KARŞILAŞMA

78 10 4
                                    

   Kaç gün geçmişti güneşe hasret geçirdiği? Emin değildi. Yolculuk boyunca zaman diye bir kavram olmamıştı burada. Saat yoktu, takvim de. Güneş yaşadığı yerde her sabah gördüğü gibi tan yerinden süslemiyordu semayı. Kaç kere doğup batmıştı güneş, kaç güne karşılık geliyordu bu zaman, bilmiyordu. Ürperdi.  Yolun çoğunu uyuyarak geçirmişti. Pekala aylar, belki yıllar da geçmiş olabilirdi aradan. Oturduğu koltuğun yanındaki düğmeye uzandı eli, hafifçe bastı. Kısa bir süre sonra yola ilk çıktıklarında konuştuğu genç adam yanında belirdi.

" Buyrun Bayan."

" Şey,  bir şey soracaktım... Ne zamandır yoldayız acaba?"

" Bunu tam olarak hiçbirimiz bilmiyoruz, ancak tahminlerimize göre, 52 gün 7 saat 43 dakikadır yoldayız."

Rakamlar aklında yankılandı Victoria'nın. 52 gün, 7 saat, 43 dakika...

" Bu tahmininiz ne kadar doğru?"

" Genellikle tahminlerimize sadece dakika olarak fark eder, gerisi doğrudur."

" Peki ne kadar yolumuz kaldı?"

"8 gün kadar."

" Ama, ama nasıl olur ? Ben neden o 52 günü hiç fark etmedim? Bana sadece iki üç gün gibi geliyor. Nasıl olur?"

" Çünkü bayan, bu atmosferde uykuya dalarsanız 10 gün kadar uyursunuz,  o da en az 10 gün. Ve sanırım siz de sürekli uyudunuz,  yani size böyle az gelmesi çok normal. Yolculuğun başında uyumanızı bu yüzden tavsiye etmiştik. Ve tavsiyemiz yeniden uyuyun. Biz varınca sizi kaldırdırız. "

Başına ağrı girmeye başladı Victoria'nın.  Sadece yolculuk 60 gün sürüyordu ve o sadece 2 ya da 3 gün zannediyordu. Oysa altı üstü bir hafta ya da 10 gün olmayacaktı evinde, öyle tahmin etmişti ancak daha varmadan, ömründen 52 gün gitmişti. 52 gün , 7 saat, 43 dakika.  Belki artık 44, ya da 45...  Bir yerde oturup uyumakla geçirdiği hemen hemen 2 ay... Bir eli başını ovalarken,  bir eli yeniden düğmeye gitti. Genç adam bu kez daha çabuk bir şekilde varmıştı yanına.

" Pardon, bu baş ağrısı beni uyutmayacak.  Elinizde bir uyku ilacı varsa alabilir miyim?"

" Tabi efendim hemen getiriyorum."

Genç adam hızla bir başka bölmeye geçip aynı hızla geri geldi. Elindeki küçücük  şişede siyah bir sıvı vardı. Victoria'ya uzattı.

" Bu yolculuk sırasında bu ilacı kullanırız. Sadece içmeniz yeterli olacaktır." dedi ve ayrıldı. Victoria şişenin kapağını açıp siyah sıvıyı tek seferde içti. Hafif acı bir tadın yanında bir yanı da tatlıydı ağzında kalan sıvının. Gözleri hafifçe bulanıklaşmaya başladı. 8 gün aralıksız uyuyacağının korkunç fikri aklına o an gelen son fikirdi.

•○•○•○•○•○•

" Uyanın Bayan, vardık."

" Uyanın"

" Tanrım! Su getirin! Suyu başından aşağı dökelim! "

" Buna gerek yok, birazdan uyanır."

" Bayan, lütfen uyanın. "

"Daha yavaş tokatla seni aptal!"

Sesler, sesler, hafif can acısı, çok gerçekçi bir rüya görüyorum diye düşündü Victoria. Öyle çok rüya görmüştü ki, gerçeği ayırt etmekte zorlanıyordu. Muhtemelen şuan duyduğu ve hissettiği de gördüğü o saçma rüyaların bir parçasıydı.

" Pekala, sabrım taştı! Ben su getiriyorum!"

Ve soğuk.

Sırılsıklam elbiseleri ve üşüyen bedeni.

KLONBİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin