Poşetleri kafeteryaya da bırakıp bayan Seong Hi'nin kafesine geri döndüğümüzde annemler kapıda bekliyorlardı. Bayan Seong Hi ve Jungkook ile vedalaştıktan sonra arabaya binip eve gitmiştik. Üstümü değiştirip yatağıma zıpladım ve neredeyse hiç elime almadığım telefonumu elime aldım. Telefonumun hiç kullanmama rağmen şarjı bitmişti. Şarj aletini alıp çalışma masama oturdum ve telefonumu şarja taktım. Telefonumu açıp kurcaladım. O günlere dair ipucu içeren bir mesajlaşma yoktu. Google geçmişime ve indirdiğim müziklere baktığımda bir şey yoktu.
-"Galerim! Tanrım lütfen...."
Galerimi açıp yavaş yavaş bakınmaya başladım. Hiç bir şey bulamayınca olduğum yerde tepindim. Galerimin çöp kutusuna girdiğimde, ipucu aradığım ve beni odada 187383 tur attıracak fotoğraf buldum. Fotoğrafa tıkladım. Fotoğrafta bir kar küresi vardı ve bu kar küresi Hyun Ji ile benim birlikte kazandığımız kar küresiydi. Anında ağzım şok ile açılırken odamı kurcalamaya başladım.
-"Noona, ne arıyorsun?"
-"Bir kar küresi gördün mü?"
-"Odana yalnızca ağlamak için geliyordum. Bir şey görmedim bu yüzden. Yardım edeyim mi?"
-"Ah Tanrım delireceğim!"
-"Noona, anlat ki sana yardımcı olayım."
-"Anlatsam bile deli olduğumu düşünür gidersin."
-"Hayır, saçmalama. Hadi anlat."
-"Gel otur."°•°
-"Noona, sana yanlış serum falan mı verdiler?"
-"Bak! Ne demiştim? Bana inanmıyorsun."
Ona herşeyi anlatmıştım. Bu 11 ay boyunca başımdan geçenler de dahil her şeyi anlatmıştım. Tüm anlattığım zaman boyunca ağzı açık dinlemişti ve ben de inandı zannetmiştim. Anlatmam bittiğinde ise karnını tuta tuta gülmüştü. Sinirlerim bozulmuştu. İnanmayacağını bile bile anlatmıştım ve bu aptal gibi hissetmeme sebep olmuştu.Aniden ayağa kalktı ve kapıya doğru koşturmaya başladı.
-"Anne!! Kızın delirm-AH! Burnum!"
Odamın kapısı aniden açılıp Sung Jae'nin duvara yapışmasına neden olmuştu. Bu sefer gülen taraf ben olmuştum.
-"Ne arıyorsun be kapının arkasında?!"
-"Anne! Sadaka kutusunu çalan kişinin peşinden koşan dilenci gibi neden giriyorsun odaya?! Burnum kırıldı yahu!"
-"Sus bakayım! Ae Cha teyzeniz geldi. Hadi içeri gelin. Reika'yı görmek için gelmiş."
-"Tamam."
Ayağa kalkıp Sung Jae'nin yanına gittim ve elimi uzattım.
-"Hadi kalk. Annem yine dalar odaya. Bu sefer kafan patlar."
-"Cidden çok acıyor noona! Doktora gidelim. Kesin kırıldı."
-"Abartma. Sadece duvara yapıştın."
-"Sana olsaydı kıyameti koparırdın!"
-"Benim burnum güzel, tabii kıyamet koparırım. Senin ki kötü. Kırılsa da bir şey olmaz."
-"Binim birnim gizil."
Sırtından ittirip odadan çıkardım. Ben de çıktım ve salona doğru yürümeye başladık. Gıybet kokusunu şimdiden alıyorduk.°•°
-"Ay! Tansiyonum çıktı gülmekten!"
-"Bayan So Jin'in donu senin balkonuna mı düştü yani! Hahaha!"
-"Sonra o donu alıp balkondan fırlattım."
Sadece Ae Cha teyze yoktu. Bütün apartman gelmişti ve Ae Cha teyze elleriyle-daha doğrusu tüm vücuduyla- hareketler yaparak bir şeyler anlatıyordu. Hepsi hem başını hem de karnını tutarak gülüyordu. Açıkçası ne olduğunu pek anlamamıştım. Sung Jae de benim gibi görünüyordu. İğrenirmiş gibisine onlara bakıyordu.
-"Sonra aşağı bir baktım ki! Bayan So Jin'in donu köpeğini gezdiren bir adamın kafasına düş-hahaha-müş!"
-"Anne!"
Annemin yanına gidip kolundan onu dürtüklüyordum ama gülmekten bana tepki vermiyordu.
-"Anne!"
-"Anne!"
Sung Jae ile aynı anda bağırdığımızda bütün kahkahalar susmuş, herkes bize bakmıştı.
-"Ah! Reika! Kızım! Gel yanıma bakayım!"Ben gelmesem olmaz mı ya?
-"Geliyorum Ae Cha teyze. Özlemişim seni."
Yanına gidip ona sarıldım. 9 yıldır görmediği köpeğine sarılırmış gibi sarılıyordu ve ben nefes alamıyordum!Tanrım,kurtar beni.
-"Ben de seni özledim canım!"
-"Aa! Bu kızın bizi özlememiş. Hemen de Ae Cha teyzesine koştu."
-"Sizi de özledim tabii. Ama Ae Cha teyzem annem gibidir. Onu daha çok özledim!"
Diğerlerine de sarıldığımda yer olmadığı için Ae Cha teyzenin önüne, yere oturmuştum. Şimdi annemin zoruyla gıybet dinlemek zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIDDEN 2 | Jeon Jungkook
FanfictionHidden kitabının 2.sezonudur. -"Sen cidden delirmişsin Reika. Sen yalnızca okuldan bir arkadaşımsın. 2 günlük." -"Ama nasıl olur? Arkadaşınla beraber beni aradınız hep. Hatırlamıyor musun?! Adı Sehun'du." -"Ne saçmalıyorsun? Onu nereden tanıyorsun?"...