MALİA MORGAN

127 40 2
                                    

# İnsanların Dünyası #

" Anne ! Bilgisayarım Nerede? "

" Odana bak tatlım. Sanırım masanın üstünde."

" Zaten oraya bakıyorum. Ama yok!"

"Ah, Malia ! Masanın üstündeki kitapların altına bakmayı denedin mi ? "

" Iıı , tamam, buldum. Unut gitsin. "

Duştan yeni çıkmıştı. Islak saçlarına gelişigüzel doladığı pembe havlu saçlarının üstünde can çekişiyor, gittikçe geriye doğru kayıyordu. Havlunun kapatamadığı kızıl saçının bir tutamı odanın açık renk parkelerine ağır ağır damlıyordu. Masasının içine gömülen sandalyeyi geriye doğru çekti ve oturdu. Laptopunun kapağını hızlıca açıp bilgisayarı aktif konuma getirdi. İlk işi , her zamanki gibi , e-postalarını kontrol etmek oldu. Gelen kutusunda aradığı tek bir mail vardı: Fransızca öğretmeninin , onu Fransızca dersinden geçirdiğine dair harika bir haber. Çalışmıyordu Fransızcaya. Son sınavı affedilmeyecek, üstü çizilemeyecek, babası sayesinde edindiği torpilinin işlemeyeceği kadar berbattı. Kendisinin ' gereksiz ' diye nitelendirdiği Fransızca öğretmeni onu yeniden sınav yapmış ve o dersten geçip geçmediğini ona mail atacağını söylemiş , ve sonrasında da ince topuğunun sesiyle beraber oradan ayrılmıştı.

O günden itibaren elinden gelen tek şey bu lanet olası e-posta kutusunu kontrol etmekti.

Beklediği mail bugün de gelmemişti. 8. gün oluyordu bugün. Altı üstü bir sınav kağıdını okuyup sonucu yazmak için 8 gün yetmemişti gereksize. Hâlâ , beklediği mesaj yoktu.

Boş e-posta kutusunu gösteren pencereyi kapattı. Okulunun resmi sitesine girdi. Kendisi arkadaşının verdiği saçma ve sıkıcı partide eğlenirken tesadüfen girdiği okulun sitesinde duyurularda ertesi gün en berbat dersi olan matematik dersinin sınavı olduğunu öğrendiği günden beri bilgisayarı her açtığında mutlaka bu duyurular kısmını kontrol ediyordu. Siteyi açtığında duyurular kısmını kaplayan kocaman bir haber vardı.

Öğrencilerimizin Klon'larından gelen mektupları almak için okula gelmeleri rica olunur.

-Okul Yönetmenliği

" Ah , hayır! Nasıl unuturum! Doğru ya, bugün mektupları alacağız. İlk mektuplarımızı! " diye bağırmıştı aniden. İlk defa Klon'undan bir mektup alacaktı ve o mektup şuan okulda onu bekliyordu. Aynanın karşısına geçip kendisine baktı. Ipıslak iç içe girmiş saçları, üstünde maillerini kontrol ettikten sonra uyumayı planladığı için pembe bol pijaması, dün gece tamamen film izleyip uyumadığından dolayı göz altlarında sırıtan morluklar ile kesinlikle şuan gitmek için uygun bir zaman değildi. Çalan telefonu onu aynanın karşısından ayırdı.

" Selam baba."

" Malia , kızım Klon'lardan gelen mektuplar okulunuza ulaşmış. Haberin var mıydı ?"

"Ah evet baba . Ben de şimdi okulun sitesinden öğrendim. Hazırlanır hazırlanmaz gidip alacağım."

" Gelmemi ister misin?"

"Hayır saol baba. Kendim hallederim. Görüşürüz. "

"Görüşürüz. "

Telefonu kapatıp yerine koydu. 15 yaşındaydı , ama hâlâ küçük bir çocuk muamelesi görüyordu. Dolabını açıp beyaz spor elbisesini çıkardı. Giymeden önce saçlarını sarıyor gibi görünen havluyu bir kenara atıp odasındaki kurutma makinesi ile saçlarını kuruttu. Ve aynaya baktığında kıvırcık kabarmış saçları kendisini karşıladı. Küçük kırmızı bir tokayla arkadan tutturduğu saçları beyaz elbisesiyle beraber gayet güzel görünüyordu. Gözlerinin altı için herhangi bir makyaj yapmadı. Makyajı sevmezdi. İnsan doğalken güzeldi. Makyaj sadece bir maskeydi. Kırmızı babetlerini de giydi ve odasından çıktı.

"Anne ben okula gidip geliyorum. Mektuplar gelmiş." dedi ve cevap beklemeden evden ayrıldı. Hızlı adımları onu okula gittikçe yaklaştırıyordu.

Muhteşem bir şatoyu andıran okulunun önüne geldi. Yaşadığı dünyadaki en iyi okuldu şuan önünde durduğu. Şuan , Malia gibi sadece o okulun kapısının önünde durmak için de olsa canını verecek bir çok insan vardı. Hepsi kapasitelerinin ve bedenlerinin kaldırabileceğinden fazla çalışır, ancak böyle hak ederlerdi bu okulu. En zeki insan bile bu okulun kayıt için yaptığı sınavdan aşırı derece çalışmadan iyi bir not alamazdı. Bu okul çalışanların yeri değildi, çalışmaktan başka her şeyi unutanların yeriydi.

Ve Malia bu okula kaydını yaptırdığında sınav bile olmamıştı.

Arada bir kızardı babasına. Sadece bir anlık da olsa 'herkes gibi olmayı' arada bir ettiği duaların arasına sıkıştırdığını hatırladı Sadece birazcık, bir anlık herkes gibi olmak. Torpil olmadan, babası olmadan, bir gün geçirmekti en büyük hayali. Bir suç işlediğinde cezasını çekmek nasıl bir duyguydu, merak etmişti hep. Çocukluğunda bir çok kez okulun camlarını taşlamıştı. Kasıtlı olarak yaptığı bu taşlama işinden sonra hatırladığı tek bir kare vardı. Müdürün odasında kendisi sırıtırken babasının cüzdanının içini boşaltıp müdüre susmasını söylediği andı. Normal bir öğrenci kaza ile bir camı değil kırmak, hafif çatlatsa, önce müdürün odasında kimsenin hesabını sormadığı güzel bir dayak yer ve ardından okuldan atılırdı. Oysa müdür, o an paraları alıp Malia'ya ' Sorun değil güzelim.' demişti gülerek. O sıra okulda sağlam cam kalmamıştı.

Ne zaman bu okulun önünde bir acelesi olmadan böyle dursa, hep bunlar gelirdi aklına. Bu okulu hak eden kendisi değildi. Ne hak etmesi hatta bu okulun bir kilometre yakınından geçmeyi bile hak etmiyordu. Ama buradaydı işte, bu okulda okuyordu, nicesinin hakkını parayla yiyerek.

Derin bir nefes alıp okulun içine girdi. Sanki ders saatlerimiş gibi okul tıklım tıklımdı. Müdürün odası tamamen dolmuş, dışarıya koridora doğru taşmıştı. O da herkes gibi müdürün odasının önüne geldi. Parmak uçlarına basıp boyunu yükseltti ve müdüre hafifçe el salladı.

" Malia! Gel canım senin mektubun tam da burada. Al ve git sıra bekleme." dedi müdür onu görür görmez. Ve Malia yine torpili sayesinde aralardan sıvışıp mektubu aldı ve elinden geldiğince hızlı bir şekilde önce o odadan sonra o okuldan ayrıldı.

Elinde mavi su desenli bir zarf vardı. Hâlâ açmamıştı. Hafiften titriyordu kırmızı ojeli parmakları . 'Gereksiz' yere heyecanlanıyorsun derdi annesi onun bu halini görse. Bu yüzden gitmiyordu eve. Mektubunu evde , annesinin söylentileri içinde okumayacaktı. Her zamanki yerine gitti. Her zaman canı sıkılsa sığındığı, üzülse ağladığı, sevinse güldüğü ve daha nice duygusunu beraber yaşadığı büyük dut ağacının altına gidiyordu. Kocaman enfes beyaz dutlar veren bu ağaç son zamanlarda geçen yılki aşısı sayesinde beyaz dutlar gibi enfes mor dutlar vermeye başlamıştı. Malia bu ağacı ailesinden birini sevdiği gibi seviyordu. Dostuydu bu ağaç, kendine itiraf etmese de tek dostuydu aslında.

Ağacın yanına vardığında hafiften terler akıyordu boynundan. Her zamanki yerine oturdu. Mektup parmaklarının arasında titriyordu. Aslında yazan şey kısmen belliydi. Bu mektupları daha önceden alan herkesin mektubunda hemen hemen aynı şeyler yazılıydı. Gayet iyi şeyler... Ama bir his vardı içinde. Sanki bu mavi zarfın altında bir gökyüzü bulacaktı. Sanki onun mektubu bir öncekileriyle hiçbir ortak yönü olmayacak nitelikteydi. Garip hissediyordu. Yavaşça, yeni bir dünya bulmak umuduyla zarfı açtı.

KLONBİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin