-"Okulda görüşürüz!"
-"Görüşürüz!"
Parti sonrasında annem ile babam bizi almaya gelmişti. Ben de Hyun Ji ile vedalaşıp arabaya bindim.
-"Bir kafeye gidip bir şeyler yemek ister misiniz? Sıcak bir dondurma var. Sizi hasta etmez. Tadı da çok lezzetli."
-"Sıcak dondurma mı var?"
-"Demek ki varmış noona. Ben de merak ettim. Neyli?"
-"Elmalı. Tatlı gibi bir şey aslında. Üstüne de dondurma döküyorlar. Neyse gidince görürsünüz."
-"Ama dondurma soğuk."
Sung Jae alnıma fiske attı.
-"Ne ya?!"
-"Dalga geçmesene kadınla!"
-"İyi be!"-------
-"Geldik! Burası."
Arabanın buğulu camını silip geldiğimiz yere baktım. Tam önümüzde bir kafe vardı. Eski bir yere benziyordu. Etrafta sadece binalar vardı. Karanlık bir sokaktı ve tek aydınlık olan yer kafeydi.
-"Burası garip.... Bir insan neden böyle bir yere kafe açar ki?"
-"Eskiden burası böyle değilmiş. Tek dükkan burası kalmış. Buranın sahibi yaşlı bir kadın ve kafesinde yaşıyor."
-"Nasıl yani?"
-"Kafesi iki katlı. İlk katına müşteriler geliyor. Üst katta ise kendisi kalıyor. Üst katı ev gibi."
-"Anladım. Hadi inelim."
Arabadan inip kafeye girdik. Şuan kimseyi göremiyorduk.
-"Büyükanne izin ver ben taşıyayım!"
-"Ağır bunlar olmaz!"
-"Ya! Annem taşımam için beni yolladı. O kadar yol geldim ama!"
Nereden olduğunu bilmediğimiz ama kafeden olduğu kesin olan sesler geliyordu. Bir erkek ile yaşlı bir kadın tartışıyordu. Ama kavga gibi değildi. Sung Jae beni dürttü.
-"Ne oluyor acaba? Anne,baba seslenmeyecek misiniz? Yoksa ayakta bekleyecek miyiz? Eğer öyleyse ben gideceğim. Oysaki o kadar canım dondurma çekmişti."
-"Hiç bir yere gidemezsin ki. En fazla iki adım. Sonrasında ise 'Annee!' diye bağırıp geri geleceksin."
Sungjae bana dil çıkardığında aynısını ben de ona yaptım.
-"Merhaba, kimse var mı?"
-"Sonunda! Koca yürekli Reika!"İçeriden yaşlı bir kadın ardından da dudaklarını büzmüş bir çocuk geldi. Çocuğa bakmamıştım çünkü kadının aceleci hali çok komikti. Sadece ona bakıyordum.
-"Ah,hoşgeldiniz. Üzgünüm, sizin geldiğinizi görmedim. Herhangi bir yere oturun lütfen."
Bir yer seçip oturduk.
-"Ne istersiniz? Jungkook menüyü getirir misin?"
Kadın Jungkook dediği anda gülümsemem solmuştu. Hemen kafamı kaldırdım ve kadının yanındaki çocuğa baktım. Cidden oydu, Jungkook. Bakışlarını benden çekip arkasını dönmüştü ve içeriye gitmişti.
-"Siz geçen gün de gelmiştiniz, değil mi?"
-"Evet. Hatırladığınıza sevindim."
-"Uzun süredir komada olan kızınız bu olsa gerek. Uyandığına sevindim."
-"Noona, bu kadının ismi Jeon Seong Hi. Annem ile babam son geldiğimizde senden çok bahsetti. Ama bu çocuk yoktu. Bunu tanımıyorum."
-"Ben tanıyorum. Sınıftan."
-"Aa! Doğru! Partide de görmüştüm!"
-"Jungkook! Nerede kaldın?! Menüyü getireceksin alt tarafı!"
-"Geliyorum!"
Jungkook elindeki menüyle geldiğinde Sung Jae menüyü hemen kapmıştı.
-"Aslında menüye gerek yoktu. Biz Elmalı dondurma yiyecektik."
-"Elmalı dondurma?"
-"Sung Jae, Elmalı olan dondurma değil, tatlı."
Dayanamayıp güldüm.
-"Haa! Büyük anne şu sıcak tatlıyı diyorlar. Üstüne dondurma dökülen."
-"Hemen hazırlayıp getireceğim! Ama pişmesi 10 dakika falan sürüyor. Sorun olur mu?"
-"Hayır, geçen sefer de yemiştik zaten."
-"Tamam o zaman."
-"Büyük anne sen tatlıyı yap ben de o poşetleri götüreyim."
-"Sus bakayım. Onların hepsini sen götüremezsin. 2 kolun var."
Sung Jae aniden ayağa kalkıp elini kaldırdı.
-"Ben yardım edebilirim!"
Hepimiz ona şaşkınca bakıyorduk. Jungkook'un taşıyamayacağı şeyleri o hayatta taşıyamazdı. Bayan Seong Hi ve Jungkook arkasına döndü. Jungkook Sung Jae'yi süzüp güldü.
-"Taşıyabileceğine emin misin?"
-"Evet. Sanırım."
Sandalyemi çekip Sung Jae'nin geçmesine izin verdim. Jungkook ile beraber içeri gitti. Bayan Seong Hi ise zaten çoktan gitmişti. 1 dakika geçmeden Sung Jae kapıdan çıkarken yere yapıştı. Kafamı olumsuz halde sallayarak güldüm.
-"Ne koydunuz siz bunun içine ya?! Kolum çıkıyordu!"
-"O kadar da ağır değil. Sen güçsüzsün demek ki."
-"Anne,lavabo nerede biliyor musun?"
-"Evet. Sürgülü kapıdan içeri gir. Orada bir kapı olacak. Orası."
-"Tamam."
Ayağa kalkıp annemin gösterdiği sürgülü kapının oraya doğru gittim. Kapıyı açıp içeri girdim. Sağdaki kapıyı açıp lavaboya girdim.
-------
Tuvaletten çıktığımda annemleri göremedim. Hiç biri yoktu. Eşyalar buradaydı. Ama onlar yoktu. Etrafa bakındım. Bayan Seong Hi'nin orada olmasını umarak içeri girdim. Bayan Seong Hi yoktu ama Jungkook buradaydı. Beni fark ettiğinde zoraki olarak gülümsedim.
-"Şey, annemler nerede? Onları göremedim de."
-"Onlar yukarı çıktılar. Büyük annem üst katı gezdiriyor. Sen de bakmak ister misin?"
-"Evet, olur."
-"Gel."
Oturduğu sandalyeden kalkıp yürümeye başladı. Onu takip ettim.
-"Bu arada uyandığına sevindim tekrardan geçmiş olsun. Partide konuşma vaktimiz olmadı."
-"Ah,teşekkür ederim."
Cidden her şey başa dönmüştü. Şuan bir şey belli etmemeliydim.
-"Poşetleri götürdün mü?"
-"Hayır. Büyük annem izin vermiyor. Neymiş göbeğim düşermiş."
Dediği şeye gülerken o da gülümsedi.
-"Yardım etmemi ister misin?"
-"Taşıyabilir misin ki?"
-"Bilmem, denerim. Ama tatlıyı yedikten sonra. Çünkü tadını çok merak ediyorum ve sabırsızlanıyorum."
-"Tamam o zaman."
Üst kata çıktığımızda kapıyı açtı. İçeri girdim. Binanın dışına göre içerisi oldukça güzeldi. Bayan Seong Hi yeni temizlik yapmış olmalıydı, her yer çamaşır suyu kokuyordu.
-"Çok güzel kokuyor.."
Babamı gördüğümde yanına gittim.
--------
Bayan Seong Hi tatlıların piştiğini söylediğinde aşağı inip yerimize oturduk. Tatlıları getirdiğinde yemeye başladık. Tadı...harikaydı. Bütün gün yemek yemeyip sadece bunu yiyebilirdim.
-"Bu çok lezzetli!"
-"Demiştim."
--------
Tatlılarımızı bitirdiğimizde annem Bayan Seong Hi ile yukarı çıkmıştı. Babam ile Sung Jae ise arabaya binip bir yere gitmişti. Nereye gittiklerini bilmiyordum. Ben de şuan Jungkook'u takip ediyordum. Tekrardan içeri girdik.
-"Taşıyamazsan kendini zorlama."
-"Tamam,deneyeceğim."
Poşetlerin olduğu yere gidip bir tane poşeti aldım.
-"Ama bu hafif."
Jungkook'a baktığımda nasıl bu kadar rahat taşıdığıma şaşkınca bakıyordu.
-"Kardeşinden oldukça güçlüsün. Anında yere yapıştı."
İki poşet daha aldım. Jungkook'a da üç poşet düşmüştü.
-"Bunları nereye götüreceğiz?"
-"Caddedeki bir okula."
-"Okul mu? Bu saatte okul açık mı?"
-"Yatılı okul orası. Yatakhanesindeki kafeteryaya götüreceğiz. Ve yatakhane sorumlusuna götüreceğiz."
-"Yemek ve kıyafet mi var?"
-"Evet. Büyük annem her ay okullara bağış yapar. Kıyafet ve yemek üzerinden."
-"Büyük anneni sevdim."
Kafeden çıkıp okula doğru yürümeye başladık. Sanırım biraz yolumuz vardı.
--------
-"Çok yoruldum!"
-"Geldik işte. Bak okul şurada."
-"Bu okul ilkokul mu?"
-"Hayır. Ortaokul ama yurdunda liseliler de kalıyor."
-"Niye ki?"
-"Bilmem."
Okulun bahçesindeki güvenlik Jungkook'u gördüğünde gülümsedi. Jungkook başıyla selamladı. Sanırım artık alışmışlardı. Ben de başımla selamlayıp Jungkook'un peşinden gittim.
------
Okulun yatakhanesi olduğunu düşündüğüm binaya girdik.
-"Bizim okulun yatakhanesine benziyor."
-"Ne? Reika okulun yatılı olduğunu nereden biliyorsun?"
-"Ne demek istiyorsun?"
-"Sen komadayken okul yatılı oldu. Bilmen veya görmen imkansız."
-"Ah şey... Hyun Ji! Hyun Ji bana fotoğrafını gösterdi dün. Partide. Oradan biliyorum."
-"Yurdun fotoğrafını mı çekmiş? Ama bu yasak. Güvenlik hep bizi izler."
Diyecek bir şey bulamadığımda susmuştum.
-"Cidden nereden gördün? Eğer Hyun Ji yurdun fotoğrafını çektiyse kötü olur. Müdürün kulağına gitmemeli. Yoksa ceza alır."
-"Sen söylemezsen kulağına gitmez."
-"Başkanım ben. Tabii ki söyleyeceğim."
Jungkook'a döndüm. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki çatlak bir ses beni durdurdu.
-"Ah, Jungkook! Hoş geldin!"
-"Merhaba, hoş buldum. Bunları getirmiştim."
-"Teşekkür ederim. Bu sefer kız kardeşini de getirmişsin. Kardeşin olduğunu bilmiyordum.
Jungkook'a ve kendime baktım. Onun kardeşi gibi durduğumu sanmıyordum. Onunla aynı boydaydık.
-"O benim kardeşim değil."
-"Ben onun ablasıyım."
-"Ha?!"
Jungkook şaşkın bir ifadeyle bana döndüğünde kahkaha attım. Omuz silkip poşetlerin yanına gittim.
-"Bir sonraki durak kafeterya. Hadi! Annem birazdan arar."
-"Tamam, tamam."-Bölüm Sonu-

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIDDEN 2 | Jeon Jungkook
FanfictionHidden kitabının 2.sezonudur. -"Sen cidden delirmişsin Reika. Sen yalnızca okuldan bir arkadaşımsın. 2 günlük." -"Ama nasıl olur? Arkadaşınla beraber beni aradınız hep. Hatırlamıyor musun?! Adı Sehun'du." -"Ne saçmalıyorsun? Onu nereden tanıyorsun?"...