13 GÜNÜN ARDINDAN

85 5 0
                                    

Çığlık atarak yerinden fırladı Victoria. Yatağında değildi. Tanımadığı bir yerde tanımadığı bir yatakta yatıyordu ve baş ucunda uykuya dalan Malia'nın da Victoria'nın çığlığı ile uyandığı belli oluyordu. Malia ayağa fırlayıp Victoria'nın yanına geldi hemen. Gülüyor, bir yandan da ağlıyordu.

"Victoria! Sonunda! Ah Tanrım, sonunda uyandın! "

Malia Victoria'ya sarılıp ağlıyordu.

"Uyuyor muydum? Nasıl? Ne kadardır?"

"Uyuyor muydun ben de bilmiyorum ama tam on üç gündür hiçbir şekilde uyanmayıp, gözlerin kapalı ağlamaların, sayıklamaların, bizi çok korkuttu Victoria. Şuan bir ruh sağlığı hastanesindesin. Normal hastaneler ve doktorlar çare bulamayınca seni buraya yatırdık. Buradaki doktorlar da sana bir düzine ilaç verdiler. Ve tabi ki sana on beş gün süre biçtiler. Eğer bu on beş gün içinde uyanmasaydın ne yazık ki bitkisel hayata girmiş olacaktın, sana verilen ilaçlar yüzünden. Çok şükür ki, on üçüncü gününde uyandın. Ah Victoria, neydi o öyle?"

13 gün uyumuştu Victoria. Oysa sadece bir geceydi geçirdiği. Üstelik rüya da değildi gördüğü. Gerçekti resmen. Dokunduklarını hissedebiliyordu, özellikle de acıyı. Üstelik rüya olsa şimdi uyanıkken her ne kadar gerçekçi görünse de anlardı rüya olduğunu. Ama bu seferki öyle bir şey değildi. Uyanıktı, ve neredeyse emindi; gördükleri, bu andan bile daha gerçekti. Nasıl kanıtlayabilirdi ki şimdi kendisine şimdi, gördüklerinin gerçek, bütün bunların rüya olmadığını?

"Bak Malia, bunun bir rüya olmadığına eminim. Sadece bir geceydi gördüklerim, neden on üç gün uyumuşum bilmiyorum gerçekçi değildi, gerçekti. Eminim."

"Victoria, ne gördüğünü bilmiyorum ama on üç gündür serumlarla besleniyorsun. Önce biraz bir şeyler ye, bir dinlen, kendine gel, olanları biraz sindir, sonra zaten konuşuruz. Ben sana yemek getireyim, bir de bir doktor çağırayım. "

Malia Victoria'nın yatağından kalkıp orta büyüklükteki odadan dışarı çıktı. Tek kalmıştı Victoria. Birden korkmaya başladı. Eskiden neredeyse hiçbir fobisi yoktu, hele ki yalnızlık fobisinin olması imkânsızdı, çünkü hep yalnızdı ve yalnızlığı seviyordu. Ama şimdi sanki tek kalırsa tekrar içinden çıkmayacağı rüyalar görmekten korkuyordu. Klonbia'da daha önce görmediği tipten, ranzası içe doğru oval bir cam olan ve yere tek bir noktadan sabitlenmiş yataktan kalktı. Oda orta büyüklükte duvarları mavi ve yeşille boyalı bir yatağı iki misafir koltuğu ve ortasında bir masası olan, bunların yanında hasta için küçük bir dolabı ve yan tarafında duşu olan bir odaydı. Burada kalmıştı, kim bilir kaç gün. Yatağının karşısında bir pencere vardı. İstemsizce pencereye doğru yürüyüp dışarıyı süzdü. Karşısında hastanenin diğer binası vardı. Bayağı büyük bir binaydı ki, saydığında 80 katlı olduğunu anladı Victoria. Acaba içinde bulunduğu bina kaç katlıydı? Karşısındaki binayla oranlayıp saydığında şuan 28. katta olmadı gerekiyordu. Canı sıkıldı. Ne diye buradaydı hâlâ? Önemli olan uyanmasaydı ve şuan uyanıktı. Vermesi gereken çok önemli bir karar, bulması gereken çok değerli bir klon vardı. Hem artık Eric'i kimin kaçırdığını biliyordu. Bir yandan da Eric'in rüyasında gördüğü şekilde çok değişmiş olma ihtimali vardı. Acaba aynı rüyayı Eric de görmüş müydü?

"Yemeğiniz geldi Victoria Hanım. " Malia elinde büyükçe bir tepsiyle gülerek söylemişti geldiğini belli eden bu cümleyi. Victoria da aynı şekilde gülüp yatağına geçti. Yemeğini en iyi o rahat yatakta yiyebileceğini düşünüyordu. Malia da tepsiyi Victoria'nın kucağına bırakıp koltuklardan birine geçti.

"Ne zaman çıkacağız buradan?" diye sordu Victoria yavaştan yemeğe başlarken.

"Şimdi doktor gelip kontrollerini yapacak. Sonra da sana bazı sorular soracaklar. Neden böyle bir rüyaya girdiğini bulmak, ve bunun tekrar olmasını engellemek için. Muhtemelen ne gördüğünü sorarlar."

KLONBİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin