla ölen sizler olacaksınız. Ve hiçbiriniz şimdi size verdiğim bu sözü tutmama engel olamayacak." Eric'e baktı.

" Ölen sen değil onlar olmalıydı Eric. Ve olacak da. Seni çok seviyorum." dedi,

Yeşil gözlerinden aşağı damlayan yaşlarının sesi duyuluyordu. Siyahlılar giderken Eric son kez ağlıyordu.

KLONBİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin